Aylin Nazlıaka’nın Amasra Faciasına İlişkin Basın Açıklaması
14 Ekim’de yaşadığımız facia ile hepimizin yüreği yandı. Amasra Taşkömürü İşletmesi Müessesesinde çalışan 41 madencinin evine ateş düştü. Öncelikle yaşamını kaybeden maden emekçilerimize Allah’tan rahmet, tedavisi devam eden madenci kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum. Katliamın ardından hemen Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkan Yardımcılarımız, Grup Başkanvekillerimiz ve milletvekillerimizle Amasra’ya geldik. Örgütümüzle birlikte acılı ailelerin yanında olduk, kederlerine ortak olmaya çalıştık.
Bugün de Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları MYK Üyelerimiz, Bartın İl örgütümüz, İl ve İlçe Kadın Kollarımızla Amasra’dayız. Yitirdiğimiz canların ailelerini tek tek ziyaret edeceğiz. Şunu çok net biliyoruz ki; ateş düştüğü yeri yakıyor. Biz şehit aileleri yalnız kalmasın, dayanışma ile yürekleri bir nebze olsun soğusun diye buradayız. Cumhuriyet Halk Partisi ailesi olarak durum tespiti yapacağız. Geride kalanların yaralarını sarmak için elimizi değil, gövdemizi taşın altına koymak için geldik.
Değerli Basın Mensupları,
AKP’nin politikaları nedeniyle ülkemiz işçi mezarlığına dönüştürüldü. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre, AKP iktidarında en az 1989 maden işçisi, iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılındaki maden işçisi cinayeti 11 iken, 2022 yılında can kaybı 97’ye çıktı!
Soma, Ermenek, Karadon, Küre, Mustafakemalpaşa, Gediz, Dursunbey, Şirvan, Çöllolar, Aşkale ve Kozlu maden faciaları AKP’li yıllarda yaşadığımız toplu iş cinayetleridir. Yıllar içinde madenci ölümleri hızla artarken, AKP ne mi yaptı? Maden işçilerinin canına kasteden uygulamaları devam ettirdi. Daha fazla para kazanma ve üretim hırsıyla hareket eden yandaş patronlara yol verdi. Maden üretimi; teknik bilgi ve alt yapı olarak yetersiz ve kadroları liyakatsiz olan şirketlere bırakıldı. Özelleştirmelerin önü açıldı, taşeronlaştırma hızla arttırıldı, rödovans sistemi uygulandı, madenciler örgütsüzleştirildi, sendikaların içi boşaltıldı, çalışma sisteminde kölelik yeniden uygulamaya konuldu, kamu madenciliği yok edildi. Bütün bu uygulamalar neticesinde; karaelmasın karası maden emekçisine, elması ise patronlara düştü. Maden emekçilerine ölüm reva görüldü.
Yetti mi? Hayır!
Ölümlerin ardından ciğeri yanan aileler için adalet tecelli etmedi. Savcılar, hakimler değiştirildi, yargıya talimatlar verildi.
2009 yılında Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinde maden ocağında gerçekleşen grizu patlamasında 19 maden işçimizi yitirdik. Yargılamada maden ocağı sahibi Nurullah Ercan ile yönetim kurulu üyeleri Orhan Latif Ercan ve Kasım Karataş 5 yıl hapis cezası ile ödüllendirildi. 19 canın bedeli 5 yılla kapatıldı.
2010 yılında Zonguldak’ın Karadon ilçesinde 30 maden işçimizi yitirdik. Faciadan 4 yıl sonra 3 Türkiye Taşkömürü Kurumu yöneticisinin de aralarında bulunduğu 5 sanık, 5 ile 10 yıl arasında değişen hapis cezasıyla ödüllendirildi. 30 can için sadece 5 yıl bedel ödendi.
2013 yılında Zonguldak Kozlu’da 8 maden emekçimiz katledildi. Facianın faili olan Kazım Eroğlu ise sadece 4 yıl ceza aldı, cezası paraya çevrildi, her can için 3 bin TL ödedi. Bu ülkede madencinin canının bedeli 3 bin TL mi? Yetmedi; aynı Kazım Eroğlu, daha tazminat ödemeleri bitmeden TTK Genel Müdürlüğü’ne terfi ettirildi. Bu fail, şimdi de Amasra katliamının baş sorumlusu olarak karşımıza çıktı.
2014 yılında Soma’da 301 maden işçimizi yitirdik. Yargılama sonucunda Yargıtay Dairesi, patron Can Gürkan'ın 'Olası kast' suçundan yüzlerce yıl hapis cezasına karar verdi. Karar aylarca yerel mahkemeye gönderilmedi. İktidar devreye girdi, Yargıtay Dairesi'nin 5 üyesinden 3'ü değiştirildi. Bürokrat kökenli üyeler atandı. Atamaların ardından karar değiştirildi. Suç, 'bilinçli taksir'e çevrildi ve patron Can Gürkan kurtarıldı ve yitirilen her can için sadece 8 gün ceza aldı.
Hukuksuzluklar saymakla bitmiyor!
İktidar temsilcisi olan Yusuf Yerkel, Soma’da kendisine tepki gösteren madenci yakınını tekmeledi. Ayağının incindiğini iddiasıyla darp raporu aldı ve tekmelenen madenciye “kamu malına zarar verdiği” gerekçesiyle 10 ay hapis cezası verildi. Yerkel ise terfi ettirildi, son olarak Frankfurt’ta Ticaret Ataşesi koltuğuna oturtuldu.
Değerli Basın Mensupları,
Bizim ciğerimiz yanarken Erdoğan çıkmış, “Biz kader planına inanmış insanlarız” diyor. Bu bir kader planı değil, “ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” planıdır. Neden bizi kıskandığı iddia edilen ülkelerde böyle facialar yaşanmıyor? Uyarılar dikkate alınsaydı, sorumlular bedel ödeseydi, Amasra faciasını hiç yaşamayacaktık.
“Çalıştırılan işçi sayısının yetersizliği, malzemelerde eksiklikler, sistemlerin gözden geçirilmemesi, ocak kotasının eksi 300’e indiği durumlarda eğer önlemler alınmazsa grizu patlama riskinin olduğu” uyarılarına kulak tıkayanlar 41 canımızı yaşamdan kopardı.
İktidar zihniyeti, “24 saati bile bulmadan” 41 cansız bedene ulaşmakla övüne dursun, biz yaşananlardan insanlık adına utanç duyuyoruz. Acılarımız bu kadar tazeyken, TTK’nın çıkarılan madenler için torbalama ihalesi açtığı ortaya çıktı. Partimizin bu konuyu Meclis gündemine taşıması ile ihale iptal edildi. Bu ihale bile AKP iktidarının duyarsızlığını, vicdansızlığını apaçık gösteriyor. İşsizlik var diyene “nankörlük etme” diyen, “ananı da al git” diyen zihniyetten başka ne beklenebilir ki!
İstifa yok!
Etkin bir soruşturma yok!
Görevden alınan yok!
O işçiler AKP’nin yandaşları daha çok kazansın diye öldüler. Ölen öldüğüyle kalıyor. İki gün önce Soma’da yitirdiğimiz madencilerin aileleriyle buluştuk. Çok öfkeliydiler. Acımızı satın almaya çalıştılar diye isyan ediyorlar. Biz para değil, adalet istiyoruz diyorlar.
İşçi sağlığı ve iş güvenliğinden uzak koşullarda, uzun saatler çalıştırılan maden emekçileri evden çıkarken, aileleriyle helalleşiyor. İşe mi gidiyor, ölüme mi belli değil!
Biz yıllarca patrondan maaş alan denetçi olmaz, gelin işçi sağlığı ve iş güvenliği denetçileri için ayrı bir fon kuralım; Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği fonu olsun, patronunu denetlermiş gibi yapan bu düzen son bulsun demiştik ama yapmadılar.
Soma faciası sonrasında ”çizmelerimle sedyeyi kirletir miyim” diyen madenciyi de, Ermenek faciasında yırtık lastik ayakkabısıyla yürek burkan Recep Amcayı da, “oğlum yüzme bilmezdi, suyun içinde ne yaptı acaba?” diyen madenci annesi Ayşe Teyze’yi de unutmadık.
Bize kömür lazım, sizin keyfiniz lazım değil diyen anlayışa lanet olsun!
Daha fazla kar hırsıyla işçiyi köle gibi gören zihniyete lanet olsun!
Göz göre göre insanlar yaşamını kaybederken, bu cinayetleri “kader” ya da “fıtrat” diyerek normalleştirmeye çalışanlara lanet olsun! Yüzlerce korumayla gezenler bize fıtrattan bahsetmesinler.
Siyasetçi olarak değil, bir madenci kızı olarak, vicdanlı bir insan olarak diyorum ki bu son olsun!
Biliyoruz ki önlemler alınmadıkça, gerekli denetimler yapılmadıkça, ucuz emek rejiminden vazgeçilmedikçe, kanunlar işletilmedikçe, suçlular cezalandırılmadıkça, ayrıcalıklı kesim hariç insan hayatının bir değeri olmadıkça, sorumlu bürokratlar görevden alınmadıkça, yetkili siyasetçiler istifa etmedikçe, kısacası bu iktidar değişmedikçe Amasra katliamı ilk olmadığı gibi son da olmayacaktır.
Değerli Basın Mensupları,
Biz şimdi madenci aileleriyle buluşmaya gideceğiz. Biliyoruz ki o aileler için hayat hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak, gidenler geri gelmeyecek. Yanlarında olup acılarını paylaşmaya gidiyoruz. Utanarak söylüyorum: DİRİLERİN ÖLÜLERDEN ÖNCE ÇÜRÜDÜĞÜ BİR ÜLKEDE YAŞIYORUZ.
Biz kadınlar şiddetsiz, sömürüsüz bir düzen için var gücümüzle mücadele edeceğiz. AKP iktidarında işçiye, emekçiye, madenciye reva görülen bu düzeni değiştireceğiz.
Andımız olsun!
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
yorumlar onaylanmamaktadır.