CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU: "BİZ ULUSLARARASI TEKELLERE HİZMET ETMEK İÇİN Mİ BU ÜLKEYİ KURDUK?"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'deki çiftçilerin sorunlarına değinirken, "Bu memlekette saman ithal edileceği hiç aklınıza gelir miydi? Yem, canlı hayvan, et, mercimek, nohut...
Haber: BERKAY VAROL – Kamera: ÜNAL AYDIN
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'deki çiftçilerin sorunlarına değinirken, "Bu memlekette saman ithal edileceği hiç aklınıza gelir miydi? Yem, canlı hayvan, et, mercimek, nohut ithal edileceği aklınıza gelir miydi? Niye ithal ediyoruz? Hangi gerekçeyle… Toprak yok desen var, çiftçi yok desen var, güneş, su yok desen var. Niye ithal ediyoruz. Samsun’u biliyorsunuz, Samsun sigarasını, tütünü biliyorsunuz, ne oldu Allah aşkına! Dışarıdan tütün ithal ediyoruz ve yabancı sigara içiyoruz. Biz uluslararası tekellere hizmet etmek için mi bu ülkeyi kurduk? Yoksa bu devleti biz çiftçimiz, esnafımız, sanayicimiz kazansın diye mi kurduk? Yozgat’ın kokulu mercimeğini unuttuk ya" dedi.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Samsun'da muhtarlar ve kanaat önderleriyle Atakum'daki SBB Sanat Merkezi'nde bir araya geldi. CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
SAMSUN, DÜNYA SİYASET TARİHİ AÇISINDAN ÖNEMLİ BİR KENT: Başkan konuşurken Samsun’un önemine vurgu yaptı. Samsun, sadece Samsunlular, Türkiye için değil bütün mazlum ülkeler için örnek alınacak bir kenttir. Çünkü bu kent Milli Kurtuluş Savaşı’nın kıvılcımının atıldığı bir kenttir. Dolayısıyla Samsun’un dünya ve bizim tarihimizde önemli bir yeri vardır. İşgal altındaki bir ülke ve yönetimin işgalci güçleri kendi ülkesine davet ettiği, boyun eğdiği bir ortamda bir kişi, ‘Biz asla boyun eğemeyeceğiz teslim olmayacağız’, gemileri gördüğü zaman kararlılıkla ‘Geldikleri gibi gidecekler’ diyen bir kişinin kentidir burası. Samsun’un dünya siyaset tarihi açısında da özel bir önemi vardır.
DERTLEŞECEĞİM: Sizinle dertleşeceğim. Ülkenin içinde bulunduğu durumu gayet iyi biliyorsunuz. Ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz. Benim kafamda da ciddi sorular var, vatandaşın da kafasında ciddi sorular var. Benim düşündüğüm dünyayla, farklı siyasetle çok fazla ilgilenmeyen bir kişinin dünyası arasında büyük bir fark yok. Ben belki sorunu ülke, dünya genelinde düşünüyorum. O kendi sorununu ev, mahalle, kentinde düşünüyor olabilir. Ama sorunlar değişmiyor. Sorunlar ortak, sorunu çözdüğümüz zaman mahallede yaşayan vatandaş da ona hizmet eden muhtar da belediye başkanı da milletvekili de ve Türkiye de rahatlamış olacak. Mesele sorunu çözmek.
TARİHTE İNSANLAR SORUNLARINI ÇÖZMEK İÇİN ÇABA HARCALAR: Bir ülkenin sorunu nasıl çözülür? Öyle ya, var olan sorunlar ki insanlığın tarihinde insanlar sorunlarınıçözmek için çaba harcarlar. Bugün geldiğimiz noktada sorunun çözümü, ya elinizde sopayla ben her şeyi bilirim, çözerim, kimse konuşmasın diyeceğiniz bir otoriter rejim ya da herkes oturur, konuşur, tartışırız, aklı egemen kılarız. Ve bu sorunu şöyle çözülmeyesi gerekir diye düşünce üretiriz. Hangi tercih geçerli olur? Bizim tercihimiz rahmetli Ecevit, (Bülent Ecevit) Ekonomik Sosyal Konsey diye bir konsey kurmuştu. Bir kararname ile. Eğer bir sorun çıkarsa, işçisi, esnafı herkes orada, dertlerini anlatacaklar, karşıda o dertleri çözecek olan Bakanlar, hükümet yani… Buyurun beyler anlatın sorunu, buyurun beyler bu dertler nasıl çözülür. Akılla, mantıkla, bilgiyle birikimle biz bu dertleri nasıl çözeriz?
BENDEN HABERSİZ BENİM SORUNUMU ÇÖZEMEZ Kİ: Ekonomik ve Sosyal Konseye ne oldu? Kararnameden çıktı ve bir kanun oldu. Her üç ayda bir toplanması gerekiyordu. Yetmedi, anayasal bir kurum oldu. Peki en son ne zaman toplantı? 5 Şubat 2009. 2021 yılındayız. Niye toplanmadı? Bir başka soru; bunu ben sormayacağım sadece, işçi, esnaf, sanayici, çiftçi, apartman görevlisi, işsiz soracak, herkes soracak… Bizim derdimiz var diyecek. Bir anayasal kurum var, Ekonomik, Sosyal Konsey. Bir de Kabine var, başında da bir kişi var. Bu dertleri nasıl çözeceğiz biz? Benimle konuşmadan benim derdimi kim çözebilir? Ben sorunumu anlatacağım ki çözme makamında olan sorunu çözsün. Benden habersiz benim sorunumu bilemez ki. Ülkeyi yöneten kişinin önce o derdi dinlemesi, oturup konuşması lazım. Bunlar bitti, yok artık bunlar.
DEVLET AKILLA, BİLGİYLE, ERDEMLE YÖNETİLİR: Devleti kinle, öfkeyle, intikam duygusuyla yönetemezsiniz. Devlet akılla, bilgiyle, erdemle yönetilir. Böyle yöneteceksiniz. Eğer kini, intikam duygusunu öne çekerseniz, devlette kavgayı, vatandaşlar arasındaki kavgayı, bölünmüşlüğü gündeme getirirsiniz. Sanayici, ‘Yatırım yapacağım, önümü göremiyorum, dolar ne olacak bilmiyorum’ diyor. Önünü göremezse nasıl yatırım yapacak.
ESNAF 40 YIL VERGİ VERDİM, 40 GÜN BAKAMADI DİYOR: Pandemi dönemi yaşadık, hala yaşıyoruz. Esnaf ne diyor, ’40 yıldır vergi verdim bana 40 gün devlet bakmadı’ diyor. Haklı mı, haklı. Çiftçi perişan vaziyette. Baktığınız zaman elektrik, ilaç, gübre, tohum zamlı. Yem dahil olmak üzere dışarıdan geliyor. Dışarıdan gelince bedelini dolarla ödüyorsun. Peki vatandaş nasıl geçinecek. Yeni bir stratejiye, çözüm anlayışına ihtiyacımız var. Devleti bilgi ile yönetmeliyiz. Demokrasi içinde yönetmeliyiz, insanlar düşüncelerini rahatlıkla ifade edebilmeliler. Siyaset kurumu rahatlıkla eleştirilebilmeli. Gerekirse en sert eleştiriye siyasetçi tahammül edebilmeli. Yanlışını farkına varmalı, yanlışında ısrar etmemeli. Bunu yapmak bizim elimizde. Çocuklarımız, geleceğimiz, bayrağımız, en önemlisi tarihimiz için yapmak zorundayız.
MUHTARLARIN YETKİLERİ ARTIRILMALI: Demokrasimizi güçlendirmeliyiz. Demokrasiyi güçlendirmenin ilk adımı muhtarların yetkisini artırmak, muhtarlık kurumuna önem vermekle başlar. Eğer muhtarlık kurumuna önem vermiyorsanız, oturduğu yer bile kiralıksa, aldığı maaş değil ödenekse, izine ayrıldığı zaman ödeneği kesiliyorsa, kendi belediyesi mahallesiyle ilgili bir karar aldığında muhtarın haberi olmuyorsa muhtar neye yarar o zaman? Demokrasiyi güçlendirmek istiyorsanız, önce muhtarlık kurumunu güçlendirmeniz lazım. Yüz küsur kanunda muhtarın adı geçer. Ne siz bilirsiniz ne de ben. Sizin bağımsız bir muhtarlık kanununuz var mı? Yok, niye yok. Taşınmazınız var mı? Yok, niye yok. Seçimle gelenlerin var, siz de seçimle geldiniz. Üstelik milletvekili seçiminden çok daha önemli. Çünkü siz adınızla, bilginizle, kimliğinizle mahalledeki, kırsaldaki sevginizle seçiliyorsunuz. Milletvekillerini millet seçmiyor. Sizin önünüze genel başkanlarının alt alta yazdığı bir liste var, gel altına mühür bas diyorlar. Siz milletvekili seçmiyorsunuz. Darbe döneminde oldu. Peki darbelere karşıçıkan bunu değiştiriyor mu? Değiştirmiyor, ‘böyle kalsın’ diyor.
NİYE İTHAL EDİYORUZ?: Bu memlekette saman ithal edileceği hiç aklınıza gelir miydi? Yem, canlı hayvan, et, mercimek, nohut ithal edileceği aklınıza gelir miydi? Niye ithal ediyoruz? Hangi gerekçeyle… Toprak yok desen var, çiftçi yok desen var, güneş, su yok desen var. Niye ithal ediyoruz. Samsun’u biliyorsunuz, Samsun sigarasını, tütünü biliyorsunuz, ne oldu Allah aşkına! Dışarıdan tütün ithal ediyoruz ve yabancı sigara içiyoruz. Biz uluslararası tekellere hizmet etmek için mi bu ülkeyi kurduk. Yoksa bu devleti biz çiftçimiz, esnafımız, sanayicimiz kazansın diye mi kurduk? Yozgat’ın kokulu mercimeğini unuttuk ya. Harran ovası, Konya ovası, Çukurova duruyor. Su yok arkadaşlar, su var ama yok. Çiftçi ektiği ürünün karşılığını alamazsa niye üretsin.
BABA, ÇOCUĞUNA HARÇLIK VEREMİYOR: Devletin kaynakları nerelere ne kadar kullanılıyor, bilmiyoruz. Ödenen vergilerin nerelere harcandığını bilmiyoruz. İsraf diz boyu, düşündüğünüzden çok fazla. Bir devlet başkanının 13 tane uçağı olmaz arkadaşlar. İnsaf ya. Çocuklar yatağa aç giriyor bu ülkede. Aç insanlar var. 10 milyonu aşkın işsiz var bu ülkede. Baba ve çocuk aynı evde yüz yüze bakamıyor. Baba çocuğuna harçlık veremiyor. Konteynerlerden beslenen milyonlar var bu ülkede. Yarın sandık kurulacak, sizden tek isteğim sandığa giderken elinizi vicdanınıza koyarak oy kullanın. Benim sorumluğum var, doğru ama sizin de sorumluluğunuz var. Seçeni ben seçmiyorum siz seçiyorsunuz. Sadece ben oy kullanmıyorum, siz de oy kullanıyorsunuz.
SAMSUNSPOR 56 YAŞINDA: Samsunspor’un 56’ncı yılı. Bir dönem Süper Lig’teydi. Sahipsiz kaldı. Anadolu’ya spor, Samsunspor gibi takımlar aracılığıyla geliyor. Samsunluların da Samsunspor’a sahip çıkmalarını istiyoruz. Spora sahip çıkmak ne anlama geliyor biliyor musunuz? Gençlerin bir anlamda kötü alışkanlıklardan kurtulması anlamına geliyor. Uyuşturucunun ne kadar yaygınlaştığını biliyor musunuz? Türkiye’nin uyuşturucuda bir merkez haline getirildiğini biliyor musunuz? Kocaeli Dilovası, Mersin limanında yakalanan kokainin kimler tarafından getirildiğini ve yakalandıktan sonra savcılar tarafından soruşturma açılmadığını biliyor musunuz? O savcıların soruşturma açmaması ne demektir biliyor musunuz? Arkamda siyasi güç var, soruşturma açarsam başım belaya girer, açmazsam terfi alırım, diyor. Bu yapılardan Türkiye’yi kurtaracağız. Temiz, güzel, adaletli, farkı görüşlerden arkadaşların birbirini kucakladığı güzel bir Türkiye’yi inşa edeceğiz.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, muhtarlar ve kanaat önderleriyle buluşmasında "Umutsuzluğa kapılmayın" çağrısını yineledi.
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
yorumlar onaylanmamaktadır.