ÇOCUK HAKLARI SAVUNUCUSU DİLEK KUMCU, DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ’NDE ANILDI

ÇOCUK HAKLARI SAVUNUCUSU DİLEK KUMCU, DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ’NDE ANILDI

Çocuk Hakları Savunucusu Dilek Kumcu; 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde, Ankara’da düzenlenen “Çocuk Haklarını Savunmak” söyleşisiyle anıldı....

Çocuk Hakları Savunucusu Dilek Kumcu; 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde, Ankara’da düzenlenen “Çocuk Haklarını Savunmak” söyleşisiyle anıldı. Eski CHP Milletvekili ve eski AİHM yargıcı Rıza Türmen, Kumcu için “Dilek, büyüklere karşı çocukların haklarını, güçlülere karşı zayıfların haklarını korumak için mücadele etti” dedi.

Çocuk Hakları Savunucusu Dilek Kumcu; 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde, Ankara’da Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen “Çocuk Haklarını Savunmak” söyleşisiyle anıldı.

Söyleşiye; CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, eski CHP milletvekili ve eski AİHM yargıcı Rıza Türmen, Çocuk Hakları Merkezi’nden Ezgi Koman, gazeteci - yazar Gökçer Tahincioğlu, ve hukukçu - yazar Kasım Akbaş katıldı.

Rıza Türmen, Kumcu için şunları söyledi:

“Böyle bir toplantıya katılmak ve konuşma yapmak, her şeyden önce Dilek’i kaybettiğimizi kabul etmek demek… Ben bunu daha kabul edebilmiş değilim doğrusu. Fakat, böyle bir toplantının aynı zamanda Çocuk Hakları Günü’ne getirilmesi, aynı günde olması çok isabetli bir karar. Çünkü, Dilek’in çalışmalarının odak noktası, çocuk haklarıydı, çocuklar için mücadele vermekti. Dilek aslında bir hak savunucusuydu. Büyüklere karşı çocukların haklarını, güçlülere karşı zayıfların haklarını korumak için mücadele etti. Böyle tabi 5 milyona yakın çocuğun işçi olarak çalıştırıldığı, eğitim haklarından mahrum edildiği, cinsel istismar suçlarının neredeyse yarısının çocuğa karşı işlendiği, çocuk adaletinin gereklerinin yerine getirilmediği böyle bir ülkede yaşıyoruz. Böyle bir ülkede Dilek, bu alanda çok önemli çalışmalar yaptı. Çocuk hakları için mücadele etti.”

“ÇOCUK HAKLARINI SAVUNMAK İSTİYORSAK, ÇOCUKLARI NASIL GÖRDÜĞÜMÜZLE YÜZLEŞMEMİZ GEREK”

Çocuk Hakları Merkezi’nden Ezgi Koman, “çocuk düşmanlığı” kavramı üzerine şu değerlendirmeleri yaptı:

“Çocuk düşmanlığı’ kavramı biraz sert bir kavram gibi gelebilir. Üstelik böyle çocukları düşündüğümüzde ve Türkiye’deki algıya da baktığımızda hani çocukları bizim en değerli varlığımız cümlesini kurabiliyorken çocuk düşmanlığı nereden çıkıyor gibi biraz böyle sert kaçabilir hakikaten ama galiba değil. Pek çok örnek bize bunu çok net gösteriyor. İşte, hatırlayacaksınız Aladağ’daki yurtta kız çocukları, yangın kapısı kilitlenmiş bir yurttu orası. Yangından bu yüzden çıkamadıkları için hayatlarını kaybettiler. Ya da işte yine kız çocukları, kendilerinden 30 yaş büyük erkeklere satılıyorlar. En son işte bir çocuk işçiyi biliyoruz, davasını takip etmiştik. Sekiz saat eziyete maruz kalabiliyor, işte Afyon’da. Bütün bunları düşününce ve bütün bunların tekil olmadıklarını bilince sistematik bir düşmanlıktan hakikaten söz edebiliyoruz. Özellikle son dönem, eminim hepiniz rastlamışsınızdır, sosyal medyada sanki bir şirketmiş gibi ebeveynleri onları daha fazla takipçi kazanmak, daha fazla para kazanmak için çocuklarını kullanabiliyorlar. Gerçekten çocuk düşmanlığı meselesini, bu kavramsallaştırmayla konuşmak çok önemli. Bunu yaparken de yüzleşmemiz gerekiyor. Biz nasıl algılıyoruz? Biz çocukları gerçekten nasıl görüyoruz? Bu yüzleşme gerçekleşmedikçe, hem bireyler hem de devlet mekanizmaları açısından çok mümkün değilmiş gibi geliyor. Hakikaten çocuk haklarını savunmak istiyorsak bu yüzleşmeyi yapmamız gerekiyor. İşte Dilek, bütün bunlara kafa yoran bir çocuk hakları savunucusu…”

“BEN DİLEK’TEN, ÖNCE ÇOCUKLUĞA BAKMAYI ÖĞRENDİM”

Söyleşide; gazeteci- yazar Gökçer Tahincioğlu ise şunları belirtti:

“Ben ağırlıklı olarak gazetecilik hayatım boyunca cezasızlık meselesini çalıştım ama galiba çocuklar üzerine, hani o zamana kadar da çocuklar üzerine çok şey yazıp çizmiştim ama galiba asıl kafa yormam, Gündem Çocuk’la tanışmamla… Herhalde Dilek’le de tanışmam o günlerdedir, diye anımsıyorum. Dilek’le yaptığım sohbetlerden sonra galiba şunu öğrendim, bugün böyle çok garipsediğim bir davranış gördüğümde artık şunu tahmin edebiliyorum, üç aşağı beş yukarı nerede nasıl bir çocukluk geçirdiğini… Çocukluğun nerde geçtiğini, çalışarak mı geçinmek zorunda olduğunu… Önce oraya bakmaya çalışıyorum.”

“DİLEK, İÇERİSİNDE GİRDİĞİ HER ALANI BENİMSEYEN VE ÖZNESİ OLAN BİR MÜCADELE TARZINA SAHİPTİ”

Dilek Kumcu’nun çalışma arkadaşlarından ve hukukçu yazar Kasım Akbaş, Kumcu için şunları söyledi:

“Ben Dilek’le sanırım son 5-6 yıldır tanışıyorum. Çok eskiye dayalı bir arkadaşlığımız olmadı. Bunun son iki yılı da pandemide geçti. Dolayısıyla benim için daha çok mesaj arkadaşı gibi dilek. Şunu söyleyebilirim son beş, altı yılın bir gün biler yazışmadığımız olmadı. Hemen hemen sabah saatlerinde, o günkü Resmi Gazete’de Dilek’in açtığı ve kaybettiği bir Anayasa Mahkemesi kararıyla başlayıp, yine kazanamamışsınız davayı diye başlayıp sonunda işte akşam yatarken de ertesi gün yazacağımız bir yazıyı tartıştığımız şekilde devam etti. Dilek, içerisinde girdiği her alanı benimseyen ve öznesi olan bir mücadele tarzına sahipti.”

“300 YIL YAŞAMAM LAZIM BU KADAR ÇOK ŞEYE BU KADAR OLUMLU KATKI BIRAKABİLMEK İÇİN”

Söyleşide konuşan CHP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Özgür Özel, Kumcu’dan şöyle bahsetti:

“Erken öldü diye üzülüyoruz ama toplamda dünyaya bıraktıkları ve dokundukları açısından bakarsak üç, beş kişilik yaşam yaşamış. Mesela ben hayatım sona erdiğinde, yani 300 yıl yaşamam lazım bu kadar çok şeye, bu kadar olumlu katkı bırakabilmek için… Kolay değil yani bu. Böyle birini tanımış olmak çok önemli. Tabi Türkiye bu ölümle ne kaybetti, CHP ne kaybetti, çocuklar ne kaybetti? O da ayrı bir tasa. Rıza beye bağlı görünürken herkese danışmanlık yapan, grupta çalışan benim gördüğüm bu kadar çalışan birisi yok herhalde.”

Öte yandan Rıza Türmen, Kumcu için ANKA Haber Ajansı’na şunları söyledi:

“Dilek benim çok sevdiğim bir dostumdu. Çok özel bir insandı. Çok yakın bir ilişkimiz vardı. Ben Dilek’in enerjisine, yaşama olan bağlılığına, yaşama sevincine her zaman çok hayran kaldım ve bunu sonuna kadar götürdü. Dilek hiçbir zaman hastalığından şikayet etmedi. Her zaman bu hastalığını yenebileceğine inanıyordu. Sadece o değil, ben de inanıyordum yenebileceğine. Fakat en sonunda işte böyle yenik düştü. Son anına kadar o yaşama bağlılığını, yaşama sevincini sürdürdü. Sürdürmekle kalmayıp, etrafına yayardı bu enerjiyi Dilek. Bunu yaptı ve çalıştı son ana kadar çalıştı. Çok başka türlü bir insandı. Kaybı çok ağır bir şeydir.

Görüntü Dökümü:

1-Rıza Türmen konuşması

2-Ezgi Koman konuşması

3-Gökçer Tahincioğlu konuşması

4-Kasım Akbaş konuşması

5-Özgür Özel konuşması

6-Rıza Türmen röportaj

 

 

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
yorumlar onaylanmamaktadır.