DERİN YOKSULLUK AĞI KURUCUSU FOGGO: ANNELER BEBEKLERİNE MAMA YERİNE ŞEKERLİ SU VERİYOR, YETERSİZ BESLENME NEDENİYLE BODURLUK ORANI ARTIYOR

DERİN YOKSULLUK AĞI KURUCUSU FOGGO: ANNELER BEBEKLERİNE MAMA YERİNE ŞEKERLİ SU VERİYOR, YETERSİZ BESLENME NEDENİYLE BODURLUK ORANI ARTIYOR

Derin Yoksulluk Ağı Kurucusu Hacer Foggo, ekonomik krizle derinleşen hayat pahalılığı karşısında özellikle yoksul insanların yaşadıklarını anlattı. Krizden...

DİLAN AYIRKAN

Derin Yoksulluk Ağı Kurucusu Hacer Foggo, ekonomik krizle derinleşen hayat pahalılığı karşısında özellikle yoksul insanların yaşadıklarını anlattı. Krizden en çok kadınların ve çocukların etkilendiğini belirten Foggo, "Anneler mamayı bebeklere bıraktırmaya çalışıyorlar. Onun yerine lapa, şekerli su, pirinç lapası gibi şeyler vermeye çalışıyorlar. Yetersiz beslenme nedeniyle çocuklarda bodurluk oranı artıyor" dedi. Beyaz yakalıların da yoksullaştığına dikkat çeken Foggo, "Alışveriş yaptıkları marketleri, yaşadıkları semtleri değiştiriyorlar, güvencesiz ya da beyaz, renkli, mavi yakalı herkeste bir gelecekle ilgili bir kaygı var" diye konuştu.

Yoksullukla ilgili çalışmalar yürüten ve araştırmalar yapan Derin Yoksulluk Ağı'nın kurucusu Hacer Foggo, hayat pahalılığı nedeniyle özellikle yoksul insanların yaşadıklarını ANKA Haber Ajansı'na anlattı.

Derin Yoksulluk Ağı Kurucusu Hacer Foggo, son krizle birlikte günlük güvencesiz çalışan insanların durumunun daha da zorlaştığını belirterek yoksul insanların öğün atlamaya başladıklarını ve kalitesiz gıda tükettilerini belirtti.

Foggo, bu krizden ise en çok kadın ve çocukların etkilendiğini söyledi. Annelerin bebek bezi alamadıklarını aktaran Foggo, "Mama kullanan anneler aslında pandemi döneminde de yaşamışlardı şimdi de mamayı yine bebeklere bıraktırmaya çalışıyorlar. Onun yerine lapa gibi, şekerli su gibi pirinç lapası gibi şeyler vermeye çalışıyorlar" dedi.

"İNSANLAR ÖĞÜN ATLAMAYA BAŞLADI"

Hacer Foggo, yoksul insanlar için kahvaltının lüks haline geldiğine dikkat çekerek şunları söyledi:

"Son krizle birlikte zaten pandemi döneminde günlük güvencesiz yaşayan insanların durumu çok zordu çalışamadıkları için ama ekonomik kriz iyice derinleşmeye başlayınca daha kötü oldu. Gıda fiyatlarının artmasıyla birlikte gıda alma seçenekleri azalmaya başladı. Örneğin kahvaltı, lüks haline geldi neredeyse. Çünkü peynirin çok pahalı olduğundan söz ediyorlar. Mesela bebek bezi alma isteği neredeyse ortadan kalktı. Bunu tabii günlük güvencesiz çalışanlar için söylüyorum. Yine mama kullanan anneler aslında pandemi döneminde de yaşamışlardı şimdi de mamayı yine bebeklere bıraktırmaya çalışıyorlar. Onun yerine lapa gibi, şekerli su gibi pirinç lapası gibi şeyler vermeye çalışıyorlar. Öğün atlamaya başladılar insanlar. Çünkü gerçekten gıda çok pahalı. Bir de belediyelerin verdikleri o sosyal kartlarla sadece un ve sıvı yağ ancak onları alabiliyorlar. Onun dışında hani bir sürü sosyal yardımın da kesildiğini duyuyorum. Ya yıl sonu diye kesiliyor ya da gerçekten tamamen kesildi. Çünkü oraya gittiklerinde de şeffaf bir açıklama yapılmıyor aslında ailelere."

Hacer Foggo, hayat pahalılığı nedeniyle yoksul insanların ucuz gıdaya yöneldiğini, çocukların yetersiz beslendiğini ve bunun da çocuklarda gelişim bozukluğuna yol açtığına dikkat çekti. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmaları Merkezi’nin 2018 verilerine göre 5 yaş altı çocuklarda bodurluk oranı yüzde 7 olduğunu belirten Foggo, "Yetersiz beslenme nedeni ile aslında ileride eğitimine devam edemeyen, eğitimine devam etmekte güçlük çeken bir nesille aslında karşı karşıya geleceğiz" dedi.

"YETERSİZ BESLENME HEM ÇOCUĞUN BEDENİNİ HEM DE ZİHİNSEL OLARAK GELİŞİMİNİ ENGELLİYOR"

Foggo, şöyle konuştu:

"Yetersiz beslenmenin de şu anda bu kriz döneminde devam ettiğini özellikle kronik yoksullar açısından daha az yeme, daha kalitesiz gıdaya ulaşmak şeklinde devam ettiğini görüyoruz. Çünkü tercihler değişiyor, daha ucuza yöneliyorlar. Bu daha ucuz demek güvenli gıda demek değil. Belki katkı maddesi daha fazla olan ürünlere yöneliyorlar. Yetersiz beslenme aynı zamanda hem çocuğun bedenini hem de zihinsel olarak gelişimini engelleyen bir duruma yol açıyor. Ama bu aynı zamanda ömrü de kısaltan bir şey ve yetişkin olduğu zaman da birçok aslında hastalıklarla da boğuşmasına neden olan bir durum. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmaları Merkezi’nin 2013 verilerine göre Türkiye'de 5 yaş altı her 10 çocuktan biri bodur. Bu çocukların üçte birinden fazlası ciddi bodur. Erkek çocuklarda yüzde 11, kız çocuklarda yüzde 8 bu oran. Yine yetersiz beslenme nedeniyle 2013 yılında yapılan araştırmada 24-59 aylık çocukların yüzde 12’si bodur. 48-59 aylık çocukların yaklaşık yüzde 3’ü ciddi bir biçimde bodur. Zaten bu aslında yetersiz beslenme sorunlarını gösteriyor. Ve bu aynı zamanda kronik enfeksiyonların da yani kronik hastalıkların da bir işareti. 2018 yılında ise 5 yaş altı çocuklarda bodurluk oranı yüzde 7. O yüzden yoksulluk sorununun her zaman dediğim gibi farklı ele alınması gerekiyor. Biz bu yetersiz beslenme nedeni ile aslında ileride eğitimine devam edemeyen, eğitimine devam etmekte güçlük çeken, yani diğer durumu iyi olan çocuklara oranla güçlük çeken çocuklarla, bir nesille aslında karşı karşıya geleceğiz. Bu yetersiz besleme aynı zamanda strese neden olan bir şey, depresyona da neden olan bir durum. O yüzden özellikle şu andaki ekonomik krizin bu durumu çoğaltacağını düşünüyorum. Ve şu anda gerçekten çoğaltıyor. O yüzden bir an önce bence tedbirler alınmalı. Ve özellikle yetersiz beslenme yaşayan ailelere düzenli ve güvenli gıdanın bir an önce yerel yönetimler hem kamu kurumları tarafından sağlanması gerekiyor."

"ÇOCUK AÇLIĞI DÜŞÜNMEMELİ, GIDA ONUN HAKKI"

Çocukların yetersiz beslenme nedeniyle öğrenme güçlüğü çektiğinin, okul devamsızlığı yaptığının, kronik açlık gibi durumların yanında psikolojik olarak etkilendiklerinin altını çizen Foggo, şöyle devam etti:

"Ekonomik krizden en fazla etkilenen kadınlar ve çocuklar. Çünkü kadınlar kriz dönemlerinde ailenin daha doğrusu o hanenin geçim stratejisini oluşturan insanlar. Bir şekilde o çocuğun önüne bir yemek kabı konması ya da kamu kamu kurumlarının kapılarına giden, erzak isteyen, kömür isteyen, soba isteyen yine kadınlar. Kovulsalar da istenmeseler de sürekli oraya giden ve aileyi ayakta tutan ve tutmaya çalışan bunun için de bir geçim stratejisi oluşturan da kadınlar. Çocuklar nasıl etkileniyor? Çocuklar, önüne bir şey koyalım da bu yiyecek ne olursa olsun, o gününü geçirsin, o günü atlatsın, aç kalmasın diye yetersiz beslenen bu nedenle birçok hastalıkları da taşıyacak olan insanlar. Aynı zamanda bütün bunlar eğitimlerine de bence etkili oluyor. İşte öğrenme güçlüğü çekme, okul devamsızlığı, kronik açlık gibi durumlar bunun dışında psikolojik olarak da tabii çok etkileniyorlar. Yani travma yaşıyorlar.  Çünkü çocuk gıdayı ya da açlığı ya da işte o gün önüne yiyecek konulacak mı, konulmayacak mı, böyle bir soruyu sormamalı. Çünkü gıda onun hakkı."

"BEYAZ YAKALILAR DA YOKSULLAŞTI"

Hacer Foggo, hayat pahalılığının “beyaz yaka” olarak tabir edilen insanları da etkilediğini, bu insanların alışveriş yaptıkları marketleri ve yaşadıkları semtleri değiştirdiğini söyledi. Toplumun her kesiminin gelecekle ilgili kaygılı olduğunu belirten Foggo, şunları söyledi:

"Herkes yoksullaştı, beyaz yakalılar da yoksullaştı. Oralarda bir mobbingin olduğunu, işten çıkartılma için mobbingler yapıldığını, özellikle bankada çalışanların, emeklilik yaşı gelenlerin emekli edilmek istediğini duyuyorum. Onun dışında tabii ki onlar da kendi gelirlerine göre tasarruf yapmaya başladılar. Daha az beyaz eşya alma gibi tatile çıkmama gibi. Çocuklarını özel bir okuldan ekonomik olarak daha az olan okullara gönderme gibi durumlarla karşı karşıya ve en önemli şey ama market değiştirmeleri. Daha lüks bir markette alışveriş ederken onun daha altında bir markette, işçilerin ya da güvencesiz insanların alışveriş ettiği marketlerden alışveriş yapmaya başladıklarını görüyoruz. Ama tabii ki herkeste her kim olursa olsun güvencesiz ya da beyaz renkli mavi yakalı herkeste bir gelecekle ilgili bir kaygı var. Önümüzdeki yıl çocuğu okula devam ettirip ettirmemeyi dahi bilememek ya da şu anda yaşadığı evden kira yükseldikçe çıkma ihtimalinin fazlalaşması ama çıkma ihtimali karşısında da kiraların çok artmasıyla birlikte nereye gideceğini bilememe hali. Yani hepimizde bir gelecekle ilgili kaygı var açıkçası. Bu yüzden dayanışmanın yaygınlaştırılması gerektiğini düşünüyorum."

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
yorumlar onaylanmamaktadır.