EĞİTİM-SEN: “AYM KARARINA RAĞMEN ALINAN BU KARARLAR AÇIKÇA SUÇTUR”
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), OHAL Komisyonu’nun, “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine imza atan ve KHK ile ihraç edilen akademisyenlerin...
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), OHAL Komisyonu’nun, “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine imza atan ve KHK ile ihraç edilen akademisyenlerin yaptığı başvurular için verdiği ret kararlarına ilişkin, “Akademisyenlerin imzaladıkları bildiri, Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında görülmesine rağmen OHAL Komisyonu üyelerinin bildiriyi suç kapsamında değerlendirmesi, yürütülen siyasi hesapların bir parçasıdır. AYM kararına rağmen alınan bu kararlar, açıkça suçtur” açıklamasını yaptı. CHP İstanbul Milletvekili Cihangir İslam, “Anayasa Mahkemesi’nin suç saymadığı bir bildiri nedeniyle bugün binlerce akademisyen yargı önüne çıkartılıyor. Bu da bir hukuk cinayetidir” dedi. HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, “OHAL Komisyonu lağvedilmelidir” diye konuştu.
Eğitim-Sen, OHAL Komisyonu’nun, barış bildirisi imzacısı olan akademisyenlerin başvuruları için verdiği ret kararlarına ilişkin basın toplantısı düzenledi. Eğitim-Sen Genel Merkezi’ndeki toplantıya, çok sayıda akademisyenin yanı sıra CHP İstanbul Milletvekili Cihangir İslam ve HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu da katıldı.
Eğitim-Sen Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul, toplantıda şunları söyledi:
“Darbe girişiminin ardından siyasal iktidar, olağanüstü hal dönemini akademisyenlerin ihracı için fırsata çevirdi. İlki 1 Eylül 2016’da yayınlanan 672 sayılı KHK ile olmak üzere 44 akademisyen ihraç edildi. Arka arkaya yayınlanan 11 KHK ile çoğu sendikamız üyesi olan toplam 406 imzacı akademisyen ihraç edildi. Ayrıca 822 akademisyene ağır ceza mahkemelerinde davalar açıldı. Açılan 204 davanın tamamında, imzacı akademisyenler 15 ay ile 36 ay arasında değişen sürelerde hapis cezalarına mahkûm edildiler. Prof. Dr. Füsun Üstel hakkındaki mahkûmiyet kararı 25 Şubat 2019’da kesinleşti ve Üstel, 8 Mayıs 2019’da cezaevine girdi. AYM Genel Kurulu, 26 Temmuz 2019’da ‘Zübeyde Füsun Üstel ve Diğerleri’ başvurusunda ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi. Bu kararın ardından ceza davalarının seyri değişti ve birinci derece mahkemelerde süren yargılamalar beraat kararıyla sonuçlanmaya başladı. Toplam 57 ayrı mahkemede açılmış olan 822 davanın en az 622’si, AYM kararını takip eden bir yıl içinde peyderpey sonuçlanmış ve sonuçlanan davaların tümünde beraat kararı verilmiştir. Ne var ki Anayasa Mahkemesi’nin imzacı akademisyenler lehine kararına rağmen akademisyenler, üniversitelerindeki görevlerine döndürülmemişler ve OHAL Komisyonu’nda bekletilmişlerdir.
“DAVALARIN HER BİRİNDEN BERAAT KARARI ÇIKMIŞTIR”
Haksız ve hukuksuz biçimde ihraç edilen ve 5 yıldır en temel hakları gasp edilen akademisyenler, bugünlerde yeni bir hukuksuzlukla karşı karşıyadır. OHAL Komisyonu’ndaki dosyaları 5 yıldır bekletilen, yani fiilen cezalandırılan ‘imzacı akademisyenlerin’ başvuruları, 28 Ekim 2021 tarihinde yayınlanan ret kararlarıyla neticelenmiş ve şu ana kadar 16 akademisyene bu kararlar tebliğ edilmiştir. Öyle ki OHAL Komisyonu’nun birbirinin aynı olan bu kararlarında, ‘ret’ kararının temel gerekçesi, ‘Bu Suça Ortak Olmayacağız’ bildirisinin imzalanması ve ‘kurum kanaati’ olarak ifade edilmiştir. Oysa tekrar belirtmek gerekirse söz konusu akademisyenler hakkında ‘Bu Suça Ortak Olmayacağız’ bildirisini imzalamaları nedeniyle ‘terör örgütü propagandası yapmak’ iddiasıyla açılan davaların her birinden beraat kararı çıkmıştır. AYM, ‘Başvurucuların mahkûmiyetinin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelmediği ve orantılı olmadığı, dolayısıyla demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı, bu sebeplerle ifade özgürlüğünü ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır’ diyerek sadece hukuki bir karar vermekle kalmamış, imzacı akademisyenlere yaşatılan eziyetin siyasi ve keyfi niteliğini de gözler önüne sermiştir.
“AYM KARARINA RAĞMEN ALINAN BU KARARLAR AÇIKÇA SUÇTUR”
Akademisyenlerin imzaladıkları bildiri AYM tarafından düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında görülmesine rağmen OHAL Komisyonu üyelerinin bildiriyi suç kapsamında değerlendirmesi, yürütülen siyasi hesapların bir parçasıdır. Ve en önemlisi, AYM kararına rağmen alınan bu kararlar, açıkça suçtur.
Dolayısıyla AYM kararının hakikati karşısına "kurum kanaati" gibi belirsiz, somut ve hukuki hiçbir dayanağı olmayan bir ifadeyle çıkan, dosyalarda "kopyala-yapıştır" yöntemiyle karar veren OHAL Komisyonu üyelerinin ve bir bütün olarak OHAL Komisyonu’nun söz konusu kararlarını tanımamız mümkün değildir.
“OHAL KOMİSYONU ÜYELERİ AÇIKÇA SUÇ İŞLEMEKTE”
Eğitim-Sen olarak, bir kez daha altını çizerek belirtmek istiyoruz: OHAL Komisyonu üyeleri açıkça suç işlemekte ve bu suçu işlemekte ısrarcı davranmaktadırlar. Unutulmamalıdır ki hukukun üstünlüğü ilkesini yok sayanların, hukuka ihtiyaç duyacakları günler yakındır. O gün gelene kadar Eğitim-Sen mücadelesini kesintisiz sürdürecek ve imzacı akademisyenleri asla yalnız bırakmayacaktır."
“BU BİR HUKUK CİNAYETİDİR”
Eğitim-Sen’in düzenlediği basın toplantısına katılan CHP İstanbul Milletvekili Cihangir İslam, şöyle konuştu:
“Bugün, OHAL Komisyonu dediğimiz, Anayasa’ya, bütün uluslararası sözleşmelere ve bizim kanunlarımıza aykırı olan bu kuruluş, ne yazık ki bir paralel yargı gibi çalışmakta ve bizim yargı hakkımızın da önünü tıkamaktadır. Burada hukukun en temel prensipleri alenen çiğneniyor. Hukukun üstünlüğü anlayışı ortadan kalktı. Yargı bağımsızlığı denen bir şey yok. Bunların ötesinde, doğal yargıç veya kanuni hakim ilkesi dediğimiz prensip, her gün bir defa daha çiğneniyor. Kısaca bu komisyon, bizim 4 sene, 5 sene yargıya başvurma hakkımızın önüne geçmiştir. Adeta bizim elimizi kolumuzu bağlamıştır. Paralel bir yargı gibi çalışmıştır. O yüzden, ilk başta söylediğimiz gibi ivedilikle bu komisyonun lağvedilmesi ve hepimizin normal hukuk düzenine geçmesi gerekmektedir. Şunu da ekleyeyim; Anayasa Mahkemesi’nin suç saymadığı bir bildiri nedeniyle bugün binlerce akademisyen yargı önüne çıkartılıyor. Bu da bir hukuk cinayetidir. Bir insan hakları ihlalidir ve bu uygulamalarda kamu yararı denen hiçbir şeyden bahsedilemez.
“KHK’LAR, ‘ŞÖYLE, BÖYLE’ DENMEDEN İPTAL EDİLMELİDİR”
HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ise şunları söyledi:
"OHAL Komisyonu, tamamen Anayasa’yı, hukuku ayaklar altına aldığını net bir şekilde gösteren bir karara imza atmıştır. 16 barış akademisyeni arkadaşımızın ret aldığını duyuyoruz ve maalesef bunun sonrası da böyle gelecek gibi. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, onlar Anayasa’ya, hukuka aykırı işlemlerden başka bir şeyler yapmıyorlar. Biz de bu konuda mücadeleye devam edeceğiz. OHAL Komisyonu kapatılmalıdır, lağvedilmelidir. Hiçbir kararını kabul etmiyoruz. Tamamen bu iktidarın teyit edicisi bir komisyondur. Biz bu komisyonun kararlarına en baştan beri muhalefet ettik ve ne kadar da haklı olduğumuz ortaya çıktı.
Güya bir ciddi komisyon gibi görünüyor ama biz bu komisyona gittik, Meclis heyetiyle, milletvekilleriyle gittik. Orada üç saat boyunca komisyon üyeleriyle tartıştım ve koltuğumun altında yüzlerce dosyayla gittim. Hepsi skandal dosyalardı. Hukuksuzluk, Anayasa’yı nasıl çiğnediklerine dair ret kararlarına yaptığımız itirazlarla ilgili dosyalardı. İnanın ki hiçbirine cevap veremediler. ‘Ömer Bey, biz bunları araştıralım. Seni tekrar davet edip açıklama yaparız’ dediler. Hiç, kesinlikle bir daha davet etmediler. Diyecekleri tek bir kelime yoktu.
Hatta bir dosya hakkında tekrar, -Deniz Kuvvetleri’nden ihraç bir kişiydi- biz soruşturma açıldığını, yapılan hatalarla ilgili öğrendik ama OHAL Komisyonu yaptığı binlerce hatayla ilgili tek bir açıklama bile yapmadı. Gelinen noktada çok önemli bir politik kırım var. Muhaliflere yönelik; hayatlarına, yaşam haklarına, sağlık haklarına, çalışma haklarına, seyahat haklarına, birçok Anayasal haklarına yönelik çok önemli politik bir kırım. Soykırıma varan bir kırım apaçık ortada.
KHK’lar, ‘şöyle, böyle’ denmeden, ‘beraat, takipsizlik alanlar’ denmeden iptal edilmelidir. KHK’lar, yasalaşmıştır ama bir yasa çıkarırsınız bu yasalaşmış KHK’ları iptal edersiniz. Bu, biter gider. Bu hukuksuzlukta biter. Bu OHAL rejimi de biter. Bitmemiş bir OHAL rejiminin Anayasa’yı çiğnemesiyle uğraşmaktayız, ama ülkeye bir gün mutlaka hukuk gelecek.”
“TELAFİ MEKANİZMALARINI ŞİMDİDEN KONUŞMAMIZ GEREKİYOR”
Bu Suça Ortak Olamayacağız bildirisi imzacısı olan ve KHK ile ihraç edilen akademisyen Cenk Yiğiter, verilen ret kararına ilişkin şöyle konuştu:
“Biz barış bildirisi imzacılarını bundan sonra bekleyen süreçte, işte hepimiz tek tek ret kararlarımızı alacağız. Muhtemelen burada bile sürüncemede bırakma politikası izleyecekler. Yani hepsinin birden açıklamayacaklar. Yavaş yavaş gelecek. Hepimiz muhtemelen iki üç güne bir bakacağız. Ne zaman gelecek de ben yargıya başvurabileceğim diye. Artık önümüzde bir de yargı problemi var. Yani yargıya erişimimiz engellendi ama erişeceğimiz yargı, nasıl bir yargı? Burada da doğal hakim ilkesi ihlal edilerek HSK, sadece ihraçlarla ilgili OHAL Komisyonu kararlarına bakmak için belli mahkemeleri görevlendiriyor. Ankara idare mahkemelerini. O mahkemelerin de kararlarını biliyoruz. Bu kararlar, çok çok büyük oranda OHAL Komisyon kararlarının onanmasından ibaret. Kopyala yapıştır kararlardan ibaret. Yani hiçbir şekilde davacıya, dava açana özgülenmemiş, davaya özgü başvurunun incelenmediği, birbirinin tıpa tıp aynısı, sadece isimlerin değiştiği binlerce karar olduğunu da biliyoruz. Bu anlamıyla burada da aslında bir yargısal mekanizmayla karşı karşıya değiliz. Yine aynen Binali Yıldırım’ın söylediği gibi, AİHM’i oyalamakla ilgili bir mekanizmayla karşı karşıyayız. Bu anlamıyla yargısal süreçlerden sonuç almamızın da kaç yıl alacağı belli değil. Ama aslolan şu; bu siyasal iktidar gidecek ve gittikten sonraki telafi mekanizmalarını şimdiden konuşmamız gerekiyor. Sadece bizim de değil, bütün KHK’ların yaşamış oldukları nasıl telafi edilecek? Daha da önemlisi, KHK’ların bu ülkeye yaşattığı şeyler nasıl telafi edilecek? Binlerce akademisyenin ihraç edildiği bir ülkeye akademik özgürlük ilkesi yeniden nasıl tesis edilecek? Yeniden nasıl bu üniversiteler bu özgürlük ilkesi etrafında, özgürce bilim yapılabilen yerler haline gelecek? Bundan sonraki tartışmamızın da büyük oranda buraya kaydırmamız gerektiğini düşünüyorum.”
Görüntü Dökümü:
1- Eğitim-Sen Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul'un okuduğu basın açıklaması görüntüsü
2- CHP İstanbul Milletvekili Cihangir İslam'ın konuşması
3- HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun konuşması
4- Akademisyen Cenk Yiğiter'in konuşması
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
yorumlar onaylanmamaktadır.