Gazeteci Cem Seymen: “Güç bizlerde, sistemi biz değiştireceğiz”
Cumhuriyet mirasının değerlerinden İzmir Enternasyonal Fuarı (İEF), uluslararası gastronomi fuarı Terra Madre ile dördüncü gününde devam ediyor. Önemli buluşmalarla süren Terra Madre Anadolu İzmir 2022, İzmir Sanat Bahçe Söyleşileri'nde “Bereketiyle Gelsin” söyleşisinde tarım sektörünün sorunları konuşuldu. Gazeteci Cem Seymen, “Ben yerel tohum istiyorum demek zorundasınız ki başka bir tarımı mümkün kılalım. Güç bizlerde, sistemi biz değiştireceğiz” dedi.
Türkiye’de ilk defa yapılan Terra Madre Anadolu İzmir 2022 ve 91. kez dünyayı buluşturan İzmir Enternasyonal Fuarı dördüncü gününde devam ediyor. Terra Madre Anadolu İzmir 2022 kapsamında İzmir Sanat Bahçe Söyleşileri'nde tarım sektörünün önemli isimleri bir araya geldi. “Bereketiyle Gelsin” söyleşisinde gazeteci Cem Seymen, Slow Food temsilcisi Angelo LoConte ve üretici Halil Halaç, tarım sektörünün kurtuluşu konusunda açıklamalarda bulundu. Söyleşiyi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir Köy-Koop Birlik Başkanı Neptün Soyer, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Ertuğrul Tugay, İzmir Büyükşehir Belediyesi bürokratları, üreticiler ve fuara gelen İzmirliler de takip etti.
Seymen: “Güç bizlerde, sistemi biz değiştireceğiz”
Gazeteci Cem Seymen, “Başımıza ne geldiyse 50 senede geldi. Tohum, gıda ticarileşti. Lezzetleri bize unutturdular. Yediğimiz ürünlerin sağlığımıza faydası olmadığı gibi tadını da artık bilmiyoruz. 30 yıl öncesi ile alakası yok. Dediğim gibi başımıza ne geldiyse son 50 yılda geldi. Her şey olan coğrafyada tarım büyük bir yanlışla ilerliyor. Biz tesadüfen tarım yapabilecek bir ülke değiliz. Biz binlerce yıldır, tarımı, toprağı zihnimizde başka bir yere taşımış toplumuz. Biz Anadolu'yuz. Tatları unutturan şirketlerin elinde köle olan bir millet olmamak durumundayız. Tabi ki sanayileşme, endüstriyelleşme, yazılım, kodlama, algoritma, bilgi çağı. Çocuklarımızı en büyük mesleklerle donatmak durumundayız. Ama en kadim bilgiyi unuttuk. Biz en iyi hayatı kurarken en sağlıksız yaşamı tercih ettik. Gastronomi ile tarımı birleştirmek, yani tekrar enstitülerin, eski cumhuriyet yıllarında olduğu gibi tohum üreten enstitülerin tekrar hayata geçirilmesi, yerel tohumun geliştirilmesi, ilacın yasaklanması. İlaç dediğimiz şey zehir. Küresel iklim krizi var. Toprak verimsiz ve hasta. Ben yerel tohum istiyorum demek zorundasınız ki başka bir tarımı mümkün kılalım. Güç bizlerde, sistemi biz değiştireceğiz” dedi.
“Dünyada ilk olabilme pahasına”
Türkiye'nin geçmişinin tarım konusunda çok parlak olduğunu söyleyen Seymen, şöyle konuştu: “Yerel üreticiyi desteklemediğimiz her an kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz. Çocuklarımızı en iyi kolejlere yolluyoruz, en iyi hayatları onlar için hazırlamaya çalışıyoruz. En kötü gıdayı yediriyorsunuz. Türkiye'de böyle bir durum var, denetim biziz. Başka bir tarım mümkün derken bundan bahsediyorum. Hiçbir şey kolay olmuyor, Kurtuluş Savaşı da kolay değildi. Ama tek bir kişinin kararıyla azmiyle hayaliyle inancıyla oldu. Üretici o kadar yalnız kaldı ki. Biz bu ülkenin toprağına inanıyoruz. Geçmişte nereden geldiğimizi biliyoruz. Sadece ellerimiz kelepçelendi ve kurtulmak istemiyoruz. Dilini özgürleştirin. Ona hak ettiği tadı tekrar verin. Bu ancak yereli destekleyerek olur. Tarımla endüstrinin ve teknolojinin birleştirilerek yeni bir tarım kodlaması yapılsa, yol haritası ortaya çıksa üretici sayısı artar biz aç kalma korkusu olmadan yerel tohumlarla kendimize beslenebilecek dünya yaratabiliriz. Ne kadar halkın uyanıp zehirsiz sofraya oturmak istiyorum diye ısrarla ve inatla, önüne konulanı yemeyi reddetmesi sivil itaatsizliktir. Ben halkımdan bunu hayal ediyorum. Zehirli bir gıdayı almamak üzere eylem başlatma. Dünyadaki ilk örnek olabilme pahasına.”
LoConte: “Bu fuarı gezerek Türkiye'deki çeşitleri görmüş oldum”
Slow Food temsilcisi Angelo LoConte, “Kimyanın tarım sektörüne giriş yapması çok yakın tarihimize dayanıyor. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra savaş sektörüne hizmet eden sektörlerin azotu artık daha fazla savaşa ve silahlara kullanamamalarından dolayı tarıma kullanmaya karar vermeleriyle başlıyor. Küçük üreticileri bunun yeri başka şekilde dolmayacak diye inandırmakla devam ediyor. Kimyanın tarım sektörüne giriş yapmasıyla hayatta kalmaya yönelik tarımdan endüstriyel seviyede tarıma geçiş yapmış olduk. İtalya evet ürün açısından çok zengin bir ülke ama Türkiye'ye yaptığım ziyaretlerden sonra Türkiye de İtalya kadar zengin. Bu fuarı gezerek bile ne kadar çok çeşit olduğunu görebildim. Direk üreticiden aldığımız ürünleri seçtiğimizde sağlıklı bir yaşam biçimi seçmiş oluyoruz, endüstriyel ürünleri seçtiğimizde sağlıklı olmayan yaşam biçimini seçmiş oluyoruz” dedi.
Halaç: “Atalarımızın yaptığına dönmemiz gerekiyor”
Zehirsiz organik tarım yaptığını belirten Emiralem köyünden üretici Halil Halaç ise “10 bin yıldan beri tarım var tüm dünyada son 50 yıl kimyasal ve sıkıntılı oldu. Düzeltmemiz için, adım atmış gibi oldum ben. Doğal yolunu kullanmamız lazım. 3-5 çeşit doğal ilaçlar ürettim. Yeni çalışmam da var. Kimyasaldan uzaklaşalım, doğal olarak eskiden beri atalarımızın yaptığına dönmemiz gerekiyor. Acilen insanlara zehirsiz sofralar sunmak için adım atmamız lazım. Köylüler birleşecek, bin dönümden aşağısı olmaz. Çözüm insanlara zehirsiz sofralar sunabilmek. Her mahallede bin dönüm olsa, tarım sit alanı olarak kayıtlara geçirelim. Kendimizi, memleketimizi kurtaralım. Tunç Soyer'in karakılçık fikrinden bu aklıma geldi. Bunu hep beraber çözüm üretelim. Çığır açalım. Ne güzel bir şey olur” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de ilk defa yapılan Terra Madre Anadolu İzmir 2022 ve 91. kez dünyayı buluşturan İzmir Enternasyonal Fuarı dördüncü gününde devam ediyor. Terra Madre Anadolu İzmir 2022 kapsamında İzmir Sanat Bahçe Söyleşileri'nde tarım sektörünün önemli isimleri bir araya geldi. “Bereketiyle Gelsin” söyleşisinde gazeteci Cem Seymen, Slow Food temsilcisi Angelo LoConte ve üretici Halil Halaç, tarım sektörünün kurtuluşu konusunda açıklamalarda bulundu. Söyleşiyi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir Köy-Koop Birlik Başkanı Neptün Soyer, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Ertuğrul Tugay, İzmir Büyükşehir Belediyesi bürokratları, üreticiler ve fuara gelen İzmirliler de takip etti.
Seymen: “Güç bizlerde, sistemi biz değiştireceğiz”
Gazeteci Cem Seymen, “Başımıza ne geldiyse 50 senede geldi. Tohum, gıda ticarileşti. Lezzetleri bize unutturdular. Yediğimiz ürünlerin sağlığımıza faydası olmadığı gibi tadını da artık bilmiyoruz. 30 yıl öncesi ile alakası yok. Dediğim gibi başımıza ne geldiyse son 50 yılda geldi. Her şey olan coğrafyada tarım büyük bir yanlışla ilerliyor. Biz tesadüfen tarım yapabilecek bir ülke değiliz. Biz binlerce yıldır, tarımı, toprağı zihnimizde başka bir yere taşımış toplumuz. Biz Anadolu'yuz. Tatları unutturan şirketlerin elinde köle olan bir millet olmamak durumundayız. Tabi ki sanayileşme, endüstriyelleşme, yazılım, kodlama, algoritma, bilgi çağı. Çocuklarımızı en büyük mesleklerle donatmak durumundayız. Ama en kadim bilgiyi unuttuk. Biz en iyi hayatı kurarken en sağlıksız yaşamı tercih ettik. Gastronomi ile tarımı birleştirmek, yani tekrar enstitülerin, eski cumhuriyet yıllarında olduğu gibi tohum üreten enstitülerin tekrar hayata geçirilmesi, yerel tohumun geliştirilmesi, ilacın yasaklanması. İlaç dediğimiz şey zehir. Küresel iklim krizi var. Toprak verimsiz ve hasta. Ben yerel tohum istiyorum demek zorundasınız ki başka bir tarımı mümkün kılalım. Güç bizlerde, sistemi biz değiştireceğiz” dedi.
“Dünyada ilk olabilme pahasına”
Türkiye'nin geçmişinin tarım konusunda çok parlak olduğunu söyleyen Seymen, şöyle konuştu: “Yerel üreticiyi desteklemediğimiz her an kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz. Çocuklarımızı en iyi kolejlere yolluyoruz, en iyi hayatları onlar için hazırlamaya çalışıyoruz. En kötü gıdayı yediriyorsunuz. Türkiye'de böyle bir durum var, denetim biziz. Başka bir tarım mümkün derken bundan bahsediyorum. Hiçbir şey kolay olmuyor, Kurtuluş Savaşı da kolay değildi. Ama tek bir kişinin kararıyla azmiyle hayaliyle inancıyla oldu. Üretici o kadar yalnız kaldı ki. Biz bu ülkenin toprağına inanıyoruz. Geçmişte nereden geldiğimizi biliyoruz. Sadece ellerimiz kelepçelendi ve kurtulmak istemiyoruz. Dilini özgürleştirin. Ona hak ettiği tadı tekrar verin. Bu ancak yereli destekleyerek olur. Tarımla endüstrinin ve teknolojinin birleştirilerek yeni bir tarım kodlaması yapılsa, yol haritası ortaya çıksa üretici sayısı artar biz aç kalma korkusu olmadan yerel tohumlarla kendimize beslenebilecek dünya yaratabiliriz. Ne kadar halkın uyanıp zehirsiz sofraya oturmak istiyorum diye ısrarla ve inatla, önüne konulanı yemeyi reddetmesi sivil itaatsizliktir. Ben halkımdan bunu hayal ediyorum. Zehirli bir gıdayı almamak üzere eylem başlatma. Dünyadaki ilk örnek olabilme pahasına.”
LoConte: “Bu fuarı gezerek Türkiye'deki çeşitleri görmüş oldum”
Slow Food temsilcisi Angelo LoConte, “Kimyanın tarım sektörüne giriş yapması çok yakın tarihimize dayanıyor. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra savaş sektörüne hizmet eden sektörlerin azotu artık daha fazla savaşa ve silahlara kullanamamalarından dolayı tarıma kullanmaya karar vermeleriyle başlıyor. Küçük üreticileri bunun yeri başka şekilde dolmayacak diye inandırmakla devam ediyor. Kimyanın tarım sektörüne giriş yapmasıyla hayatta kalmaya yönelik tarımdan endüstriyel seviyede tarıma geçiş yapmış olduk. İtalya evet ürün açısından çok zengin bir ülke ama Türkiye'ye yaptığım ziyaretlerden sonra Türkiye de İtalya kadar zengin. Bu fuarı gezerek bile ne kadar çok çeşit olduğunu görebildim. Direk üreticiden aldığımız ürünleri seçtiğimizde sağlıklı bir yaşam biçimi seçmiş oluyoruz, endüstriyel ürünleri seçtiğimizde sağlıklı olmayan yaşam biçimini seçmiş oluyoruz” dedi.
Halaç: “Atalarımızın yaptığına dönmemiz gerekiyor”
Zehirsiz organik tarım yaptığını belirten Emiralem köyünden üretici Halil Halaç ise “10 bin yıldan beri tarım var tüm dünyada son 50 yıl kimyasal ve sıkıntılı oldu. Düzeltmemiz için, adım atmış gibi oldum ben. Doğal yolunu kullanmamız lazım. 3-5 çeşit doğal ilaçlar ürettim. Yeni çalışmam da var. Kimyasaldan uzaklaşalım, doğal olarak eskiden beri atalarımızın yaptığına dönmemiz gerekiyor. Acilen insanlara zehirsiz sofralar sunmak için adım atmamız lazım. Köylüler birleşecek, bin dönümden aşağısı olmaz. Çözüm insanlara zehirsiz sofralar sunabilmek. Her mahallede bin dönüm olsa, tarım sit alanı olarak kayıtlara geçirelim. Kendimizi, memleketimizi kurtaralım. Tunç Soyer'in karakılçık fikrinden bu aklıma geldi. Bunu hep beraber çözüm üretelim. Çığır açalım. Ne güzel bir şey olur” ifadelerini kullandı.
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
yorumlar onaylanmamaktadır.