GAZETECİ SİBEL HÜRTAŞ'A AÇILAN DAVANIN İLK DURUŞMASI YAPILDI: “BU İDDİANAME GAZETECİLİĞİN KRİMİNALİZE EDİLMESİNİN BİR PARÇASIDIR”

GAZETECİ SİBEL HÜRTAŞ'A AÇILAN DAVANIN İLK DURUŞMASI YAPILDI: “BU İDDİANAME GAZETECİLİĞİN KRİMİNALİZE EDİLMESİNİN BİR PARÇASIDIR”

‘Çoklu baro’ yasasını protesto eden baro başkanlarının eylemini izlediği sırada polisin engellemesiyle karşılaşan gazeteci Sibel Hürtaş hakkında 3 yıla...

GÜRKAN DEMİRTAŞ

‘Çoklu baro’ yasasını protesto eden baro başkanlarının eylemini izlediği sırada polisin engellemesiyle karşılaşan gazeteci Sibel Hürtaş hakkında 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davanın ilk duruşması yapıldı. Gazeteci Hürtaş, savunmasında, “Bu iddianame gazeteciliğin kriminalize edilmesinin bir parçasıdır” dedi.

Türkiye’nin dört bir yanından gelen baro başkanları, ‘çoklu baro’ yasasını protesto etmek için geçen yıl TBMM bahçesinde oturma eylemi yapmıştı. Eylemi izlemek isteyen gazeteci Sibel Hürtaş, polisler tarafından engellenmişti. Eylemi izlemek için ısrar eden Hürtaş, polisler tarafından gözaltına alınmıştı. Hürtaş, gözaltı aracında boğazı sıkılarak işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını iddia etmişti.

Hürtaş’ın suç duyurusuna bulunduğu polisler hakkında takipsizlik kararı verilirken polislerin suç duyurusu üzerine, Hürtaş hakkında, ‘kamu görevlisine direnme’ suçundan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.

Sibel Hürtaş’a açılan davanın ilk duruşması, Ankara 37. Asliye Ceza Mahkemesi’nde bugün yapıldı. Duruşmayı çok sayıda avukat ve gazeteciler de takip etti.

Hürtaş, duruşmada yaptığı savunmada şunları söyledi:

“ORADA BENİM KAMU GÖREVİM ENGELLENMİŞTİR”

“Ben, olay tarihinde Artı TV muhabiri olarak görevliydim. İddianamede bahsi geçen olay yerine gazeteci sıfatıyla gittiğim doğrudur. Bir ay boyunca devam eden eylemler söz konusuydu. Ben de bu eylemleri başından sonuna kadar izliyordum. Ben, yasa teklifinin verildiği günün öncesi gecesi saat 02.00’a kadar oradaydım. O ana kadar herhangi bir engelleme ile karşılaşmadık. Olay günü, sabahleyin tekrar Meclis’in önüne geldim. Sadece ben değil, yaklaşık 6-7 gazeteci alana alınmadı. Önümüzde bir polis bariyeri vardı, bu nedenle arka tarafı göremediğim için diğer tarafa başka bir gazeteci alınıp alınmadığını görmedim. Ben, tamamen gazeteci sıfatımla gittim. İddianamede de bu husus açıkça bellidir. Ayrıca olay yeri Meclis bahçesidir ve burası herkes tarafından gezilebilen bir alandır. Ben, ortamda polislerin keyfi uygulaması ile karşı karşıya kaldım. Esasen iddianamede tamamen sıfatlar karıştırılmıştır. Orada görevi engellenen konumda olan kişi benim. Orada benim kamu görevim engellenmiştir.

“BİR POLİS, MİLLETVEKİLLERİNİN GÖSTEREREK ‘EZ GEÇ’ ŞEKLİNDE TALİMAT VERDİ”

Ben, Meclis bahçesi önündeki kaldırım ve bahçenin kesiştiği yerdeydim. Diğer tarafa geçmek istediğimi beyan ettim, yaka kartım zaten boynumda asılı vaziyetteydi. Görüntülerde de zaten bu durum net bir şekilde görülmektedir. Milletvekillerinin gelip müdahale etmesi neticesinde, biz altı gazeteci olarak içeriye girmiş olduk. Ancak kapı önünde tartışma yaşamış olduğumuz polisler, içeri girdikten sonra beni bırakmadılar ve bir çember oluşturdular. Bu sırada 100 metre kadar ileride bir kargaşa oldu. Orada baro başkanları adliyeye doğru yürümek istiyorlardı. Ancak buna izin verilmiyordu. O sırada, o kargaşadan fırsatla benim etrafımda çember oluşturan polisler, benim hakkımda gözaltı yapmak istediler. O sırada darp eylemine maruz kaldım. Araya milletvekili ve avukatlarda girince onlar da darba maruz kaldılar. Daha sonra olaya çevik kuvvet ekibi de müdahil oldu. Beni zorla yani darp ederek orada bir aracın içerisine aldılar. Bu sırada dışarıda, polislerin milletvekili ve avukatlara yönelik fiili ve darp eylemleri devam ediyordu. Beni araca aldıktan sonra milletvekilleri aracın önünü kapattıkları için araç hareket edemedi ve aracın içerisinde ben darp eylemine maruz kaldım. Bir polis, arabaya, milletvekillerinin göstererek, ‘ez geç, ez geç’ şeklinde talimat da verdi.

“NEFES ALAMIYORUM DİYE KENDİSİNE SESLENDİM. ‘ÖL, SENİN ÖLMENİ İSTİYORUM’ DEDİ”

Aracın içerisinde benim sağıma ve soluma iki kadın polis memuru kondu. Bunlardan ismini bilmediğim ve daha kilolu olan kadın polis memurunun, sarı saçlı olan bu memurun, araç içerisinde benim üzerime oturması söz konusu oldu. Daha sonra kolunun arasına boynumu alarak sıkıştırması da söz konusu oldu. Diğer eliyle de ağzımı ve burnumu kapattı. Ben hatta ‘Nefes alamıyorum’ diye kendisine seslendim. ‘Öl, öl. Senin ölmeni istiyorum’ şeklinde beyanda bulundu. Meclis bahçesinden Kavaklıdere Polis Merkezi’ne kadar ben bu vaziyette araç içerisinde yol aldım.

“GAZETECİLİK SUÇ DEĞİLDİR”

Ben, Kavaklıdere Polis Merkezi’ne geldikten sonra bahsi geçen polis memuru hakkında ‘işkenceci’ olduğunu beyan ederek şikayette bulundum. Daha sonra hastaneye götürüldüm. 2 gün iş göremezlik raporu da verildi. Hastane ortamında avukatlar beni aradı. Orada da hatta polisler, telefonu elimden alarak görüşmeme izin vermek istemediler ve telefonuma el koydular. Hastaneden sonra tekrar Kavaklıdere Polis Merkezi’ne getirildim. Avukatlarım da oradaydı. Bu sırada Kavaklıdere Polis Karakolu’nda polis amiri benim gözaltında olmadığımı söyledi. Orada bana, pandemi sebebiyle idari para cezası uygulandı. Her ne kadar iddianamede benim pandemi kurallarına uymadığımdan bahsedilse de bana uygulanan yaptırımı Sulh Ceza Hakimliği’ne götürdüm. İtirazım haklı görülerek para cezası da kaldırıldı. Dolayısıyla benim pandemi kurallarına aykırı davranmamış olduğum bizzat bu mahkeme kararıyla aydınlanmış durumdadır. Bu sebeple bu hususun da iddianamede yer alması da hukuka aykırılık oluşturmaktadır. Burada, polislerin bana yönelik müdahalesine gerekçe uydurmak amacıyla iddianamede böyle bir yola tevessül edilmiştir. Bana yapılan müdahale pandemi sebebiyle değildir. Tamamen benim orada gazetecilik faaliyetimi engellemeye yöneliktir. Bu iddianame de gazeteciliğin kriminalize edilmesinin bir parçasıdır. Gazetecilik suç değildir. Ben, iddianamede bahsi geçen sözleri sarf etmiş değilim. Benim olay yerinde beyan etmiş olduğum cümle, ‘Yargılanacaksınız’ dedim ve halen de bunu söylemeye devam ediyorum. Polis memurları işkence yaptıkları için, benim görevimi yapmamı engelledikleri için yargılanacaklardır.”

Hakim, duruşmaya katılmayan üç müştekinin de zorla getirilmesine, tanık olan dönemin Güvenlik Şube Müdürü Serkan Çakmak'ın davet edilmesine karar vererek davayı 12 Nisan 2022 tarihine erteledi.

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
yorumlar onaylanmamaktadır.