İMAMOĞLU, ORMAN YANGINLARIYLA MÜCADELE EDEN İTFAİYECİLERİ YENİKAPI’DA KARŞILADI
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Muğla ve Antalya’daki yangınların söndürülmesine destek veren İstanbul İtfaiyesi personelini Yenikapı gösteri alanında karşıladı....
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Muğla ve Antalya’daki yangınların söndürülmesine destek veren İstanbul İtfaiyesi personelini Yenikapı gösteri alanında karşıladı. Tüm personeli tek tek selamlayan İmamoğlu, “300’ü aşan personelimiz, 50’ye yakın aracımız, farklı konularda destek olan ekipmanlarıyla beraber bölgede var oldular. Fedakârca görev yaptılar. Çok cesur davrandılar. Tarifsiz bir biçimde bölge halkından övgü dolu cümleler, övgü dolu hikayeler bizi buldu. İstanbul halkına teşekkür ettiler” dedi.
Ekrem İmamoğlu, Muğla ve Antalya’daki yangın alanlarındaki görevlerini tamamlayarak İstanbul'a dönen itfaiye ekibiyle Yenikapı gösteri alanında bir araya geldi. İBB üst yönetiminin tam kadro hazır bulunduğu karşılama etkinliğinde İmamoğlu’na, İtfaiye Daire Başkanı Remzi Albayrak eşlik etti. Yangın bölgesinden, beraberlerindeki 29 araçla geri dönen 211 itfaiye erini ve onlara eşlik eden sağlık personelini tek tek selamlayan İmamoğlu, İstanbul halkı adına minnet duygularını iletti. Konuşmasını itfaiye personelinin önünde gerçekleştiren İmamoğlu, sözlerine, “Sırtımı size dönüyorum ama kusura bakmayın derken bir yandan da gücümü hissediyorum. Arkamız sağlam yani bütün İstanbul halkı adına” diyerek başladı.
"BİR EKOSİSTEM ORTADAN KAYBOLDU"
Kahraman itfaiyecilerle bir arada olmaktan memnun olduğunu dile getiren İmamoğlu, “Öncelikle ülkemizin gerçekten bu yaşadığı yangın, hepimizi çok derinden üzmüştür. Ne yazık ki çok büyük bir orman arazisini kaybettik. Yaşamlarını yitiren vatandaşlarımız, görevlilerimiz oldu. Hepsine rahmet diliyorum, mekanları cennet olsun. Ne yazık ki yangında yuvalarını, bir kısım varlıklarını kaybeden yurttaşlarımız oldu. Onlara, ‘geçmiş olsun’ diyorum. Bir yandan ormanlarda hem bir yeşil alanı kaybetmek, ormanı kaybetmek, insanın ciğerlerinin tahrip olması gibi bir duyguyu yaşattı bize. Bir yandan da orada belki de sayısız canlıları da yitirdik. Bir ekosistem ortadan kayboldu. Elbette bu konuda tedbir alınması, tedbirlerin artırılması, koruma konusunda yapılması gerekenlerin en üst seviyeye çıkartılmasıönemli bir başlık, önemli bir konu” dedi.
"300’Ü AŞAN PERSONEL VE 50’YE YAKIN ARAÇLA SAHADA VAR OLDUK"
Yangınların başladığı andan itibaren hızlıca olay yerine intikal ettiklerini aktaran İmamoğlu, “İstanbul'un da olası -Allah korusun- bir kısım yangın tedbirlerini de zafiyete düşürmeden, en yüksek sayıda itfaiye çalışanlarımız ve diğer ekiple -bunun içinde sağlıkçılarımız var, veterinerlerimiz var, bunları da katarak- büyük bir ekiple yangın bölgesinde var olduk. 300’ü aşan personelimiz, 50’ye yakın aracımız, farklı konularda destek olan ekipmanlarıyla beraber, bölgede var oldular. Fedakârca görev yaptılar. Çok cesur davrandılar. Tarifsiz bir biçimde bölge halkından övgü dolu cümleler, övgü dolu hikayeler bizi buldu. Bizi aradılar. Yöneticilerden, vatandaşlardan, çocuklardan, gençlerden, kadınlardan, annelerden muazzam övgü dolu cümlelerle bize teşekkür ettiler. İstanbul halkına teşekkür ettiler. Tabii ki itfaiye teşkilatımıza teşekkür ettiler” diye konuştu.
"İTFAİYE TEŞKİLATIMIZI BÜTÜN İSTANBUL HALKI ADINA KUTLUYORUM"
İstanbul İtfaiye teşkilatının 300 yılı aşan bir tarihe sahip olduğunu vurgulayan İmamoğlu, duygularını, “Bu milletin duygularını göğsünde taşıyan, zihninde taşıyan en akılcı, en doğru teknikleri uygulama becerisini, işte bu yüz yıllardır var olan geleneklerin her daim üstüne koya koya geliştirdiği bir teşkilat olmanın o becerisiyle, o kabiliyetiyle, o deneyimiyle sahada olmuştur. Ben, bu manada itfaiye teşkilatımızı bütün İstanbul halkı adına kutluyorum. Onlara teşekkür ediyorum ve en üst seviyede hizmetlerinin burunları kanamadan, ayaklarına taş değmeden devam etmesini diliyorum. Hepsine yürekten teşekkür ediyorum. Onları alkışlamanızı istiyorum” sözleriyle dile getirdi.
"LİYAKATLİ BİR BİÇİMDE ALIMLARIMIZI SÜRDÜRÜYORUZ"
İBB Başkanıİmamoğlu, itfaiye teşkilatını sayısal ve ekipman anlamında geliştirmeye devam ettiklerinin altınıçizdi. “Bu deneyimli teşkilat, şunu ifade etmiştir ve göstermiştir ki itfaiye birimimiz sadece İstanbulluların değil, yakın bölgenin, tüm Türkiye'mizin, bütün coğrafyamızın ihtiyaç duyduğu anda koşup giden; depremde, afette, yangında, birçok konuda marifetleriyle öne çıkan bir yapıya sahiptir" diyen İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"O manada İstanbul'un da 20 milyonluk bir yapı olduğunu düşündüğümüzde, böylesi bir kentin, deprem başta olmak üzere, güncel afetlerin karşısında verdiği mücadelede yine en güçlü bir şekilde varlığını sürdürebilmesi için en başta sayısal anlamda yeteri düzeye erişmesi için alımlarımızı sürdürüyoruz. Liyakatli bir biçimde alımlarımızı sürdürüyoruz. Ve sayısal anlamda bu yeterliliği elde ettiğimizde daha güvenceli bir yapıya sahip olacağız. Sadece bu değil; karadan, denizden, havadan birçok noktadan en etkin bir biçimde hizmetlerini aksamasız geliştirmesi ve ortaya koyması noktasında da bütün teknik hizmetlerin alınması, araçların yenilenmesi noktasında da en üstün, dünya çapında yatırımları yapma konusunda da kararlıyız.”
"İTFAİYECİLİĞİN MESLEK OLARAK KABUL EDİLMESİ TALEPLERİNİÇOK ÖNMESİYORUM"
İtfaiye teşkilatının, “Destek olun, meslek olalım” şeklindeki sloganlarından haberdar olduğunu belirten İmamoğlu, “Yani bu teşkilatımızın, sadece yangın anlarında, deprem anlarında, selde ya da bir kısım afet anlarında aklımıza gelmemesi lazım. Gerçekten itfaiye teşkilatımız bunu hak ediyor. Öylesine söylenmiş bir cümle ya da bir an, bir afetle ortaya konmuş duygusal bir cümle değil. Meslekleri bir kere şunu emrediyor: Bütün teknik hizmetlerine hazır et, bütün eğitimlerini al ve her konuda donanımlı ol, ama gözünü kırpmadan en tehlikeli noktaya dal ve görevini yerine getir. Şimdi bu, her meslekte yok. Dolayısıyla meslek olma noktasındaki taleplerini çok çok önemsiyorum” dedi.
İtfaiyeciliğin bir meslek olarak tanınması noktasında ellerinden gelen çabayı göstereceklerinin altınıçizen İmamoğlu, bu konunun merkezi idare ve TBMM tasarrufunda olduğuna dikkat çekti. İmamoğlu, kurmaylarına, İstanbul halkı adına kahraman itfaiyeciler ve aileleriyle bir araya gelecekleri bir etkinlik hazırlamaları talimatını verdi. İmamoğlu’nun ardından söz alan İstanbul İtfaiyesi 4. Bölge Avrupa Müdür Yardımcısı Abidin Vişne ve İtfaiye Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı Hakan Karabulut, yangın bölgesinde yaşadıklarını katılımcılarla paylaştı.
"GÖREVİMİZİİYİ YAPTIK, İYİİŞÇIKARDIK"
Yangın alınlarında görev yapan itfaiyeciler de törende duygularını dile getirdi. Alanya bölgesinde görev yapan ekibin lideri olduğunu belirten İstanbul İtfaiyesi 4. Bölge Avrupa Müdür Yardımcısı Abidin Vişne, Kızıldağ mevkiinde bir köyü alevlerden korumak için yaşadıkları mücadeleyi anlattı. Vişne, şunları söyledi:
"Kızıldağ mevkiinde vadiden yukarı tepeye doğru çıkmakta olan bir yangını tutmaya çalışıyorduk. Sırtın diğer tarafında Kızıldağ’da yerleşim yeri vardı. Bizim 500 ya da 600 metre aşağımızda çalışan ekibin bulunduğu noktadan bir anda alevler yamaca doğru ormanlık alana sirayet etti ve hızlıca tepeye kadar geldi. Alevler agresif bir şekilde tepeye doğru ilerlemeye başlayınca tüm ekipler geri çekilmeye başladı. Bizim burada yaşadığımız reflekslerden dolayı hemen yerleşim yerlerine yönelmek istedik. Orman ekipleri ve kolluk kuvvetleri zaten köyü boşaltmışlardı. Bizim içeriye girmemiz söylendi.
"KÖYÜN BAŞKA ÇIKIŞININ OLMADIĞI, KAÇAMAYACAĞIMIZ SÖYLENDİ, AMA KAÇMAYI DÜŞÜNMEDİK'
Köyün başka çıkışı olmadığı, içeriye girersek kaçamayacağımız söylendi. Ben öncelikle kaçmayı düşünmediğimizi söyledim. Bu yaptığımız ucuz bir kahramanlık değildi. Yaşadığımız tecrübeler gösterdi ki bize, yangın şakaya gelmez, ucuz kahramanlığı hiç kaldırmaz. Önce köye gidip saha gözlemi yaptık. Baktık ki yollar çok dar ve köyün başka çıkışı yok. Çıkışın olduğu yerler ormanlık alan, eğer tutuşursa 5 ya da 6 saat içeride kalacağız. Köylülerin evleri terk ediyor olması onları ziyadesi ile üzmüştü: Biz içeriye girmeye karar verdik, yollar dardı. Köy içerisinde manevra alanlarının olduğunu, köyün üst tarafındaki bitki örtüsünün makilik olduğunu gördük ve bu alanda yangını tutabileceğimizi düşündük ve muvaffak olduk. Yangından sonra köyde bulunan bir cami bahçesini karargâh haline getirdik, orada nöbet tutuyorduk. O bölgenin insanlarının sık sık yanımıza gelip, yaşlısı genci bizlere dua etmeleri, köy kadınlarının bizlere evlatları muamelesi yapması, su içmek için kalkan bir arkadaşımıza ‘Sen kalkma, size hizmet etmemize izin verin’ demeleri bizim için çok daha kıymetliydi. Bu teveccühü birçok noktada yaşadık. Bunlar da gösteriyor ki görevimizi iyi yaptığımız ve iyi işçıkardığımızı düşünüyoruz."
"KARAR ALDIK "HİÇBİR KÖYÜ KAYBETMEYECEĞİZ" DEDİK"
İtfaiye Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı Hakan Karabulut da insanların çaresizliğine ekip olarak çok üzüldüklerini söyledi. Karabulut, şunları dile getirdi:
"Köylerin yangın esnasında boşaltıldığını gördük. Köyler boşaltılırken biz bir taraftan bu köylerde ne yapabiliriz, nasıl kurtarabiliriz, bunun planlarını yaptık. Biz burada bu planları yaparken oradaki insanların o anonslar geçerken gözlerinde çaresizliği gördük. Arkadaşlarımız bu çaresizliğe o kadar duygulandı ki. İnsanlarımızıçaresiz görmek bizi çok üzdü. Oradaki insanların o büyük afet karşısındaki durumları, onları o kadar çok yaralamıştı ki bizde de tam tersi savunma hissini arttırdı. Bizlerin amacıöncelikle ormanları korumaktı. Fakat daha sonra oradaki insanların ormanlara üzülmeyi bırakıp kendi evlerini düşündüğü gördük. Çünkü o insanların orada anıları vardı. Çocukları büyümüştü. Hepimiz farkındaydık. Karar aldık, "Girdiğimiz hiçbir köyü kaybetmeyeceğiz." Güç birliği yaptık arkadaşlarımızla. "Ne olursa olsun kaybetmeyeceğiz" dedik. Başarılı olduğumuzu gören halk, köylerini terk etmeyip bizim yanlarımıza geldi. Bu esnada ciddi tehlikeler de atlattık. Bu tehlikeleri görüp "Biz sizi görüyoruz, nasıl mücadele ettiğinizi görüyoruz" deyip bize güçlerini gösterdiler. STK’ların desteğini alarak başka bir yamaca geçtik. Yangın, rüzgarın etkisiyle o kadar çok yön değiştiriyordu ki. Bir tarafı kurtarıp ertesi gün başka bir yer yanıyordu. İnanın bir korku filminin içerisindeydik. Rüzgâr nasıl olacak, nasıl yön değiştirecek, nasıl müdahale edeceğiz? İnsanlar bize nasıl destek olacak. Bu duygularla Hisarönü'nü can siper savunduk. Bunu gören halk yanımızda kenetlendi. Çoğalarak başka bölgelere sirayet etti. Bize destek oldular. Bizim arkadaşlarımız güçlü mücadelemizin meyvesini halkımızın sevgisini kazanarak aldı.
"ORADA KURTULUŞ SAVAŞI RUHU VARDI"
Hisarönü'nde başka bir alanda mücadele ederken, orman yangınlarıyla mücadele eden ekiplerden bir arkadaşımız, 96 yılında kalp krizi geçirerek şehit düşüyor. O sınırda da onların evi var. Bir teyze, orada orman yangınlarıyla mücadele eden arkadaşımızıçağırıyor. Ölen oğlunun tişörtünü ona veriyor, "Al bu seni korur" diyor. Mücadele boyunca hiç o tişörtü çıkarmıyor. Kâh ağlayarak kâh hırs yaparak söndürdük. Orada milli ve beraberlik vardı. Kurtuluş savaşı ruhu vardı."
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
yorumlar onaylanmamaktadır.