İZMİR BAROSU: "OHAL SONRASI HAK İHLALLERİ ARTTI"
İzmir Barosu tarafından, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla Alsancak 10 Ekim Anıtı önünde basın açıklaması yapıldı. Hak ihlallerinin 2016'da...
İzmir Barosu tarafından, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla Alsancak 10 Ekim Anıtı önünde basın açıklaması yapıldı. Hak ihlallerinin 2016'da OHAL'in ilan edilmesinin ardından arttığı vurgulanan açıklamada, "Yoksullaşma, güvencesizleşme ve örgütsüzleşme, OHAL uygulamaları ile daha da derinleşmiş ve süreklilik kazanmıştır" denildi.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 73. yılında İzmir Barosu tarafından Alsancak 10 Ekim Anıtı önünde basın açıklaması yapıldı. Alsancak Tren Garı karşısında yağmura rağmen dernek ve sivil toplum kuruluşları ile yurttaşların ilgi gösterdiği açıklamada OHAL'in ilan edildiği 2016'dan bu yana arttığına dikkat çekildi.
"HAPİSHANELER TIKA BASA DOLU"
İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Ayşe Kaymak'ın okuduğu basın açıklaması şöyle:
"İktidar salgının olağanüstü niteliği ile OHAL’i birbiriyle ilişkilendirerek erkini daha da merkezileştirip toplum üzerindeki baskı ve kontrolünü arttırmıştır. Yakın tarihimizin en utanç verici insan hakları ihlallerinden biri olan insanlığa karşı suç niteliğindeki zorla kaçırma/kaybetme vakalarında OHAL’in ilan edildiği 2016 yılından bu yana yeniden bir artış görülmesi ve bu tür vakaların 2021’de de yaşanması son derece endişe vericidir. Devletlerin insan haklarına yönelik saygısının dolayımsız göstergesi olan hapishaneler, bugün Türkiye’de siyasal iktidarın hukuku bir baskı ve sindirme aracı olarak kullanmasının sonucunda tıka basa dolu durumdadır. Yaşam hakkı ihlalinden işkenceye, sağlık hakkına erişime kadar ağır ve ciddi ihlallerinin yaşandığı yerlerdir. Kürt sorunu, Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en temel engellerden bir olarak varlığını korumaktadır. Özellikle son genel seçimlerde 6.5 milyon yurttaşın oyunu almış olan HDP’nin kapatılması girişimi, başta Kürtler olmak üzere Türkiye toplumunun önemli bir bölümünü katılım ve temsil mekanizmalarının dışına itecek, siyasal hakları kullanma imkanından yoksun bırakacaktır."
"MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ"
Kadına yönelik şiddetin de azalmadığı belirtilen açıklama şöyle devam etti:
"Yılın ilk on bir ayında yüzlerce kadın erkekler tarafından öldürüldü. Artık Türkiye toplumunun bir parçası haline gelen sığınmacı/mülteci/göçmenler, hala her türlü ayrımcılığa ve istismara, nefret söylemine ve ekonomik sömürüye yoğun bir şekilde maruz kalmaktadır. Türkiye son kırk yılın en ağır ekonomik krizlerinden birini yaşıyor. Yıllardır uygulanan borçlanmaya dayalı neoliberal ekonomi politikalarının sebep olduğu yoksullaşma, güvencesizleşme ve örgütsüzleşme, OHAL uygulamaları ile daha da derinleşmiş ve süreklilik kazanmıştır. Covid-19 salgını ile birlikte bu tablo daha vahim bir görünüm kazanmıştır. Bugün ülkede hem biyolojik hem de sosyal yaşamını sürdürülebilmesi için salgın koşullarında çalışmak zorunda olan milyonlarca kişi bulunmaktadır. Var oluş nedenleri hak ihlallerinin son bulduğu, adalet, barış ve demokrasinin tesis edildiği bir ülke ve dünyaya ulaşmak olan bizler, dün olduğu gibi bundan sonra da tüm zorluklara karşın ihlalleri belgeleyip, raporlayarak görünür kılmaya, böylelikle önlemeye, cezasızlıkla mücadele etmeye ve insan haklarına saygıyı yükseltmeye devam edeceğiz."
İzmir Barosu'nun öncülüğündeki basın açıklamasına İzmir Tabip Odası, Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği İzmir Şubesi, İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı İzmir Temsilciliği, Hak İnisiyatifi, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Halkların Köprüsü Derneği ile İmece Dostluk ve Dayanışma Derneği de destek verdi.
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
yorumlar onaylanmamaktadır.