SAKARYALI FINDIK ÜRETİCİSİ TALEBİNİ CHP HEYETİNE İLETTİ: "ALIM FİYATI BİR ÖNCE AÇIKLANSIN, BEKLENTİMİZ 35 LİRA"
Sakaryalı fındık üreticisi, CHP heyetine sorunlarını ve taleplerini anlattı. "Girdiler pahalı, gübre pahalı, ilaç pahalı, işçilik de olağanüstü aldı başını gidiyor, borç içindeyiz"...
Haber: EDDA SÖNMEZ- Kamera: ADEM KARABAYIR
Sakaryalı fındık üreticisi, CHP heyetine sorunlarını ve taleplerini anlattı. "Girdiler pahalı, gübre pahalı, ilaç pahalı, işçilik de olağanüstü aldı başını gidiyor, borç içindeyiz" diyen fındık üreticisi; alım fiyatlarının bir an önce açıklanmasını, Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO) kendilerini bir kez daha tüccara ezdirmemesini istedi. Taleplerinin 35 lira olduğunu belirten üreticiler, 30 liranın altında bir rakamın ise kabul edilemeyeceğini söyledi.
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, 40 CHP milletvekili ile birlikte Sakarya’da halkın nabzını tuttu. CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ve Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan bölgedeki fındık üreticisi ile bir araya gelerek, onların sıkıntılarını ve taleplerini dinledi. TMO'dan kendilerini tüccara ezdirmemesini isteyen üreticiler, fındık alım ücretlerinin bir an önce açıklanmasını istedi. Üreticiler ve CHP'li milletvekilleri şunları söyledi:
"İLAÇ GİRDİLERİ VE İŞÇİLİK GİRDİLERİYLE 30 LİRANIN ALTINDA BU FINDIK KURTARMAZ"
Fındık Üreticisi Medet Özdemir: “Caferiye köyündenim. Adapazarı, Kocaali Caferiye köyündenim. Emekliyim. Allah nur içinde yatırsın annem babam bana birtakım gayrimenkuller bıraktılar. Ben de çocuklarımın bir tanesini peyzaj, bir tanesini de ziraat mühendisi olarak yetiştirdim. Elimden geldiği kadar tamamen bilimsel bakmaya çalışıyorum. Çok iyi de baktığımı iddia ediyorum.
Ancak girdiler pahalı; gübre pahalı, ilaç pahalı, işçilik de olağanüstü aldı başını gidiyor. Fakat, olağanüstü çalışkan biri olduğum için zor ayakta duruyorum ben zor ayakta duruyor isem vay milletin haline. Kızım ziraat mühendisi. Bu işi bilimsel biliyor, ben de uyguluyorum. Artık yavaş yavaş yaşım ilerlediği için, bilimsel yapamamaya başladım. Ama bilimsel bunu yapmayınca da bu kurtarmıyor. Vatandaş gübreyi nasıl alsın arkadaş? Yani, gübre aldı başını gidiyor. E bir de bakın şimdi bu fındık, bakımlı. Her türlü fındık şu anda hem gübresini aldı hem de ilacını aldı. Dört defa ilaçladım ben beşinciyi ilaçlayacağım. Çünkü ilaçlamazsam, Amerikan böceği, tırtıl diye bir şey var. O, çok sıcaklar gelince, tırtıl geliyor. Yağmur yağarsa da külleme geliyor. Bunların ikisini yapmadığın takdirde, fındık kuruyor. Bir de geçen sene fındık tüccarları tamamen bizi yediler bitirdiler bizi. Biraz beklettik, para yapar mı diye, 24 liraya satmadık gittik 20 liraya sattık fındığı. Bu sene şartlar biraz iyi gitti, havalar iyi gitti. İnşallah biz bu sene, biz 35’in üstünde bekliyoruz, 30 liranın altında olursa bu fındık üreticisinin vay başına gelecek bu sene. Yani ben o kadar bilimsel bakıyorum, kendim bedenen çalışıyorum, ailece yapıyoruz bu işi çoğunluk ama gübre girdileri, ilaç girdileri ve işçilik girdileriyle 30’un altında bu fındık kurtarmaz. Benim söyleyeceğim bu kadar. Eğer, bizi devlet, TMO 30’un üstünde almadığı takdirde tüccar bizi yer bitirir."
"ÇİFTÇİNİN CİDDİ ANLAMDA BANKALARA BORÇLARI VAR"
CHP Genel Başkan Tarım Politikaları Başdanışmanı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal da üreticiyle sohbeti sırasında, "Değerli üreticimizin emekli olduğunu görüyoruz. Yani bir geliri var. Geliri olmayan çiftçiyi düşünün. Aslında söylenmeyen, ama ciddi sorunu olan borç yükü var. Çiftçinin ciddi anlamda bankalara; Ziraat Bankası'na ve diğer özel bankalara çok ciddi borçları var. Tarım krediye borçları var ama bilinmeyen, resmi olarak görülmeyen gübre bayiine borçları var. Mazota borcu var" dedi.
"TMO BİZİ TÜCCARA EZDİRMESİN"
Fındık Üreticisi Medet Özdemir: “Bakın benim krediye tam 30 bin lira borcum var. Şu anda Medet Özdemir olarak tarım krediye girip de bakılsın ilçe başkanımız da burada, 30 bin lira tarım krediye sadece gübre parası, ilaç parası ve fındık girdilerinin parası. Ben bunu dört ton beş ton fındıkla. Bunu sadece gübre ve ilaç parası ben bunu şimdi nasıl çıkaracağım? Üç ton dört ton fındık. Hükümetten ne istiyorum biliyor musun? Sadece ve sadece TMO, fındığın maliyeti belli, ezdirmesin bizi tüccara. Tüccar, maalesef öyle bir ayarlıyorlar ki, öyle bir ketenpereye geliyoruz ki, ne olduğunu biz de anlamıyoruz, mecbur kalıyoruz. E çünkü çocuklar üniversitede okuyor. Herkesin çocuğu üniversitede okuyor veya herkesin belirli bir masrafı var. Bunun içinden çıkması mümkün değil. Sadece maliyetimiz belli. O maliyetimizle TMO bizi tüccara ezdirmesin sadece onu istiyoruz.”
SARIBAL: DÜNYANIN HİÇBİR YERİNDE ÜRETİCİŞİRKETLERİN PİYASANIN İNSAFINA BIRAKILAMAZ
CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal: “Dünyanın hiçbir yerinde çiftçinin sadece şirketlerin, sadece piyasa koşullarının insafına bırakılamaz. Devletler ya da hükümetler çiftçinin arkasında durur. Çiftçinin bir görevi vardır; üretim modeline göre kendisi için ön görülen olan ürünü üretmek. Burada fındık, başka yerde silajlık mısır, bir başka yerde arpa, bir başka yerde şeker pancarı. Dolayısıyla, çiftçi ektiğinden zarar edemez. Böyle bir anlayış yok. Şimdi Türkiye’de öyle bir çiftçi örneği var ki bakın tohumu kendisi seçecek, soran yok. Ne ekeceğine kendisi karar veriyor. İki, finansmanına kendisi bulmak zorunda, muhasebeci, iktisatçı. Üç, hastalığa ilacı kendisi yapmak zorunda, ona göre hareket etmek zorunda, ziraat teknisyeni, ziraat mühendisi. Dört, kredi bulacak, finansman sağlayacak. Böyle bir çiftçi, mucize bir çiftçi, dünyanın hiçbir yerinde yok. Elbette Sakarya çiftçisi de “Ben üretiyorum, gecem gündüzüm tarlada geçiyor. Soğuk demiyorum, sıcak demiyorum, yaz demiyorum, kış demiyorum, gece demiyorum, gündüz demiyorum” Ya bu çiftçi, ülkenin en onurlu insanı olması gerekirken, bankaya gidiyor boynu eğik, pazara gidiyor boynu eğik, kente gidiyor boynu eğik. Zaten sosyal olanakları oldukça kısıtlanmış. Görün ki bu ülkenin insanı bugün artık tamamen yurtdışından ürün getiriyor. Oysa bu ülkenin en kıymetli ürünü fındık, en kıymetli. Satma değeri çok çok yüksek. Bu çiftçi buradan zarar etmemeli. Dolayısıyla devletin, iktidarın yapacağı bir şey var. Yani şöyle bir paradigma var, çok anlamam ve çok da üzülürüm buna, geçmediğimiz yoldan devlet, müteahhide garanti veriyor. Binmediğimiz uçaktan devlet, geçmediğimiz tünelden devlet bizim paramızla bir grup müteahhide para veriyor.
"BU ÜLKENİN İNSANI BUNU HAK ETMİYOR"
Yani onların gelirlerini garanti altına almış. Oysa bir ülkede garanti, bu ülkede para, bu ülkede kaynak halk temel ihtiyacın olan, tarım ürünlerine verilmelidir. Çiftçiye verilir, çiftçinin ürettiği ürüne verilir. Bakın son bir yılda domates tarlada kaldı, patates depoda kaldı, soğan depoda kaldı. Bugün karpuz Adana’da tarlada kaldı. Soğan, Karacabey’de, Adana’da Hatay’da tarlada kaldı ve çiftçi tümüyle zarar etti. Nasıl oluyor bu böyle? Böyle bir şey olabilir mi? Bu tamamen şudur; iktidarın uyguladığı tarım politikaları, çiftçiyi tarımdan uzaklaştıran, çitçiyi mülksüzleştiren, çiftçiyi göçe zorlayan, kentte yeni yoksullar yaratan bir anlayış. Yani, kentteki yoksulla köydeki yoksul aynı insan. Bu halkın, köyde oturan insanları yoksulluklarından para kazanamadıklarından dolayı kente gittiler, kentte yoksullukla boğuşuyorlar ve iktidar, yoksulluğu ve fakirliği gidermek yerine yoksulluğu ve fakirliği yönetmeyi tercih etti bugüne kadar. Ama geldiğimiz noktada paranız da olsa ithal edemeyecek duruma geldiniz. İşte katma değeri en yüksek ürünü ne yazık ki yabancı bir şirkete veriyoruz biz bütünüyle. Bunu değiştirmek zorundayız. Bu politik anlayışla ilgili. Bunu değiştirebiliriz, Bu mümkün. Bu ülkenin insanı bunu hak etmiyor.
"TÜRKİYE’DE HEM GIDA KRİZİ VAR HEM AÇLIK KRİZİ VAR"
Bakın sadece ilk 5 ayda 36 milyar ithalatımız var tarım ve hayvancılıkta. Buna karşılık 19-20 milyar gibi ihracatımız var. Kaldı ki bu ithalat yaptığımız ürünlerin birçoğu bu topraklarda yetişiyor. Açıkça ithalatçıyız. Dolayısıyla çiftçimiz üretmeli. Çiftçi üretmez ise, bu topraklarda mutlaka tarım olacak. Bunu bütün halkımız, bütün ülke bilsin. Ama bu politika devam ederse bu ülkede bu topraklarda yabancışirketler tarım yapar. Bu zengin topraklarda çiftçimiz de tarlasında bekçi bile olamaz. Bu çok net. Bunun adını doğru koymamız lazım. Bir ülke bir devlet bir iktidar halkının gıda egemenliğini ve gıda güvenliğini korumalıdır. En önemli vazifesidir. Yaşam hakkını nasıl sağlaması gerekiyorsa, yaşam hakkını nasıl koruması gerekiyorsa, yaşam hakkını sürdürebilmek için gıdaya suya havaya ihtiyaç var. Şimdilik hava bedava eğer hastaneye gidip nefes testi yaptırmazsanız. Su parayla evlerinize gelen suyun tümüne para ödüyorsunuz ve gıda parayla. Eğer bir devlet bunlarıüretim planıyla organize edemezse bu topraklarıüretime geçiremezse bu ülkedeki 84 milyon insanın bugün 15 milyonu açlık sınırı yoksulluk içerisinde yarın 40-50 milyonu ne yazık ki yoksullukla açlıkla boğuşabilir. Türkiye’de hem gıda krizi var hem açlık krizi var".
"ÇİFTÇİMİZ KÖYLÜMÜZ DEVLETTEN ALACAKLI DURUMDA"
CHP Nevşehir Milletvekili Av. Faruk Sarıaslan: “Bu pandemi olayı gösterdi ki; dünyada iki şey çok önemli. Bir tarım ürünlerinizi kendiniz üreteceksiniz. İki sağlıkta aşıda ilacınızı kendiniz üreteceksiniz. Üstelik Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarmış olduğu bir yasa var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yıllık elde ettiği gayri safi milli hasılasının yüzde birinin çiftçiye ödemek zorunda. Şimdiye kadar hükümetin yaptığı binde 39 yani çiftçimiz köylümüz devletten alacaklı durumda. Biz bugünlerde arpayı yurt dışından ithal etmeye başladık. Bizim çiftçiye verdiğimiz arpanın kilosu 2.100 lira civarında, şimdi ithal ettiğimizde ise 2.500 liraya ithal ediyoruz. Yani biz yemiyoruz yurt dışındakiler alın siz yiyin diyoruz. Dünyanın bütün ülkelerinde her devlet çiftçisine yardım etmek zorunda. Niye zorunda? Çünkü siz telefonunuz olmadan, arabanız olmadan yaşayabilirsiniz. Ama siz tarım ürünleri olmadan yaşayamazsınız. Onun için de çiftçinin devletten alacağı var. Devletin bu çiftçimize bir an önce bu alacağınıödemesi lazım. Bunu iki şekilde ödeyebilir; getirip cebine para vermesine gerek yok. Mesele çiftçinin borçları var. Bu borçları en az 2 yıl faizsiz olarak erteleyebilir. Biz bunu parti olarak mecliste dile getirdik. Ya da nasıl ki motor yat gezilerinde mazotu yarı fiyatına veriyorsanız yat kullananlara; bunu çiftçilere de verebilirsiniz. Gübreden vergileri, KDV’leri indirebilirsiniz. Bu şekilde devletin vatandaşa çiftçiye olan borcunu da ödemiş oluruz. CHP ilk iktidarında ilk yapacağımız işlerden bir tanesi çiftçinin ve esnafın bütün bankalara olan borçlarını faizsiz olarak ertelemek olacak."
"ÇİFTÇİÇOK NET BİR ŞEKİLDE FINDIKTA KİLOGRAM BAŞINA 35 TL TALEP ETMEKTE"
CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal:“Nevşehir Milletvekili Avukat Faruk Sarıaslan ile birlikte bir fındık bahçesindeyiz. İlçe başkanımız burada, çiftçilerimiz burada. Fındığın bu bölge için Karadeniz için ne kadar önemli olduğunu bilmekte. Sakarya’da yaklaşık 90 bin ton civarında fındık üretilmekte. Fındık üretiminin haşatından tutun budamasına kadar; ot mücadelesinden tutun ilaçlamasına kadar ciddi bir maliyeti var. Üretici şunu söylemekte Karadeniz’de bu yıl birçok bölgede fındıkta zayiat var. Kış soğuklarından kaynaklanan sorunlar var. Eksiklik oldu üründe. Doludan dolayı eksikler var. Şu anda burada bu bölgede fındığın durumu iyi görünüyor ama çiftçinin derdi şu: eğer biz fındığımızı istediğimiz paraya satamazsak maliyetler o kadar yükseldi ki zarar edeceğiz. Gübre ve azot fiyatı yüzde 100’ün üzerinde arttı. İlaç yüzde 50 ile yüzde 100 arttı. İşçilik maliyetleri yüzde 50 civarında arttı ve çok net bir talepleri var. Fındık kilosunun en az ama en az 35 TL olmasını istiyorlar. Çünkü eğer bu fiyatta olmazsa bu çiftçinin başka bir geliri yok. Fındığa sadece bir gelir olarak bakmamak lazım. Bir yıl boyunca ailenin sağlık, eğitim, yaşam, mutfak; bütün gelirlerini buradan sağlamakta. Dolayısıyla bölgenin çiftçisi üreticisi fındıkçıçok net bir şekilde kilogram başına 35 TL fındık fiyatı talep etmekte.”
“İTALYAN FİRMASI BİZİM SIRTIMIZDAN 18 MİLYAR PARA KAZANIYOR”
CHP Nevşehir Milletvekili Av. Faruk Sarıaslan: “Şimdi çiftçi fındığın durumunu sorunlarını anlattı. Ben başka bir açıdan bakmak istiyorum. Fındık Türkiye’de 3 bin aile tarafından üretiliyor. Türkiye’nin bu fındık üretiminden elde ettiği gelir 3 milyar dolar oysaki bizden bu fındığıİtalya firması 300 350 kişi çalıştırıyor. Yıllık elde ettiği gelir 21 milyar dolar. Yani yabancıİtalyan firması bizim sırtımızdan 18 milyar para kazanıyor. Oysaki burası yemyeşil bir alan. Süt sorunu yok. Şeker sorunu yok Türkiye’de. E fındığı da bizden. Zaten dünyadaki üretilen fındığın yüzde 75’ten fazlası Türkiye’de üretiliyor. Buna rağmen biz katma değer yaratarak gelir elde edemiyoruz. Oysaki buraya çikolata üreten dünya çapında bir marka yaratabilirsek hem buradaki işsiz kardeşlerimize işsiz gençlerimize iş bulmuş oluruz, hem buradaki üreten çiftçi kardeşlerimiz maliyetini düşürür hem de yüksek fiyata satar daha fazla gelir elde eder. Yurt dışından gidecek dövizlerimiz yerine tam tersine biz yurt dışına kendimiz ihraç ederek ürettiğimiz malları, çikolataları, ürettiğimiz değer markaları ihraç ederek ülkeye 18-20 milyar dolar para kazandırabiliriz. Türkiye’nin böyle bir potansiyeli var. Hani denir ya suyu var unu şekeri var helva yapmasını bilmiyoruz, biz de aynısı söylüyoruz; buradan bir fındık tarlasından bir fındık bahçesinde fındığımız var, şekerimiz var, sütümüz var. Bunların hepsi burada üretilebiliyor. Ama buna rağmen üzülerek söylüyorum ki biz kendimiz katma değer üretemiyoruz. Fabrika kuramıyoruz. Bununla ilgili sanayicimize destek verilecekse eğer 5 tane çete yerine buradaki kurulacak fabrikaya teşvik vermemiz lazım. Bu şekilde hem buranın halkı kalkınır, hem işsizliğe çözüm buluruz hem de ülke kalkınır.”
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
- FINDIK ÜRETİCİSİ MEDET ÖZDEMİR, CHP BURSA MİLLETVEKİLİ ORHAN SARIBAL VE CHP NEVŞEHİR MİLLETVEKİLİ AV. FARUK SARIASLAN
- CHP BURSA MİLLETVEKİLİ ORHAN SARIBAL VE CHP NEVŞEHİR MİLLETVEKİLİ AV. FARUK SARIASLAN
- GENEL GÖRÜNTÜLER
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
yorumlar onaylanmamaktadır.