Sosyal Demokrasi Vakfı’nın (SODEV) “Avrupa’da ve Türkiye’de sosyal demokrasi: Almanya seçim sonuçları” başlıklı panelinde konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Fethi Açıkel, "Avrupa sosyal demokrasisini de Türkiye sosyal demokrasisini de ayağa kaldırmak için uygun koşullar var fakat iş, dünya sosyal demokrat partilerinin bir araya gelerek bu krizleri aşmasından geçiyor. Avrupa’da olan kuşaklar arası kopukluk Türkiye’de yok. Türkiye’de kuşaklar arasında miras aktarımı var. Türkiye'de sosyal demokrasinin Avrupa'da olmayan en büyük avantajı belki de bu" dedi.
SODEV, Ankara’da “Avrupa’da ve Türkiye’de Sosyal Demokrasi: Almanya Seçim Sonuçları” başlıklı bir panel düzenledi. Panelde, siyaset bilimci Aydın Cingi Almanya’da sosyal demokrat siyasi partilerin seçim başarılarına ilişkin bir sunum yaptı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Fethi Açıkel ise, sosyal demokrasinin Almanya ve Türkiye’deki durumu üzerinden değerlendirmelerde bulundu.
Cingi, Almanya ve Norveç seçimlerini karşılaştırarak, “Avrupa’nın bir iki istisna dışında aşağı yukarı hep koalisyon hükümetleri tarafından yönetileceği olgusu belirginleşti. Hiçbir parti tek başına iktidara gelemiyor çünkü duyarlılıklar çoğaldı ve farklılaştı. Sosyal demokrasi oylarını arttıramadan iktidar olma olanağı kazandı” dedi. Cingi, Avrupa’nın Türkiye dış politikasına ilişkin ise şunları söyledi:
"AVRUPA VE ALMANYA, TÜRKİYE'Yİ DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI AÇISINDAN GÖZDEN ÇIKARTMIŞ"
“Laikler, Kemalistler otoriterdir. Bizim asıl dostlarımız Müslüman demokratlardır, şeması vardı kafalarında. Şimdi anladılar. ‘Sizi ben ikna edemiyorum’ derdim. ‘Sizi ikna edecek tek bir kişi biliyorum o da Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisidir’ derdim. O şimdi ikna etmiş görünüyor bütün Avrupa’yı. Ama Avrupalıların pozisyonu değişmedi. Çünkü çok çıkarcı politika güdüyorlar. Avrupa ve Almanya, Türkiye’yi demokrasi ve insan hakları kavramları açısından tamamen gözden çıkartmış, pek ilgilenmiyor. Onlar için göçmenleri oraya salıvermeyelim. Bu nedenle otoriter bir yönetime para veriyor ve onunla iş birliği yapıyor. Türkiye sanki artık muhatap kabul edilmiyor. Ticari partner ve göçmen deposu olarak görülüyor. Bu nedenle kendileri açısından kullanışlı bir otokrasinin dümen suyunda gidiyorlar. Demokrat olarak bizim beklentimiz, Türk halkına karşı en azından kendi değerlerine uygun davranmalarını bekliyoruz. Aydınlanma Avrupa’sının değerlerine uygun davranmalarını istiyoruz. İngiltere, Fransa ve Almanya aydınlanmanın beşiğidir. Onların çıkarttığı değerler güya hala Avrupa Birliği’nin değerleri ama bunu unuttular. Türkiye Recep Tayyip Erdoğan ve onun çevresinden ibaret değildir, bunu unuttular.”
"SOSYAL YARDIM KONUSUNDA BİLE YOLSUZLUK EKONOMİSİ İNŞA EDİLDİ"
Açıkel ise, Almanya’da seçimlerde öne çıkan sosyal güvenlik, ekonomi ve iklim krizi konularının Türkiye’de de sorun olduğunu söyledi. Açıkel, şöyle konuştu:
“Türkiye jeo-ekonomik bir boşluğa düştü. Avrupa Birliği’nin de Türkiye’ye doğru bir kaldıraç olma çıpası bana soracak olursanız 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra Angela Merkel’in Tayyip Erdoğan’ı Dolmabahçe Sarayı’nda ziyareti ve orada Suriyeli göçmenler için yapılan anlaşma ile başka bir noktaya evrildi. Türkiye mültecileri merdiven altı çalışmaya, kayıtdışılığa iten, ILO’nun hiçbir standardının geçerli olmadığı bir çalışma iklimi yaratmaya doğru evirdi. Kendi emekçimizi Suriyeli gariban emekçilerle ücret konusunda yarışmaya zorlayan, mültecileri Avrupa’dan taviz koparmak için şantaj ögesi olarak kullanan, Avrupa’dan gelen paraları saydamlıktan uzak biçimde har vurup harman savuran, yani sosyal yardım konusunda bile yolsuzluk ekonomisi inşa etmiş olan bir mülteci sorunuyla karşı karşıya.
"AVRUPA'DA KUŞAKLAR ARASI KOPUKLUK TÜRKİYE'DE YOK"
Bir iklim sorunuyla karşı karşıyayız. Anadolu çoraklaşıyor ve obruklaşıyor. Her yer obruklarla doldu. Büyük bir gıda güvenliği sorunuyla karşı karşıyayız. Konut krizi karşımızda. Gençler için bir ev bir araba hayal oldu. Avrupa sosyal demokrasisini de Türkiye sosyal demokrasisini de ayağa kaldırmak için uygun koşullar var fakat iş dünya sosyal demokratlarının dayanışmasıyla bir noktaya geliyorsa da iş ulusal düzeyde emekten yana, demokrasiden yana, güç birliğinden yana, partilerin bir araya gelerek bu krizleri aşmasından geçiyor. Kamunun, devletçiliğin, sosyal devletçiliğin ve kooperatifçiliğin öneminin arttığı ve neoliberal küreselleşme paradigmasına karşı yepyeni alternatiflerin ortaya çıkması gereken bir dönemi yaşıyoruz. Avrupa’da olan kuşaklar arası kopukluk Türkiye’de yok. Türkiye’de kuşaklar arasında miras aktarımı var. Türkiye'de sosyal demokrasinin Avrupa'da olmayan en büyük avantajı belki de bu.”