AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Kabil Havaalanı’nın Türk askeri tarafından korunması tartışmalarına ilişkin, “Türkiye güvenlik açısından taşeronluk yapacakmış’ gibisinden yanlış ve yakışıksız ifadeler kullanıyor. Burada mesele Türkiye'nin öteden beri kardeş Afgan halkına verdiği destektir” dedi.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, AKP MYK Toplantısı sonrası basın açıklaması yaptı. Afganistan’da Türk askerinin varlığı ve Kabil Havaalanı’nın Türk askeri tarafından korunması tartışmalarına ilişkin, “Türkiye güvenlik açısından taşeronluk yapacakmış gibisinden yanlış ve yakışıksız ifadeler kullanıyor. Bu konuda istişareler devam ediyor. Türkiye'nin bu konuda uluslararası toplunun güçlü ve güvenli desteğine ihtiyacı var. Afgan hükümeti ile yasal zeminin de oluşturulması gerekiyor. Burada mesele Türkiye'nin öteden beri kardeş Afgan halkına verdiği destektir” değerlendirmesini yaptı.
Ömer Çelik, özetle şunları söyledi:
“TERÖRLE MÜCADELEMİZ IRAK'IN BÜTÜNLÜĞÜNE KARŞI BİR YAKLAŞIM DEĞİLDİR: Milli Savunma Bakanlığımızın koordinasyonunda yürüyen; İçişleri Bakanlığımızın, Milli İstihbarat Teşkilatı'mızın terör örgütüne dönük operasyonlar yakından takip ettiğimiz konular. Zaman zaman Irak'tan yönelen terör tehdidine karşı verilen mücadelede bazı grupların Irak'ın egemenliğine, toprak bütünlüğüne Türkiye'nin müdahale ettiği kara propagandalar var. Türkiye topraklarına dönük terör tehdidini kendi imkan ve kuvvetleriyle bertaraf etme şeklinde gerçekleşiyor. Terörle mücadelemiz Irak'ın bütünlüğüne karşı bir yaklaşım değildir, tamamen kendi topraklarımızı korumaya yöneliktir. Bu operasyonlar Türkiye'nin milli güvenliğini koruyan operasyonlar olduğu gibi aynı zamanda kardeş Irak'ın içinde konuşlanmış terör unsurlarına karşı Iraklı kardeşlerimize verdiğimiz destek olarak da değerlendirilmelidir.
26 İŞLETMEYE CEZA UYGULANMIŞTIR: Müsilajla mücadelede 425 bölgede çalışmalar devam ediyor. 7 bin metreküp müsilaj, Marmara Denizi’nden temizlendi. Müsilajlar düzenli olarak depolama alanlarına gönderiliyor. Bu müsilaja sebep veren kirliliği ortadan kaldırmak, bu çerçevede 6 bin 738 denetim Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından gerçekleşmiştir. 26 işletmeye ceza uygulanmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız konuyu yakından takip etmektedir. İnşallah Marmara Denizi’ni en kısa zamanda bu büyük felaketten kurtaracağız.
YUNANİSTAN'IN GERGİNLİK POLİTİKASINI SÜRDÜRMEYE EĞİLİMLİ OLDUĞU GÖRÜLDÜ: Cumhurbaşkanımızın katıldığı NATO zirvesinin yankıları devam ediyor. Bütün tabloda çıkan sonuç, Cumhurbaşkanımızın muhatapları Türkiye ile pozitif ajandaya yoğunlaşmak gerektiğini açık ve net şekilde söylediler. Anlaşmazlığın devam ettiği, kısa vadede çözülemediği konularda tansiyonun düşürülmesi söz konusu. Bütün bunların devamının gelmesini bekliyoruz. Sayın Miçotakis'in ortaya koyduğu vizyona, bundan sonra meselelerimizi çözme konusunda daha ılımlıçözüm üretelim noktasında Cumhurbaşkanımızın olumlu yaklaşımına rağmen Yunanistan'ın gerginlik politikasını sürdürmeye eğilimli olduğu görüldü. Atina mutabakatına göre turizm sezonunun yoğun olduğu Ege'de herhangi bir askeri aktivite yapılmıyor. Yunanistan 1988'de imzalanan Atina mutabakatına uymayarak Ege denizinde belli bölgeyi askeri eğitim sahası ilan etti. Bu hem Miçotakis'in sayın Cumhurbaşkanımızla görüşmede ortaya koyduğu yaklaşıma aykırı hem de Atina mutabakatına aykırıdır. Turizm sezonunun 15 Haziran-15 Eylül tarihleri arasında Türkiye herhangi bir askeri aktivite planlamamıştır. Maalesef ortaya çıkan tablo karşısında Türkiye navtex ilan etmiştir. Bütün dünyanın görmesi gereken şey, bu mikro gerginlik meselesinde gerginlikler Yunanistan tarafından kaynaklanmaktadır. AB liderleri Ege ve Akdeniz'de gerginliğin düşürülmesinden bahsediyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımız bunların Yunanistan'a söylenmesi gerektiğini hatırlatıyor.
AB, GÜMRÜK BİRLİĞİ'NİN GÜNCELLENMESİ GİBİ OLUMLU BİR ŞEYİ BU BELGEYE KOYMADI: AB Devlet ve Hükümet Başkanları zirvesi düzenlendi. Doğu Akdeniz'de iş birliğinin önemine dair vurgular var. Raporun diğer kısımları dikkate alındığında yeterince olumlu tablo ortaya çıkarmıyor. Türkiye bir diyalog başlatılması için üzerine düşeni fazlasıyla ortaya koydu. AB, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi gibi olumlu bir şeyi bu belgeye koymadı. Olumlu bir gündemi takip edecek olursak bu maddelerin başında Gümrük Birliği'nin güncellenmesi gerekir. Maalesef burada bile somut karar alınamadığını görüyoruz. Sürekli erteleyen bir tablo var. Bunun içerisinde bazıülkelerin oyalama taktiği var. Bazıülkelerin samimiyeti var ama irade eksikliği var. Birkaç üye de AB üyeliğini istismar ederek Türkiye'yi tavize zorlamayı istiyorlar.
TÜRKİYE'NİN BU YÜKÜ ÇEKMESİNİN TABİİ Kİ BİR SINIRI VAR: Türkiye ve AB arasındaki göç meselesi sadece mali yardım meselesine indirgenemez. Bu vizyonsuzluk ve vahim hatadır. Siz bunları Suriyeli sığınmacılar için veriyorsunuz. Avrupa'yı kendinizce göçten ve göçün olumsuz etkilerinden korumuş oluyorsunuz. Bu vizyonla hareket etmeniz vahim hatadır. Türkiye'nin bu yükü çekmesinin tabii ki bir sınırı var. Temel haklar ve hukukun üstünlüğü konusunda samimi iseniz gelin bunları konuşalım, 23. ve 24. fasılları açarsınız. Zirve kararların Kıbrıs'la ilgili bölümleri hakkaniyetli bir yaklaşım sergilemiyor. Rum-Yunan tezlerinin birebir ifadesinden başka bir şey değil. AB'nin bir kere daha adadaki gerçekleri görmesi gerektiğini, orada KKTC diye Rumlarla eşit statüyü paylaşan bir devlet ve toplum olduğunun altınıçiziyoruz.
AFGAN HÜKÜMETİİLE YASAL ZEMİNİN DE OLUŞTURULMASI GEREKİYOR: Afganistan'da Türkiye'nin yürüttüğü müzakereler konusu var. Muhalefette bazen genel başkan bazen sözcüler düzeyinde gerçeklerin ortaya konulamadığını, maddi bilgi açısından yanlışşeyler söylendiğini görüyoruz. Bu çerçevede Kabil Havaalanı'nın güvenliği 2013'ten bu yana ülkemiz tarafından yürütülüyor. Bu yeni değil. NATO'nun Afganistan'dan geri çekilmesiyle birlikte yeniden gündeme geliyor. Türkiye güvenlik açısından taşeronluk yapacakmış gibisinden yanlış ve yakışıksız ifadeler kullanıyor. Bu konuda istişareler devam ediyor. Türkiye'nin bu konuda uluslararası toplunun güçlü ve güvenli desteğine ihtiyacı var. Afgan hükümeti ile yasal zeminin de oluşturulması gerekiyor. Burada mesele Türkiye'nin öteden beri kardeş Afgan halkına verdiği destektir. Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakan iken Afganistan'a gittiğimiz zaman, Afgan vatandaşlarının içerisinde en rahatlıkla gezen askeri unsurun Türk askeri olma konusunda büyük mutluluk duymuştuk. Birileri sadece haritada mesafelere bakarak analizler yapıyor. Türkiye'ye kuzey ve doğudan gelen göç tehdidine karşı Afganistan'ın istikrarlı olması bizim için çok önemlidir. Afganistan'daki istikrarsızlık uyuşturucu tacirleri açısından maalesef elverişli ortam oluşturuyor. Bunların hepsi milli güvenliğimiz açısından önemli unsurlar. İç ve dış siyasi konularla ilgili değerlendirmelerimizi de yaptık.
KENDİ MEŞRUİYET ALANINIZA DA ZARAR VERMİŞ OLURSUNUZ: Türkiye'deki bir siyasi partinin devletin cumhurbaşkanına karşı bu ifadeyi kullanmasışuursuz, yakışıksız bir ifadedir. Bahsettiğiniz makam Türkiye'nin devlet başkanlığıdır. Türkiye'nin ordularının başkomutanıdır. Onu bu ifadeyle nitelediğiniz zaman kendi meşruiyet alanınıza da zarar vermiş olursunuz. Siyasi mücadeleyi siyasi rekabetten çıkarıp siyasi husumete getiren kendi meşruiyet alanını zedeler. Cumhurbaşkanımızın Türkiye'nin hak ve menfaatlerini korumak, şan ve şerefini korumak konusunda gecesini gündüze katan nasıl bir mücadele verdiğini dışarıdan alenen düşmanlık yapanlar bile teslim etmektedir. Kendilerinin 6 aylık mesaisi cumhurbaşkanımızın 1 günlük mesaisi olmayanlar bu çalışmayıölçebilecek değildir.