"Büyükada Davası" olarak bilinen davada yaklaşık 4 ay tutuklu yargılanan insan hakları savunucusu Özlem Dalkıran'ın başvurusunu görüşen Anayasa Mahkemesi, “Tutuklamanın hukuki olmamasından dolayı kişi güvenliği hakkının ihlal edildiğine” oy birliğiyle karar verdi.
"Büyükada Davası" olarak bilinen insan hakları savunucularının 5 Temmuz 2017’deki toplantısı sonrası gözaltına alınan, yaklaşık 4 ay cezaevinde tutulan ve açılan davada "örgüte yardım" suçundan 1 yıl 13 ay hapis cezası verilen Özlem Dalkıran, Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi “Tutuklamanın hukuki olmamasından dolayı kişi güvenliği hakkının ihlal edildiğine” oy birliğiyle karar verdi. Yüksek Mahkeme, ayrıca Dalkıran'a 40 bin TL tazminat ödenmesine hükmetti.
Konuyu görüşen Yüksek Mahkeme, tutuklama kararının gizli tanık ifadesi, HTS kayıtları ve teşhis tutanaklarına dayandığını, Büyükada’da insan haklarıörgütlerinin düzenlediği toplantının suçlama konusu yapıldığını belirtti. İddianamede toplantının gizli yapılması, Dalkıran’ın B.İ.T adlı, FETÖ üyeliğinden yargılanıp beraat eden kişi ile görüşmesi, WhatsApp yazışmaları ve bazı derneklere para yollamasına dayandığını değerlendiren Anayasa Mahkemesi, soruşturma sürecindeki şu eksikliklere dikkat çekti:
- “Soruşturma makamlarınca söz konusu toplantının gizli olmadığına ilişkin açıklamalarının aksi ortaya konulamamıştır.”
- “Başvurucunun WhatsApp yazışmalarında elektronik cihazların otele gelinceye kadar kapatılmasını söylenmesinin neden suçlamaya konu edildiği ise anlaşılamamıştır.”
- “(B.İ.T ile) Söz konusu telefon görüşmelerinin örgütsel bir ilişki çerçevesinde yapıldığı yönünde bir tespit ya da iddiada bulunulmadığı görülmektedir. Görüşmelerin içeriğine ilişkin herhangi bir veri de mevcut değildir.”
- “Nitekim Başvurucunun görüştüğü kişinin daha sonra FETÖ/PDY suçlamasından beraat ettiği tespit edilmiştir. (…) Telefon görüşme kayıtlarının örgütsel bir ilişki bakımından kuvvetli suç belirtisi olarak kabulü mümkün görülmemiştir.”
- “Başvurucunun telefon şifresini hatırlamadığını söylemesinin diğer sanıklarla birlikte örgütsel bir amacı ortaya koyduğu iddiasına ilişkin (…) Soruşturma makamının başvurucunun savunmasının aksini gösterememesinin yanı sıra Anayasa’nın 38. Maddesinde güvence altına alınan kişinin kendini suçlamaya zorlanmaması ilkesi gözetildiğinde böyle bir olgunun örgütsel tavrı gösterdiği iddiası ikna edici görülmemiştir.”
-“Bu itibarla başvurucunun savunması ve dosya kapsamına göre somut olayda tutuklama için gerekli olan suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konulamadığı kanaatine varılmıştır.”