Anayasa Mahkemesi (AYM), kararlarını uygulamakta direnç gösteren yerel mahkemeleri de ilgilendiren iki ayrı karara imza attı. AYM, daha önce verdiği hak ihlali kararlarının gereği yerine getirilmeyerek, Behzet Çakar ve Erol Eşrefoğlu’nun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine hükmetti.
Bitlis’te 1994 yılında gözaltına alınan Behzet Çakar ve iki arkadaşı, avukatları olmadan yapılan emniyet ve savcılık sorgularının ardından ‘PKK üyesi’ oldukları ve bazı eylemlere katıldıkları iddiasıyla tutuklandı. Haklarında Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) açılan davada Behzet Çakar’ın iki arkadaşı müebbet hapse mahkum edilirken Çakar’a ise 18 yıl 11 ay hapis cezası verildi. 2003-2007 yılları arasında tahliye edilen her üç sanık hakkındaki kararlar, Yargıtay tarafından bozuldu. Kapatılan Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yeniden yapılan yargılama sonucunda, Behzet Çakar’ın iki arkadaşı yeniden müebbet, Çakar ise ‘örgüt üyeliği’ suçundan 12,5 yıl hapse mahkum edildi. Bu cezaların Yargıtay’ca onanması üzerine Çakar, avukatları olmadan sorguları yapılıp mahkum edildikleri gerekçesiyle AYM’ye başvurup yeniden yargılama talebinde bulundu.
AYM, 13 Eylül 2018’de aldığı kararında, talebi yerinde bularak adil yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle başvurucunun yeniden yargılanmasına hütmetti.
MAHKEME UYGULAMADI
Bu karar üzerine yargılanmanın yenilenmesi ve başvurucular hakkındaki infazların durdurulması talebiyle Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvuru yapıldı. Fakat mahkeme, ‘takdir hakkı’ tanındığını savunarak Çakar’ın infazını durdurmadı.
YENİ BAŞVURU
Çakar, yerel mahkemenin karara direnmesi üzerine 16 Ocak 2019’da yeniden AYM’ye başvurdu. Bu arada yeniden yapılan yargılama kapsamında Çakar, 10 Eylül 2019’da infazı durdurularak tahliye edildi.
Daha önce alınan kararın yerel mahkemece uygulamaması nedeniyle ikinci kez yapılan başvuruyu inceleyen AYM, Behzet Çakar’a ilişkin daha önce verdiği Şahin Alpay, Enis Berberoğlu gibi diğer bazı kararları hatırlatarak, Anayasa Mahkemesi’nce ihlalin sona erdirilmesi için ihlale konu mahkumiyet hükmünün ortadan kaldırılması gerektiğine dair bir belirlemenin yapıldığı durumlarda derece mahkemelerinin ihlal kararı üzerine yeniden yapılacak yargılamada önceki kararın kaldırılması hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmadığını belirtti. AYM kararında, “Derece mahkemesi, AYM ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapmak ve bu çerçevede ihlal kararında belirtildiği üzere önceki kararı kaldırmak durumundadır” dinilerek kararın tartışmasız olduğu vurgulandı.
AYM, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale edilmiş olması dolayısıyla Behzet Çakar’a 40 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti.
“ASIL MESELE, KİŞİ HÜRRİYETİ VE GÜVENLİĞİ HAKKININ İHLAL EDİLİP EDİLMEDİĞİDİR”
Erol Eşrefoğlu da hakkında kesinleşen mahkumiyet hükmü üzerine 2015 yılında AYM’ye ilk bireysel başvurusunu yaptı.
AYM, yaptığı değerlendirmede, yeniden yargılama yapılmasına hükmetti. Ancak yerel mahkeme, hapis cezasının infazının durdurulması talebini reddetti. Bunun üzerine Eşrefoğlu, AYM’ye ikinci defa bireysel başvuruda bulundu.
AYM, yaptığı değerlendirmede, olayda çözümlenmesi gereken temel meselenin, AYM tarafından verilen bir ihlal kararı üzerine yenilenen yargılamada infazın durdurulmamasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal edilip edilmediğinin olduğunu belirtti. AYM’nin Eşrefoğlu kararında şu tespitlere yer verildi:
“Başvurucunun iddialarının özü, kanun hükümlerinin yanlış yorumlanması nedeniyle hukuken geçerli bir karar olmadan hürriyetinden yoksun bırakılması olduğundan, başvurunun bu bölümündeki iddiaların kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.”
AYM, sunduğu bu gerekçelerle, “Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararının gereği yerine getirilmeyerek hapis cezasının infazına devam edilmesinin hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir” olduğuna hükmetti.