MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Anayasa’dan Atatürk’ü çıkarmayı düşünüyor musunuz? Anayasa’ya hâkim olan Türk ismini tasfiye etmeyi planlıyor musunuz? Türk vatandaşlığı kavramı yerine ‘anayasal yurtseverlik’, Türkiye yerine ‘ülke’, Türkiye devleti yerine ‘cumhuriyet’, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yerine, ‘Türkiye Cumhuriyeti insanı’ kavramlarının getirilmesini amaçlıyor musunuz? Demokratik muhalefet diyerek TİP’i, HDP’yi yanınızda ve yörenizde görüyor, bunlara kucak açıyor musunuz? Terörist Demirtaş’ı hala savunuyor, ona elçiler yolluyor musunuz? Sayın Kılıçdaroğlu, bu sorularım gayet basittir. Ya evet diyeceksin, ya da hayır” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli’nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
“ZİLLET PARTİLERİ TEMBİHLİ VE SİYASETİN LEKELİ TEMSİLCİLERİDİR: Küresel aktörler açısından, ülkelerdeki yükselen milliyetçiliğin kırılması; dil, din, etnik veya mezhep farklılıklarının kaşınması ve bunların üzerinden ilk etapta özerk, sonra da federal devletler oluşturulması melun bir hedef olarak her zaman güncelliğini korumuştur. Bu hedefe öncelikle taşeronlar eliyle ulaşılması esas alınmıştır. Bununla mündemiç CHP, HDP, İP, Deva, Gelecek Partisi ve irili ufaklı diğer zillet partileri tembihli, görevli ve taşeron siyasetin lekeli temsilcileridir. Zillet ittifakıçözülme ve yıkım siparişini bedeli mukabilince almıştır. Zira her şey gün gibi ortadadır, zelil siyaset simalarının kaçacak, gerçekleri inkâr edecek hayası da hali de kalmamıştır. Egemen güçler kendi yayılmacı emelleri için milliyetçi perspektifle hareket ederken, ellerini uzattıklarıülkeler için milliyetçiliği bastırmaya, karalamaya, kötü göstermeye çalışmak gibi bir ikilemin ve tenakuzun dibindedir. Ancak maksadı ne olursa olsun, küresel sömürünün önündeki en önemli engel milli devlet yapısı ve bu yapının temel taşı olan Milliyetçi Hareket ve Cumhur İttifakı’dır.
ARKA KAPIDAN BİRBİRLERİNE KAZIK ATIYORLAR: Görüldüğü üzere, zillet ittifakını oluşturan partiler gün aşırı birbirlerini ziyaret ediyorlar. Birbirlerine sürekli gidip geliyorlar, yoklama yapıyorlar, hava kokluyorlar, ne var ne yok ona bakıyorlar. Ancak arka kapıda da birbirlerine kazık atıyorlar, tuzak kuruyorlar. Bir yapmadıkları kısırlı, pastalı, altın günleriydi; zannediyorum bu gidişle onu da gerçekleştirirler. Toplanıp toplanıp dağılıyorlar, ne dedikleri bellidir, ne de söyledikleri nettir. Muğlak ifadelerle gürültü ve gündem kirliliğine neden oldukları da alenen meydandadır. Bunlar ayrıca güçlendirilmiş parlamenter sistem toplantıları için üçüncü defa Meclis’te bir araya gelmişlerdir. CHP, İP, SP, DP, Gelecek Partisi ve DEVA’nın temsilcileri HDP’yi masa altında tutarak sözde bir uzlaşmaya vardıklarını açıklamışlardır. Uzlaşma, doğru hedefler üstünde olur. Uzlaşma, dürüst ve temiz bir siyaset anlayışıyla vasat bulur. Allah için söyleyiniz, bunların neresi dürüst, neresi düzgün, neresi temizdir? Uzlaşmak için irade lazımdır. CHP’nin kolonisi, ideolojik kolonu, siyasi kordunu İP’in iradesi mi vardır? PKK’nın tutsağı, FETÖ’nün kuklası, Türk ve Türkiye düşmanlarının teşrifatçısı CHP’nin iradesi mi kalmıştır? Teröristbaşı Duran Kalkan, CHP’yi ikaz ederek diyor ki: ‘HDP’nin çıkışı, bazı CHP’liler tarafından ters yorumlanabilir; ama öyle değil. CHP’ilerin önünü açtı. Güçlendirdi. İrade kazandırdı. Bu bakımdan HDP’ye muhtaçlar.’ Bir terör örgütü elebaşı, Aziz Atatürk’ün kurduğu partiye ayar veriyor, hizaya getiriyor, aba altından sopa gösteriyor; buna karşılık bir tek CHP yöneticisi de kalkıp ‘ey katil sen ne diyorsun’ diyemiyor, buna cesaret dahi edemiyor. Bize gelince yalan yanlış konuşan CHP sözcülerinin ağızlarını bıçak açmıyor. Korkuyorlar, telaşlanıyorlar, çekiniyorlar, çünkü iradelerini ve siyasi ikballerini terör örgütlerine bağlamış durumdalar. Bu bir zillet değil midir? Bu bir rezalet değil midir? Biz boşuna mı bunlara zillet diyoruz? Biz boş yere mi bunların maskesini bir bir indiriyoruz?
KILIÇDAROĞLU, İP BAŞKANI’NIN CUMHURBAŞKANI HAYALLERİNİ SUYA DÜŞÜRMÜŞTÜR: HDP’li bölücü söylediğimiz okkalı sözlerin cevabını Kandil’in CHP’si veriyor. Şu ibret verici kepazeliğe bakar mısınız? Kendileri terör örgütünün boyunduruğuna girmişler, haberleri yok. Kendileri mağara önlerinde gıyabi nöbete girmişler, anladıkları yok. HDP’yi gücendirmemek, pişmiş aşa su katmamak için takmadıkları kılıf, girmedikleri kılık neredeyse kalmamış. Hatırlarsanız, İP Başkanı, bu aralar yine il-ilçe gezen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nı Fatih’e benzetmiş, Kılıçdaroğlu’na çalım atmış, ters köşeye yatırmak için hamle üstünlüğünü kazanmaya çalışmıştı. Bir nevi anılan Belediye Başkanı, CHP Genel Başkanı muamelesi görmüştü. HDP takviyeli ve tembihli Kılıçdaroğlu da misilleme yaparak İP Başkanı’nın Cumhurbaşkanı hayallerini suya düşürmüş, mizahi ve münhal bir Başbakanlık yemiyle tufaya getirmiştir. İP Başkanı, yeni yönetim sisteminde yer almayan bir göreve mahkûm ve mecbur edilen zavallıdır. Bunlar birbirlerini aldatmakla, kandırmakla, yüze gülüp arkadan film fırıldak çevirmekle uğraşmaktadır. Yalan bunlardadır, iftira bunlardadır, ayak oyunu bunlardadır, samimiyetsizlik bunların alameti farikasıdır. Şimdi de güçlendirilmiş parlamenter sistem adında ne idüğü müphem, ne içerdiği meçhul, neyi hedeflediği meknuz bir çalışmayla meşgullerdir.
PENSİLVANYA’DAN MI TALİMAT ALDI?: CHP’nin 2-3 Ekim 2021 tarihinde düzenlediği Abant Toplantısı, bir bakıma zilletin tehlikeli yol haritasının kavşak noktalarını açığa vurmuştur. Hakikaten merak ediyoruz, Abant Toplantısı’nın tavsiyesi kimden geldi? Kripto damar mı dayattı? Pensilvanya’dan mı talimat alındı? Anlaşıldığı kadarıyla özerlik ve federasyon gayesi CHP’ye nüfuz etmiştir.
CHP’NİN GİZLİ GÜNDEMİNDE ANAYASA’NIN İLK DÖRT MADDESİNİ KALDIRMAK ESASTIR: Bununla birlikte CHP’nin gizli gündeminde Anayasa’nın ilk dört maddesini kaldırmak esastır. Sabıkalı bir milletvekili kalemiyle hazırlandığı anlaşılan; ‘demokratik muhalefetin anayasa değişikliği için izlenmesi gereken yol haritası’ Kılıçdaroğlu’nun önsözüyle kaleme alınmıştır. Siz bakmayın bu önsözün sahibine, bunun gerisinde PKK’nın hain dokunuşu, siyasi bölücülerin iğrenç telkinleri bulunmaktadır. CHP Genel Başkanı’na soruyorum, kıvırmadan cevap vermesini, kaçak güreşmemesini bekliyorum. Soru 1: Anayasa’dan Atatürk’ü çıkarmayı düşünüyor musunuz? Soru 2: Anayasa’ya hâkim olan Türk ismini tasfiye etmeyi planlıyor musunuz? Soru 3: Türk vatandaşlığı kavramı yerine ‘anayasal yurtseverlik’, Türkiye yerine ‘ülke’, Türkiye devleti yerine ‘cumhuriyet’, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yerine, ‘Türkiye Cumhuriyeti insanı’ kavramlarının getirilmesini amaçlıyor musunuz? Demokratik muhalefet diyerek TİP’i, HDP’yi yanınızda ve yörenizde görüyor, bunlara kucak açıyor musunuz? Terörist Demirtaş’ı hala savunuyor, ona elçiler yolluyor musunuz? Sayın Kılıçdaroğlu, bu sorularım gayet basittir. Ya evet diyeceksin, ya da hayır. Boş kağıt vermen halinde bütün sorulara evet dediğin anlaşılacaktır. Yüreğin yetiyorsa, çiğ süt içip karın ağrısıçekmiyorsan konuş ve sorularıma cevap ver.
SİYASİ CİNAYET İŞLENEBİLİR MASALLARINI BIRAK: Korku edebiyatını bırak, siyasi cinayet işlenebilir masallarını geç, bir şey bilip de söylemiyorsan adam değilsin CHP’nin bir milletvekilinin; ‘keşke Demirtaş cumhurbaşkanı seçilse’ diyecek kadar gözünü ve gönlünü kararttığı herkesin bildiği bir beyanattır. HDP’nin sözde demokratik tutum belgesiyle, CHP’nin ikinci yüzyıla çağrı beyannamesinin benzerliğini iddia eden de CHP’li bir milletvekiliydi. Bugünkü CHP yönetimi, HDP’nin oyun uşağı haline gelmiş, yapboz tahtasına dönüşmüştür. Bugünkü CHP yönetimi, Gazi Mustafa Kemal’in hatıra ve emanetleriyle yollarını kapanmamak üzere ayırmıştır. Bugünkü CHP yönetimi, PKK’yla ittifak tüneline girmiş, HDP’yle bölücülüğün gergefinde işlenmiştir. İP ise bunların proje süsüne, zillet mezesine dönüşmüştür.”
CUMHURBAŞKANIMIZIN SAĞLIĞI ÜZERİNDEN POLEMİK YAPARAK AŞAĞILARIN DA AŞAĞISINA DÜŞENLERE İTİBAR ETMEYECEĞİZ: Sayın Cumhurbaşkanımızın sağlığıüzerinden polemik yaparak, yalan ve tezviratları yayarak aşağıların da aşağısına düşenlere ant olsun itibar etmeyeceğiz. Bugün Türkiye’nin karşısına çıkartılan güvenlik ve bölücülük sorunu, özü itibariyle bir demokratik hak talebi, bireysel özgürlük, çoğulcu demokrasi ve siyasal katılım sorunu değildir. Bu sorun, etnik bölünmeyi amaçlayan silahlı terör sorunudur. Türkiye’de farklı kökene mensup vatandaşlarımızın tümünü kapsayan bir sorun değil, tahrik ve terörün beslediği bir siyasi ayrılıkçılık sorunudur. Bölücü mihrakların nihai hedefi, Türk milletinin kardeşliği, devletin kuruluş esasları, siyasi yapısı, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüdür. Çok kültürlülük, mozaik edebiyatı, Anayasal yurtseverlik, demokratikleşmenin ve çağdaşlaşmanın gereği gibi klişeler, bu hain emellerin maskesi, bölücülük ticaretinin ambalajlarıdır. Bu gerçekler ortadayken, etnik bölücülük ve siyasi ayrılıkçılık sorununa, meşru bir kimlik, hak ve özgürlük sorunu etiketinin yapıştırılmasının yegâne amacı, sorunun bu şekilde tanımından hareketle çözüm esaslarının da siyasi bir zemine oturtulmasıdır. Yapılmak istenen, etnik bölücülüğün siyasi bir sorun olarak siyasi süreçlerle çözümü için uygun bir ortam yaratılması, bunun siyasi ve toplumsal altyapısının hazırlanmasıdır. Bu siyasi senaryonun sahneye konulması mümkün olabilirse, PKK’nın siyasi talepleri ve eylem planı, bu süreçte demokratik ittifak platformu haline getirilecektir. CHP’nin hedefi budur, İP’in hedefi budur, HDP’nin hedefi budur, siyasi hayatı döneklikle geçenlerin gayeleri budur.
HİÇ KİMSE BOŞ HEVESLERE KAPILMASIN; DEVLET BİZİZ: Milletin temsili ve devletin korunmasında, bu iki vazgeçilmez değerin birbirini tamamlayarak mutabakatında üzerine düşen her sorumluluğu yerine getirmeye kararlı olan Cumhur İttifakı için yüksek hedeflere ulaşmak bir milli görev ve vatan borcudur. Hiç kimse boş yere hayal kurmasın, boşuna heveslenmesin. Bu millet biziz, bu devlet biziz, bu vatan biziz, istikbalin mimarı da bizler olacağız. Türkiye’nin geleceğinin en büyük teminatı, cepheleşme, kamplaşma ve kutuplaşmalara son vermek, terörün kökünü kazımak, ortak milli ve manevi değerler etrafında birleşmek, kenetlenmek ve kucaklaşmaktır. Bizim gönlümüzde herkese yer vardır. Bizim muhabbetimiz her insanımızı kavramaya ve kuşatmaya yetecektir. Türkiye’nin ve Türk milletinin geleceğini her mülahazanın üstünde tutuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletini kuruluş ilkeleri, siyasi yapısı ve milli ve manevi değerleriyle sonsuza kadar yaşatmaya ve bu uğurda gerekiyorsa her bedeli seve seve ödemeye hazırız, buna da yeminliyiz. Bu duygu ve düşüncelerle muhterem heyetinizi hürmetle selamlıyor, Meclis çalışmalarınızda üstün başarılar diliyorum.”