Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, evinin elektriklerinin kesilmesinin ardından sabah saatlerinde katıldığı FOX TV canlı yayınında; “4 milyon hane… Ben onların sesi olmak istedim. Şunu da söyleyeyim, bu kararı eşimle beraber aldık. Eşimle beraber bu kararı sürdüreceğiz bir hafta boyunca.” diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, FOX TV’de İsmail Küçükkaya’nın sunduğu Çalar Saat programına, evinin mutfağından katıldı.
CHP lideri Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
İsmail KÜÇÜKKAYA- Günaydın ve hoş geldiniz. 22 Nisan 2022 Cuma sabahında hepinize esenlik dileklerinde bulunuyorum. İsmail Küçükkaya’yla Demokrasi Meydanında sabah 08.00’den itibaren ekonomiye ilişkin manşetler, konut krizi, kira fiyatlarındaki artış, mülteciler meselesi ve iktidarın bu konudaki tutum değişikliğini konuştuk. Başkaca sürprizlerimiz de vardı. Fakat şimdi dünden itibaren Türkiye’nin ve hatta uluslararası gündemin ana noktalarından birisi oldu, Türkiye Cumhuriyetinin ana muhalefet partisi liderinin CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun evinin elektriği kesildi. Bu haberi şöyle bir özetleyim, sabah 08.00’de bunun genel bir özet haberini sizlere sunmuştum, ne olduğunu bir hatırlayalım, sonra Kılıçdaroğlu çiftinin evine gideceğiz ve neler yaşandı, neler oldu her birine bakacağız. Kılıçdaroğlu yılbaşında yapılan elektrik zamlarını protesto etmek için faturaları ödemeyeceğim dedi, ödemedi. Elektriği kesilir dedi Cumhur İttifakı ve Kılıçdaroğlu çiftinin evinin elektriği kesildi.
Son derece dikkat çekici bir girişim, bir eylem. Acaba arkasında ne var, yapmak istiyor Kılıçdaroğlu kendisine soralım. Sayın Kılıçdaroğlu, efendim günaydın, öncelikle yayınımıza, programımıza katıldığınız için teşekkür ediyorum. Yaşadıklarınız için geçmiş olsun diyorum ve hemen soruyorum bu eylemin amacı nedir? Yani siz bunu neden yaptınız efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail Bey, az önce siz de televizyonda verdiniz. 4 milyon hanenin elektriği kesildi 2021 yılında. 4 milyon aile çocuklarıyla beraber eşler karanlığa mahkum edildiler. 21.yüzyılın Türkiye’sinde nasıl olur da 4 milyon aile, 4 milyon hane, 4 milyon abone elektriksiz kalır? Bunu içime sindiremiyorum. Ki, bu rakamlar 2021 yılına ait rakamlar. Şimdi bunu 2022’nin başından itibaren gelen olağanüstü zamları da kattığınızda bu rakamın çok daha büyük olduğunu düşünüyorum. Ama maalesef bunlar yayınlanmıyor. Korkuyorlar yayınlamaya çünkü daha büyük bir felaketin aslında olduğunu hepimiz biliyoruz. Eldeki resmi rakamlara göre bu verileri sizlerle paylaştım. Eğer siz o ailelerin dramını yaşarsanız, o ailelerin sesi olursanız o zaman siyasetçi olarak görevinizi yapmış olursunuz. 4 milyon hane elektriksiz kaldığında bir siyasetçi olarak ben nasıl sessiz kalabilirim, nasıl onların derdine derman olmam diye ya da olurum diye yola çıkarım. Ben onların derdine derman olmak için, onların sorunlarını geniş kitlelere duyurmak için, izlenen ekonomi politikasının Türkiye’ye hangi felaketleri getirdiğini topluma anlatmak için bunu yaptım. Tabi bunu yaparken elbette ki çocuklar var, kadınlar, yaşlılar var, engelliler var bu ailelerde. Dolayısıyla kadınların dramı, yaşlıların dramı, çocukların dramı, engellilerin dramı bunları da dile getirmek istedim. Çünkü bir aile beraber artık enerjiyi kullanıyorlarsa, elektriği kullanıyorlarsa 21.yüzyılda artık bu onların hakkıdır. Enerji bir haktır ve bu hakkı onlara verecek olanda sosyal devlettir. Eğer sosyal devlet bu görevini yapamıyorsa, yönettiği ülkede milyonlarca kişiyi elektriksiz bırakıyorsa artık o devleti yönetemiyor demektir, artık halkına hizmet edemiyor demektir.
Şunu da rahatlıkla söyleyebilirim, var olan hükümet halkına hizmet etmek için değil, beşli çetelere, saray oligarklarına hizmet eden bir devlettir. Ben bunun karşısında nasıl susabilirim? Ben halkın hakkını savunacaksam oligarklara karşı çıkmalıyım, saray sosyetesine karşı çıkmalıyım, beşli çetelere karşı çıkmalıyım. Halktan topluyorsunuz milyarları, milyonları, dolarları, avroları topluyorsunuz, alıyorsunuz götürüyorsunuz beşli çeteye veriyorsunuz. Bir avuç kişiye bu paraları tahsis ediyorsunuz. Dolarları alıyorsunuz derken kendi halkından dolarla borçlanan bir hükümetle karşı karşıyayız. Kendi halkından Türk lirasıyla değil dolarla borçlanan bir hükümet. Böylesine bir tablo Türkiye’yi felakete götürüyor. Ha bunun örneği mi diyorsunuz nasıl felakete götürüyor? Çok basit 4 milyon elektrik hane daha bunu nasıl anlatabiliriz? Bu dediğim gibi hanelerin yaşadığı sorun. İsmail Bey birde şunu düşünün, tarlada çalışan, ürün elde eden ve bizim beslenmemiz için çalışan çiftçilerin elektrikleri de kesiliyor. Allah aşkına akıl, mantık unutulmuş vaziyette. Devlet yönetilmiyor aslında.
Böyle bir tablo içinde ben onların sesi olmak istedim. Ha şunu da söyleyeyim İsmail Bey, bu kararı eşimle beraber aldık. Eşimle beraber bu kararı sürdüreceğiz bir hafta boyunca.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi siz bu eyleme başlarken yılbaşında yapılan elektrik zamlarına dikkat çekmek istediniz. Peki elektriğinizin kesileceğini bekliyor muydunuz? Yani böyle bir tahminde bulunmuş muydunuz ve o elektriğin kesildiği anlar size nasıl yansıdı, nasıl haber verdiler, ne oldu onu birazcık anlatır mısınız lütfen?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Eşimin telefonuna borçlarımız geliyor düzenli olarak şu kadar elektrik borcunuz var diye. Ben daha önce kamuoyuna açıklama yapmıştım elektrik faturalarımı ödemeyeceğim diye. Elektrik kesilir mi, kesilmez mi bilmiyorum. Dolayısıyla her an kesilebilirdi de. Eşime şunu söyledim, elektrikler kesildiği zaman bana lütfen haber ver. Ben elektriklerin kesildiği gün her zaman olduğu gibi evden çıktım Genel Merkeze gittim. Bir süre sonra eşim aradı elektriklerin kesildiğini söyledi. Onun üzerine sizin az önce yayınladığınız videoyu çekip bunu kamuoyuyla paylaştım. Dolayısıyla elektrik kesilir mi kesilmez mi bilmiyorum tabi. Yani ilgili şirket görevini yapıyor. Eğer siz elektrik borcunu ödemiyorsanız gelip kesiyorlar.
Şunu söylemek isterim, ben elektrik faturasını ödeyebilecek mali güce sahibim bunu herkes biliyor. Zaten milletvekiliyim, aldığım aylıkla gelen elektrik faturamı rahatlıkla ödeyebilirim. Ama ben elektrik faturasını ödeyemeyen milyonların sesi olmak istedim, o milyonların sesini hem Türkiye’ye, hem kamuoyuna, hem dünyaya duyurmak istedim. 21.yüzyılın Türkiye’sinde evlerde elektrik yoksa, 4 milyon hanede elektrik yoksa bunun en azından koltuklarında rahat oturan beşli çetelerinde bilmesi gerekir bunu istedim. Saray sosyetesinin bunu bilmesini istedim. Siz oturuyorsunuz rahat ediyorsunuz, keyfinize bakıyorsunuz, bir eliniz yağda, bir eliniz balda. Yani arkadaş bu ülkede 4 milyon hane var. 4 milyon hane resmi rakam bunun içinde yaşayan her hanede iki kişi olsa 8 milyon kişi ediyor. 5 kişiyi düşünün 20 milyon kişi ediyor. 20 milyon kişinin elektriksiz bırakılması ne demektir Allah aşkına? Düşünün hanede çocuklar okula gidecek elektrik yok, engelli var elektrik yok. Yani pek çok şeyi elektrikle aslında artık 21.yüzyılda buzdolabınızdan tutun çamaşır makinanıza kadar, televizyonunuza kadar elektriğe bağlı. Artık elektrik bir insan hakkı. Bu insan hakkını teslim etmemiz lazım. O nedenle bu eylemi yaptım, gerçekleştirdim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sayın Kılıçdaroğlu, şimdi tabi çok çarpıcı bir görüntü. Şimdi biz sizi görüyoruz, siz ülkenin ana muhalefet partisinin liderisiniz ve mutfaktasınız, işte arkada bir lüks lambası görüyorum. Böyle işte mutfak temizleme deterjanı görüyorum orada. Dün elektrikler kesildi ve ne oldu? Mesela neler yaşadınız gece? Karanlıkta kaldınız onu bir anlatır mısınız efendim bütün akşam ve gün nasıl geçti karanlıkta?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail Bey, elektrikler kesilince Genel Merkezden normal bir saatte çıktım ve geldim. Eşim elektriklerin kesildiğini bana öğleye doğru bildirmişti dolayısıyla kendimiz hazırlık yaptık. Komşularımız sağ olsun bir tüple bir aydınlatma aracı getirmişlerdi. Bizde küçük aydınlatma araçlarını, küçük fenerleri zaten hazırladım gelirken beraber getirdim. Karanlık tabi doğru. Karanlıkta evi biraz aydınlattık. Sonra kamuoyuna saat 21.00’de bir çağrı yapacağımı ifade etmiştim. Saat 21.00’e kadar bekledik 21.00’de kamuoyuna bir açıklama yaptım. Eşim evden çıkarken zaten yine medyaya bir açıklama yapmıştı. Açıklamadan sonra aşağıya indim yani küçük bir parkımız var evin önünde orada gazeteci arkadaşlar buluştuk onlarda sizin sorduğunuz sorulara benzer sorular sordular. Onlara da içtenlikle cevap verdim. Sonra geldiğimiz nokta şu, akşam oldu tabi herkesi yolcu ettik. Sağ olsun bu arada bütün komşularıma yürekten teşekkür ederim. Akşam yemek göndermişler, pastalar göndermişler, tatlılar göndermişlerdi. Sağ olsunlar çaylar geldi. Çayları hem biz hem gelen konuklara ikram ettik. Güzel bir komşu dayanışması örneği de sergilediler. Hatta onlar lambalarını söndürmüşlerdi bizim elektriğimiz kesildiği için. Onlara eşim telefon etti lambalarını açmalarını istedi. Çünkü bu bireysel bir eylem kitlesel bir eylem değil. Bir direniş aslında, 4 milyon adına bir direnişti. Dolayısıyla insanın hasletini görmek, komşularla dayanışmayı görmek, onların gelip bir ihtiyacınız var mı demelerini duymak, hatta efendim bizim evden sizin eve elektrik çekelim diye öneriler getirenlerde oldu. Hayır dedik yani biz karanlıkta kalan milyonların sesi olmak istiyoruz ve o sesi duyurmak istiyoruz diye ifade ettim. Dolayısıyla çok güzel bir atmosfer oldu bizim açımızdan.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sayın Kılıçdaroğlu, şimdi faturanızın ne kadar geldiğini herkes merak ediyor. Dün ben şöyle ajanslara baktığım zaman bin küsur liralık bir faturadan bahsediliyor. Bu hangi döneme ilişkin efendim ve önceden ne kadar geliyordu? Birazcık bahseder misiniz faturanızın tutarından?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail Bey, doğrusunu isterseniz otomatik ödeme bankaya o şekilde bir talimat verildi gelen elektrik faturaları otomatik olarak yatırılıyor. Aslında evde benle eşim yalnız kalıyoruz dolayısıyla elektrik faturamız çok fazla tutmuyor. Bin küsur lira galiba sizin de ifade ettiğiniz gibi bir rakam. Burada elektrik faturasını ödeyip ödememe değil o gücümüz zaten var. Önemli olan elektrik faturasını ödeyemeyen yurttaşların sesi olmaktı. Dolayısıyla dediğim gibi oturduk eşimle karar verdik evet. Eşimde bu konularda çok duyarlı, o da evlat sahibi sonuçta. Evlatlarını nasıl yetiştirdiğini o da gayet iyi biliyor. Anne sevgisini, annelerin çocuklara duyduğu sevgiyi. Dolayısıyla onlar hastalansa aslında önce anneler hastalanıyor, onlar güldüğü zaman annede gülüyor. Şimdi elektriği kesilen bir evde annenin çektiği acıyı elbette en iyi anneler biliyor. Dolayısıyla bu çerçevede karar aldık ve o kararı uygulamaya koyduk. Bir hafta sonra faturayı ödeyeceğiz tabi. Önemli olan sesi duyurmaktı, geniş kitlelere duyurmaktı. Biz geniş kitlelere duyurduk da İsmail Bey saray duydu mu acaba? Sarayın oligarkları duydu mu acaba, beşli çeteler duydu mu acaba? Asıl duymaları gereken o.
Şimdi birde şu var, elektrik borcu olanların elektrik faturalarını şöyle veya böyle birileri ödeyebilir. Bana bazıları, daha doğrusu AK Partiye yakın bazı arkadaşlar biz sizin elektrik faturanızı ödeyelim falan diye böyle ucuz kahramanlık yapıyorlar. Ben elektrik faturasını hala ne yaptığımı kavrayamamışlar, hala niçin bunu yaptığımı anlayamamışlar. Ben elektrik faturamı öderim. Elektrik faturası dediğiniz benim için son derece düşük bir rakam ama o elektrik faturasını ödeyemeyen milyonlar var bundan haberleri yok. Dolayısıyla biz siyasi görüşümüz ne olursa olalım yani çok farklı siyasi görüşlerde de olsak önemli olan bu ülkede yaşayan vatandaşların huzuru. Her evde huzurun, her evde bereketin olması, her evde sevginin, her evde kucaklaşmanın olması aslında her siyasi partinin ortak hedefi olmak zorunda. Bu hedefi hem içselleştirmek istiyoruz, hem dünyaya duyurmak istiyoruz. Bugün yaşanan dram gerçekten felaket. İzledikleri ekonomi politikası en hızlı iflas eden ekonomi politikası oldu bakın İsmail Bey. İzledikleri ekonomi politikası ekonominin en hızlı iflas ettiği bir sürecin içine Türkiye’yi soktu hala farkında değiller. Biz elektrik faturalarını tek tek ödemek ya da insanların elektrik faturasını ödeyemediği zaman elektriklerinin kesilmesi gibi bir tablonun ortaya çıkmasını kabul etmiyoruz. Biz İsmail Bey, Aile Destekleri Sigortasını getirerek elektrik faturasını ödeyemeyecek durumda olan her ailenin elektrik faturasını Aile Destekleri Sigortası fonu ödeyecek. Dolayısıyla hiçbir aile coğrafyanın neresinde yaşarsa yaşasın elektriksiz kalmayacak. Ben tabi sarayın aktörleri Aile Destekleri Sigortasını getirmezler onlar yoksulluğu sömürmek istiyorlar ama o sözü veriyorum Aile Destekleri Sigortası geldiği zaman hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek ve hiçbir çocuk karanlıkta kalmayacak. Hiçbir aile aç kalmayacak, hiçbir aile karanlıkta kalmayacak. Aile Destekleri Sigortasıyla memlekette huzuru, bereketi, sevgiyi, hoşgörüyü getireceğiz ve gerçek anlamda sosyal devleti inşa edeceğiz. Devlet oligarklara hizmet etmez, devlet saray sosyetesine hizmet etmez, devlet güç odaklarına hizmet etmez. Devlet millete hizmet eder. O nedenle millet ittifakı dediğimiz ittifakta aslında millete hizmet etmek için oluşturduğumuz bir ittifak. Bu çerçevede bakıyoruz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Size bir şey soracağım Sayın Kılıçdaroğlu. Ben bir taraftan sizi böyle dikkatle dinlerken çünkü tarihi bir yayın aslında bu. Çünkü böyle bir eylemi hiç görmemiştik. Bir taraftan da izleyicilerimizden gelen mesajlara bakıyorum. Sizce en fazla nasıl bir mesaj geliyordur bir tahminde bulunun.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bilemiyorum doğrusunu isterseniz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ben şöyle söyleyeyim, şuanda verdiğiniz fotoğraftaki mutfağın ne kadar mütevazi olduğuna dair yorumlar geliyor efendim. Biraz evinizden bahseder misiniz? Kaç odalıdır eviniz, neredesiniz, Ankara’nın neresindesiniz doğrusu ben bilmediğim için.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ankara Çukurambar’da 5 katlı bir binanın birinci katındayız. Evimiz 4 oda 140 metrekarelik bir ev. Burası mutfağımız, bizim büyük ölçüde oturduğumuz yer. Yan tarafında hemen benim çalışma odam var. Kitaplar malum işte bilgisayar, dosyalarım, günlük çalışmalarım orada. Salonumuz var. Orası da bana göre güzel. Misafirler geldiği zaman salonda otururuz. Ama genelde ağırlık vaktimizin büyük ölçüde geçtiği yer benim çalışma odamda, eşim mutfakta bazen bir araya geliriz, oturur sohbet ederiz ama ben eve çok az uğruyorum siyasete girdikten sonra. Hatta bazen espri yapıyorum evi otel olarak kullanıyoruz diye. Çünkü daha çok siyasete girdikten sonra günümün büyük bir kısmı Ankara dışında geçiyor. Arada bir misafirlerimiz geliyor. Torunlarım geliyor, kızlarım geliyor eve. Onlar geldikleri zaman ayrı bir neşe oluyor. Mutfağımızdan memnunuz. Zaten mütevazi yaşıyoruz yani her tarafımız altın kaplama olsa ne olur Allah aşkına hiçbir şey yok yani. Sonuçta yediğimiz belli, içtiğimiz belli, gezdiğimiz belli. Önemli olan yediğiniz lokmanın hakkını vermek İsmail Bey. Önemli olan bu. Önemli olan boğazınızdan aşağı haram lokmanın inmemesi, önemli olan yediğiniz her lokmayı hak ediyorsanız ve yemek yerken karnınız doyarken bu ülkenin 84 milyon insanını düşünüyorsanız, herkesin evinde huzurun olmasını istiyorsanız o zaman zaten siyasetçi olarak görevinizi yapmış olursunuz. Asıl hedefim bu zaten. Yani siyasete giriş nedenimde bu. Hiç kimseye kin tutmam, hiç kimseye öfke tutmam, hiç kimseye kızmam. Kızsam bile bir süre sonra onu ya acaba kızdırdım mı diye kendi kendime iç hesaplaşma yapmaya kalkarım. Eşimle de gayet iyiyiz, mutluyuz. Güzel bir evimiz var, evimizde huzur içindeyiz aslında.
Dolayısıyla mutfağımız evet mutfağımız var, bir buzdolabımız var, bir bulaşık yıkama makinamız var. Onlarla daha çok eşim uğraşıyor. Doğrusunu isterseniz bu çamaşır makinası, bulaşık yıkama makinası nasıl çalışır onları da bilmiyorum. Güzel bir imkanımız var yani. Mutluyuz evimizde.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Güzel. Efendim herkese biz huzur temennisinde bulunuyoruz. Fakat şunu söylemeliyim, bende sonuç itibariyle 31 yıllık bir gazeteciyim yaptığınız bu eylem hani destekleyen var, desteklemeyen var fakat şunu nötr bir şekilde ifade etmeliyim ki ses getirdi çünkü hiç görmediğimiz tarzda bir eylem. Peki elektriğinizin kesildiğinin duyulduğu andan itibaren diğer partilerin liderlerinden, vatandaşlarımızdan veya sizin partinizin tabanından nasıl reaksiyonlar aldınız efendim biraz onlardan bahseder misiniz? Kimler aradı, kimler ne mesajı verdi size?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Millet ittifakını oluşturan partilerin Sayın Genel Başkanları aradılar sağ olsunlar. Elektriği kesilen ailelerin sesini duyurmak açısından oluşturulan farkındalığın ne kadar önemli olduğunu ifade ettiler. Dolayısıyla desteklerini ifade ettiler. Kendilerine gerçekten yürekten teşekkür ederim. Çünkü elektrik kesilmesinden ötürü bir evin elektriksiz kalması bir anlamda dünyayla ilişkilerini koparma anlamına geliyor. Diğer Genel Başkanlarda aynı kaygıları paylaştılar. Ben cumhur ittifakını oluşturan liderler bundan elbette rahatsız olmuşlardır çünkü gerçeğin bu kadar açık ve bu kadar net topluma yansımış olması elektriksiz bir evin 21.yüzyılda en azından bizim hak etmediğimiz bir manzara olmasını onlar gördüler. Gördüler mi bilmiyorum ama en azından geniş kitleler gördüler. Onların görmelerini istiyordum zaten. Geniş kitlelerin görmesini istiyordum. Bizim kucaklaşmaya ihtiyacımız var bunu ifade etmek istedim. Devletin iyi yönetilmediğini bir anlamda kamuoyuna duyurmak istedim. Liderlerle güzel konuşmalarımız oldu telefonda. Zaten araya sekreter falan koymuyoruz doğrudan doğruya cep telefonlarını açıp birbirimizle konuşabiliyoruz, iyi dileklerimizi aktarabiliyoruz, düşüncelerimizi aktarabiliyoruz. Vatandaşlardan özellikle partili arkadaşlarımdan sakin olmalarını istedim, başka bir eylem yapmamalarını istedim. Bunun bir sivil itaatsizlik olmadığını da ifade ettim. Bu bireysel bir harekettir, bu bireysel bir direniştir diye ifade ettim. Dolayısıyla evin önüne kalabalıkların gelmemesini istedim. Çünkü olay başka mecralara taşınabilirdi, farklı sonuçlar doğurabilirdi. Oysa bu bireysel bir çaba. Bütün dünyaya, Türkiye’ye, Türkiye’nin bütün insanlarına bu yaşanan haksızlığı, adaletsizliği göstermek istedim. Devletin sosyal devlet olmaktan süratle çıktığını ve bunu yapanında iktidar olduğunu ifade etmek istedim. Dolayısıyla geldiğimiz noktada tabi eleştirenler var mı? Doğal olarak iktidar kanadına mensup siyasi partiler eleştirebilirler daha henüz bir eleştiri kulağıma gelmedi ama herhalde yarın öbür gün pek çok eleştiride gelebilir. Ama eleştiriler olur yani.
İsmail Bey önemli olan şu; bir haksızlık varsa, bir yanlışlık varsa, eğer bu ülkede insanlar mağdur oluyorlarsa mağdurların sesi olmak gerekiyor. Güçlü her zaman sesini duyurabilir ama önemli olan mağdurun sesini duyurabilmektir. Mağdurlar gelir seviyesi düşük olan insanlar bunlar. Dolayısıyla bunlar büyük ölçüde kentin varoşlarında yaşıyorlar, bunlar seslerini duyuramıyorlar. Siz siyasete girdiyseniz bunların sesi olmak ve bunların sesini duyurmak zorundasınız. İktidar sahiplerinin bu sesi duyması lazım. İktidar sahiplerine söylüyorum, mesela enerji çeki verin bunlara, elektrik çeki verin. Çek verirseniz en azından yoksul aileler yeri geldiği zaman bu çeklerle en azından elektriklerinin kesilmesini önleyebilirler.
Bakın İsmail Bey, şunu da hep yapıyorum. Bazen diyorlar ya efendim bu CHP var ya CHP hatta onların ifadesiyle şu Ca Ha Pe var ya Ca Ha Pe hep eleştirir hiç öneri getirmez diye. Aslında yaptığım her eleştirinin arkasına mutlaka bir öneri getiriyorum. Bu önerilerin büyük bir kısmını yapmaya başladılar aslında ama gecikerek yaptılar. Keşke bunları zamanında yapabilselerdi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim bir soru aklıma geldi sizi dinlerken. Tabi siz bir taraftan iktidar tarafından gelecek işte Türkiye’nin huzurunu bozuyor, işte sivil itaatsizlik eylemi filan gibi eleştirileri önceden aslında göğüslemeye çalışıyorsunuz. Kendi tabanınızı da sakinleştirmeye ve bunu daha kitlesel hale getirmemeye de çalışıyorsunuz bunu gözlemleyebiliyorum. Fakat benim aklıma şöyle bir soru takıldı. Sonuç itibariyle elektriği şimdi özel şirketler dağıtıyor ve mesela sizin elektriğinizi de Başkent elektrik diye bir şirket kesmiş. Bu nasıl olabiliyor, böyle bir mekanizma nasıl olmuştur sizce? Hani Başkent elektrik ülkenin ana muhalefet partisi liderinin bin liralık ödenmeyen elektrik faturası için kesebiliyor. Yani acaba orada ne olmuştur bir bilgi, tahmin, gözlem, yorum var mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail Bey şöyle ifade edeyim, izlenen politika yani neoliberal politika devletin fakirleşmesi ama bir avuç insanın zenginleşmesi üzerine inşa edildi. Devlet fakirleştikçe kitlelerde fakirleşiyorlar. Ama belli bir grup, belli bir sermaye grubu olağanüstü zenginleşiyor, olağanüstü imkanlara kavuşuyor. Dolayısıyla bu geniş kitlelerin yoksullaşmasına yol açıyor. Siz elektrik dağıtım şirketlerini götürdünüz belli bir gruba verdiniz. Bakın ben size şöyle ifade edeyim, Cengiz Holdinge 37 ihale verildi, 2 milyar 295 milyon 311 bin lira değerinde. Dolayısıyla veriyorsunuz olağanüstü karlar kazanıyorlar, servetlerine servet ilave ediyorlar, vatandaştan alıyorlar, alıyorlar, alıyorlar. Gerçekten de vatandaş ödeye ödeye bir hal oldu ama buna rağmen bunlar görevlerini yapmıyorlar. Isparta’yı gördünüz. Isparta’da bir hafta insanlar elektriksiz kaldı. Oysa biz elektrik faturasını öderken bunların yapacağı yatırımın bedelini de ödüyoruz, bunların karlarını da ödüyoruz. Dolayısıyla bunların hem karlarını, hem yapacağı yatırımların bedelini ödüyoruz ama dönüp bakıyoruz bunlar yatırım yapmıyorlar, bunlar karlarını alıyorlar ve elde ettikleri olağanüstü karları yurtdışına götürüyorlar bunu da gayet iyi biliyorum. Beşli çetenin elde ettiği olağanüstü paraları, milyar dolarları yurtdışına nasıl götürdüğünü, nerelerde bu paraları tuttuklarını da gayet iyi biliyorum.
İsmail Bey, ben halkıma söz verdim. Allah nasip eder iktidar olduğumuzda onların yurtdışına götürdükleri bütün paraları Türkiye’ye getireceğim. Bu millete tahsis edeceğim o paraları. Dolayısıyla oligarkların kazandığı bir Türkiye değil halkın kazandığı bir Türkiye. Bir avuç insanın refah içinde yaşadığı Türkiye değil milyonların refah içinde yaşadığı bir Türkiye’yi hedefliyorum. Bunu yapacağız. Millet ittifakı olarak zaten bir araya gelmemiz, demokrasimizi güçlendirmemizin temel felsefesi de bu.
Bakın, az önce söyledim. 4 milyon abonenin elektriği kesildi. 2021’den sonra hatırlıyorsunuz, 2022’de siz de hatırlarsınız elektriğe olağanüstü zamlar yapıldı. Şimdi 2021’in rakamlarına göre 4 milyon abonenin elektriği kesiliyorsa, 2022 rakamlarına göre çok daha büyük facia var aslında. Ama bu rakamları yayınlamıyorlar çünkü iktidar korkuyor, yayınlamıyor. Yayınladığı takdirde nasıl bir felakete ortam hazırladığını aslında bütün vatandaşlar görmüş olacaklar. Rakamları gizleyen bir devlet olur mu? Saydam bir devlet olması lazım. Devlet dediğiniz vatandaşın hakkını, hukukunu korur. Vatandaşın hakkını, hukukunu koruyacak olan, devlete yön verecek olan, devletin politikalarını belirleyecek olan siyasi iktidardır saraydır yani. Saray bir avuç kişiye hizmet ediyor. Bakın, siz 4 milyon abonenin elektriğini kesiyorsunuz ama Londra’daki bir avuç tefeciye 189 milyar dolar faiz ödüyorsunuz. Allah’tan da korkmuyorlar bunlar. Dolayısıyla bütün bu gerçekleri millete anlatmak… Şunu söylüyorum, sabırla dinleyin, sabırla bekleyin az kaldı göreceksiniz her şey değişecek ve Türkiye’yi gerçekten de kendi bölgesinde de güçlü kılacağız, bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz. Az önce ifade ettim bu güzel ülkede hiçbir çocuk yatağa aç girmeyeceği gibi hiçbir hanede karanlıkta kalmayacak. Biz bunları yapacağız. Bunları yapma gücümüz var mı? Var. Potansiyelimiz var mı? Var. Türkiye çok zengin bir ülke aslında, Türkiye çok güzel bir ülke aslında. Ama bir avuç insan bu güzelliklerden yararlanıyor, bir avuç insan kendi refahına refah katıyor. Bir avuç insan milyar dolarlarına milyar dolarlar ilave ediyor. Ama bunları ödeyen 84 milyon insan. O elektriği kesilen insan… Bakın İsmail Bey, elektriği kesilen insan ekmek alırken vergi veriyor ama kur korumalı mevduat milyon dolarları Türk lirası olarak yatırıyor oraya hem yüksek faiz elde ediyor, artı hem de diyor ki, senden vergi almayacağım diyor. Milyonları alan, milyarları alan beş kuruş vergi ödemezken ekmek alan vergi veriyor. Bu kadar adaletsizlik olur mu? Bu adaletsizliklere son vereceğim. Yani burada çok kararlıyız. Çünkü bu ülkede eğer siz geniş kitleleri açlık ve yoksullukla karşı karşıya getirirseniz refahı sağlayamazsınız, huzuru sağlayamazsınız. Huzuru ve refahı sağlamanın yolu geniş kitleleri mutlu etmektir. Şimdi bizde bakıyorsunuz herkes mutsuz, herkes gelecekten endişeli, herkes ya nasıl getireceğim bu ayın sonunu diye böyle bir arayış içinde. Bunları değiştirmek siyaset kurumunun elinde ve bunları değiştireceğiz inşallah.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sayın Kılıçdaroğlu, şimdi bir mesele var onu da soracağım. Bu konuyla bağlantılı ama bu konunun birazcık da dışında. Şimdi siyasi sistem şöyle çalışır gerçek demokratik ülkelerde. İşte muhalefet partileri etkili bir şekilde ses duyuracaklar, halkın sorunlarını gündeme taşıyacaklar. Bağımsız ve tarafsız gazeteciler o sesi duyuracaklar ki iktidarlar o sesi duysun ve açık rekabet koşulları bizde buna inanıyoruz. Neden söylemeye çalışıyorum? Siz yıllar evvel demiştiniz ki bir muhalefet partisi lideri olarak, biz emeklimize dini bayramlarımızda, ramazan ve kurban bayramlarımızda ikramiye verelim. O zaman için bin lira demiştiniz yanlış hatırlamıyorsam. Siz bunu defaatle dile getirdiniz, getirdiniz. Bizlerde bu sesi duyurduk. İktidar bu sesi duymuştu. Emeklimiz ramazan ve kurban bayramlarımızda biner lira ikramiye alıyordu. Fakat sadece 100 liralık bir artış oldu. Şimdi yaklaşan şu mübarek ramazan ayındayız ve bayramda geliyor. Bu konuda bir haber hazırladık sizde o arada 1,5 dakikalık bir soluklanın emekliyle ilgilide son bir soru sormak istiyorum size müsaadenizle.
Ve CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’na soralım. Efendim ne yapacağız bu emeklileri?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim emeklilerin derdi gerçekten çok büyük geçinemiyorlar. Aldıkları aylıkların büyük bir kısmı asgari ücretin altında. Ben daha önce bütün konuşmalarda emeklilere en azından iki bayram ramazan bayramı ve kurban bayramında asgari ücret kadar bir ikramiye verilmesini istemiştim bin lira yaptılar. Tamam bin lira bin lira emeklilerde teşekkür ettiler yani bin lira da olsa en azından torunlara bayramda harçlık veririz diye. Aradan uzun süre geçti bin lirayı hep sabit tuttular. Bu kadar enflasyon var bu bin lira olmaz bunu artırın dedik onu bin 100 lira yaptılar. Daha sonra yeniden işte malum yakında bayram gelecek yine iktidara söyledik bin 100 lira dediğiniz nedir Allah aşkına yüzde 61’i enflasyon resmi rakama göre ama gerçek enflasyon bunun çok daha üstünde bari hiç değilse asgari ücret kadar yılda iki kez vereceksiniz asgari ücret kadar. Asgari ücretin neti brütü değil. Neti kadar bir ikramiye verin. Şimdi önce topluma ya verebiliriz, işte çalışıyoruz vs. açıklamalar yapıldı. Sonra Erdoğan bazı açıklamalar yaptı, pozitif açıklamalar yaptı. Yani üzerinde çalışıyoruz vs. falan diye. Sonra yaptılar hayır biz emekliye para vermeyeceğiz diye. Böyle bir net tablo çıktı ortaya. Şunu ifade etmek isterim. Bütün emekli kardeşlerimin şunu bilmesini isterim. Eğer siz gerçekten çalışırken emekli olduğunuzda rahat yaşamak istiyorsanız o zaman sizin ödediğiniz vergileri bir avuç kişiye tahsis eden, bir avuç kişiye ödeyen milyar dolarları, milyarları ödeyen ve gelir dağılımında olağanüstü dengesizliklere yol açan bu düzene son vereceksiniz. Son vermek için sandığa gideceksiniz, sandıkta oyunuzu kullanacaksınız. Emekliye şunu söylüyorum, sandığa gidip oy kullanırken elini vicdanına koy, kendini düşün, aileni düşün, çoluk çocuğunu düşün, torunlarını düşün, ülkeleri düşün. Verdikleri sözün hangisini yerine getirdiler, verdikleri vaatlerin hangisini yerine getirdiler? Sadece iki şeyi söyleyeyim, diyorlardı ki efendim Türkiye’yi dünyanın gelişmiş 10 ekonomisi arasına sokacağız diye 20’si içindeydik oradan da düştük. Artık yeter, artık insaf.
Dolayısıyla asgari ücret belirlediler şimdi asgari ücret açlık sınırının altında. İsmail Bey, asgari ücret açlık sınırının altında olur mu Allah aşkına? Ya asgari ücret kavramı yanlış ya açlık sınırı kavramı yanlış. Eğer siz asgari ücreti açlık sınırının altında tutarsanız orada sosyal devlet yok demektir, orada insanlar perişan demektir, orada yoksulluk artık toplumun dokularına işlemiş demektir. Bunları değiştireceğiz hiç kimse endişe etmesin. İsmail Bey, hiç kimse endişe etmesin, hiç kimse karamsarlığa kapılmasın. Bu ülke zengin ülkedir, bu ülke güçlü ülkedir. Yeter ki, bu ülkeyi aklı fikri hür, vicdanı hür insanlar yönetsin, insanı seven insanlar yönetsin. Topluma hesap vermeyi onurlu görev kabul eden insanlar yönetsin. Harcanan her kuruşun yani devletin harcadığı her kuruşun hesabını millete vermek aslında onurlu bir siyaset anlamına gelir. Biz bunu yapmak istiyoruz. Biz saraylarda oturmak, köşklerde oturmak gibi bir düşüncemiz yok. Biz isteriz ki, halkımız saraylarda otursun, köşklerde otursun, rahat etsin. Bizde otururuz o zaman. Ama siz önce kendiniz oturup vatandaşı perişan ederseniz olmaz. Bu düzeni değiştireceğiz. Rahmetli Ecevit söylemişti ne ezen, ne ezilen insanca, hakça bir düzen.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sayın Kılıçdaroğlu, öncelikle hem geçmiş olsun, hem de teşekkür ederim. Son bir soru soracağım ama o soruya geçerken bir küçük bilgilendirme yapmam gerekiyor. Tabi bu yayın bizim içinde önemli ve tarihi itibariyle, zamanlama itibariyle de önemli bir yayın oldu. Fakat ben aslında bu yayını yaklaşık 12 – 13 gündür işte yazışmaları da duruyor telefonlaşmalarımda duruyor. Sizin basın danışmanınız Ömer Bey kardeşimle konuşuyorduk. Ben aslında önümüzdeki hafta Ankara’dan sizi ağırlamak istiyordum çünkü liderler zirvesi var. Daha doğrusu 6 muhalefet partisinin sizin ve dostlarınızın bir araya gelecekleri yeni bir toplantı var. Ben Ömer Beyle bunu planlarken Perşembe günü itibariyle bu olağanüstü gelişme olunca biz yayını bu şekilde planladık onu da size ve kamuoyuna bir aktarmak isterim.
Sorum şu son soru, Pazar günü siz ve dostlarınız 6 muhalefet partisinin liderleri bir araya geliyorlar. Onu da kısacak bir değerlendirirseniz ve ne bekliyorsunuz? Bunu da sonbaharda bir baskın seçim olabilir mi ihtimaline bağlarsanız memnun olurum efendim.
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail Bey, 6 lider bir araya geleceğiz. Bu sefer ev sahipliğini Demokrat Parti yapacak. Elbette ki, Türkiye’nin sorunlarını konuşacağız, elbette ki sorunların çözümü konusunda düşüncelerimizi aktaracağız. Bu toplantıda daha önceki toplantıda kurmuş olduğumuz seçim güvenliği komisyonunun çalışmalarını masaya yatıracağız. Yani sandığa giden vatandaşımız oyunu kullanırken seçim güvenliğini nasıl sağlayacağız, her bir sandıkta kim ne kadar temsil edilecek bunlar görüşülecek. Var olan bilgiler, var olan dokümanlar yine paylaşılacak. Ayrıca güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçme konusunda şöyle bir karar almıştık. Maddelerin yazımı hem anayasa, hem meclis içtüzüğü, hem siyasi partiler yasasında hangi değişiklikler yapılabilmeli bunların maddeleştirilmesi yani hukuki altyapılarının sağlıklı oluşturulması açısından. Bu konuda da bir çalışma yapıldı. O çalışmayı da masaya yatıracağız hangi aşamaya geldiği konusunda. Ayrıca güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş süreciyle ilgilide çalışmalar. Her bir parti bunu ayrı ayrı yapacaktı. Sonra masada bunlar oturulup konuşulacak.
Şunu ifade etmek isterim. Türkiye’nin içinde bulunduğu bu tablodan çekip çıkarmak elbette ki çok güzel bir şey. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim, efendim cumhur ittifakı beşli çetenin ittifakıdır. Millet ittifakı ise adından anlaşılacağı gibi milletin ittifakıdır. Biz milletin çıkarlarını savunuyoruz kendi çıkarlarımızı değil. Milletin huzur içinde olmasını istiyoruz kendimiz değil. Eğer millet huzur içinde olursa zaten bizde huzur içinde, biz milletin bir parçasıyız. Karnı doyacak, eğlenecek, dayanışacak, kucaklaşacak bunu yapmak zorundayız. Bunu yaptığınız zaman Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yok bütün sorunları çözülür.
24’ünde bu anlayışla tekrar bir araya geleceğiz, oturacağız, konuşacağız, dertleşeceğiz, ekonomiyi konuşacağız, dış politikayı konuşacağız. Bunlar çok önemli öyle düşünüyorum. Çünkü 6 lider alanı geziyorlar, Türkiye’yi geziyorlar, gördükleri olayları, karşılaştıkları olayları, sorunları oturup yine bir masanın etrafında konuşuyoruz. Çözümlerimizi de kısmen anlatıyoruz birbirimize. Daha sonra bu çözümler yazılı hale geliyor. Diğer liderlere gönderiliyor çözümler. Bu çerçeveden baktığımda umutsuz değilim. Türkiye’yi güzel günler bekliyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sayın Kılıçdaroğlu teşekkür ediyorum, geçmiş olsun. Lütfen Selvi Hanıma da geçmiş olsun dileklerimi iletin. Yarın 23 Nisan Bayramı Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız ve milli irademizin tecelli etmesi, atamızı, büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla andığımız bir bayram. Şimdiden sizlere de, bütün ulusumuza da bu bayramımız kutlu olsun diyorum efendim. Son sözü size bırakıyorum sonra vedalaşalım.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Son söz şu; az kaldı herkes sabırla beklesin. Sandık sonunda gelecek. Sandığa giderken bütün vatandaşlarımdan sadece şunu istiyorum. Sandığa giderken vicdanınızın sesini dinleyin, evinizi düşünün, mutfağınızı düşünün, komşunuzu düşünün, akrabalarınızı düşünün. Emekliyseniz aldığınız aylığı düşünün. Asgari ücretliyseniz pazara çıktığınızda yaşadıklarınızı düşünün. Türkiye bunları hak ediyor mu, siz bunları hak ediyor musunuz? Hayır. O zaman dönem değişim dönemi, dönem daha güzel bir pencereyi açma dönemi. Dönem bahar dönemi. Bütün bunların hepsini düşünerek vatandaşlarımız oy kullanırlarsa çok mutlu olurum. Dolayısıyla ben umutsuz değilim. Umudu büyütmemiz lazım, güzellikleri büyütmemiz lazım. Baharda ağaçlar çiçek açtığı zaman o ağaçlara baktığımızda içimize huzur dolar. Eminim seçim sandığı geldiğinde de sonuçlarında hepimizin içine huzur doğacak buna inanıyorum.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Çok teşekkür ediyoruz Sayın Kılıçdaroğlu. İyi günler diliyorum efendim sağ olun.