CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç, "19 yıl boyunca iktidarın ülkemizde insan hakları açısından yarattığı mağduriyet ve tahribat, kabile devletlerinde dahi görülmeyen boyutlara ulaşmıştır" dedi.
CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı. Kılıç, dünyadaki birçok ülke gibi Türkiye’nin de bu bildirgeyi imzaladığını ancak bildirgeyi uygulamadaki eksikliklerinin AKP iktidarı dönemlerinde “zirve yaptığını” belirtti.
Kılıç, “2021 yılının ilk 11 ayında, insan hakları ihlali nedeniyle 2 bin 344 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir, 2 bin 953 vatandaşımız işkenceye veya kötü muameleye maruz kalmıştır, bin 853 iş cinayeti yaşanmıştır” bilgisini verdi. Kılıç, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Bu yılın ilk 11 ayında 290 kadın cinayete kurban gitmiştir. Bizler ‘artık yeter’ demekten bıktık ama AKP iktidarı ‘19 yıldır kadınların ölümünü seyretmekten’ bıkmadı; söylemleri ve uygulamadığı yasalarla da her fırsatta kadın cinayetlerine davetiye çıkarmıştır.”
Annesi, eşi, kardeşi, akrabası, yakını veya komşusu olan kadını öldüren erkeklerin, çoğu zaman vahşice işlenen bu cinayetlerde cesareti AKP iktidarından aldığını ileri süren Sevda Erdan Kılıç, “Bugün Türkiye’de yaşananlar ‘kadın cinayeti’ değildir; ‘erkek vahşetidir. Bu böyle bilinmelidir” dedi.
Kılıç, bu yılın ilk on ayında en az 27 çocuğun öldürüldüğünü, 12-18 yaş arasındaki bin 170 çocuğun tutuklu, 426 çocuğun ise hükümlü olarak cezaevinde bulunduğunu kaydetti. Kılıç, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“AKP iktidara gelmek için ‘3 Y’ diye tabir ettikleri bazı argümanlar kullandı. Bunlar yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklardı. Şimdi dönüp son 19 yılın fotoğrafını çektiğimizde bunların tamamının kaynağının AKP iktidarları olduğunu görüyoruz. Bu ülkede kadınların, çocukların yaşam hakları yok sayılıyor. Yüzbinlerce öğrenci, özellikle kız çocukları eğitim hakkından mahrum kalıyor. Covid-19 salgınıyla birlikte eğitimde fırsat eşitsizliği büyük oranda derinleşti. İşçilerin sendikal haklarından insanların doğru haberi alma hakkına, vatandaşların gösteri ve yürüyüş hakkına kadar her alanda müdahale ve yasaklayıcı tutumlarla karşı karşıyayız.
Cezaevleri siyasetçi, akademisyen, gazeteci ve üniversite öğrencileriyle dolu. Yurttaşlarımız sosyal medya paylaşımı yapmaktan, fikirlerini özgürce dile getirmekten çekinir hale geldi. Medya tek sesli, iktidara muhalif olan her medya kuruluşu ise gerek yargı sopası kullanılarak gerek de ekonomik cezalar ve yayın durdurma, ekran karartma gibi 21. yüzyılda yeri olmayan cezalarla susturulmaya çalışılıyor. Basın özgürlüğünde dünyada 180 ülke arasında 153’üncü, cinsiyet eşitsizliği raporunda 153 ülke arasında 133’üncü, hukukun üstünlüğü endeksinde 139 ülke arasında 117’nci, temel hakların kullanılması sıralamasında ise 139 ülke arasında 133’üncü sıradayız; bizim gerimizde Bangladeş, Çin, Venezuela, Myanmar gibi ülkeler var.
Bu karanlıktan çıkmak için var olan yasaları uygulamak, bağlı olduğumuz uluslararası sözleşmeleri iç hukukumuza yerleştirmek yeterli olacak ancak Anayasamızı, AİHM’i, Avrupa Konseyi kararlarını tanımam diyen bir zihniyet tarafından yönetiliyoruz ve uluslararası arenada her geçen gün saygınlığımızı yitiriyoruz. Dünya artık bizi demokrasi liginden düşürdü ve otokrasi ile yönetilen bir ülke olarak konumlandırıyor. Bu da günümüzde yaşadığımız derin ekonomik krizin ve yoksulluğun görünmeyen, belki de görünmek istenmeyen sebebi. Artık tek bir çıkış yolu kaldı. Bu zihniyeti seçimle göndererek, yurttaşlarımıza rahat bir nefes aldırmak. 19 yıl boyunca iktidarın ülkemizde insan hakları açısından yarattığı mağduriyet ve tahribat, kabile devletlerinde dahi görülmeyen boyutlara ulaşmıştır. Ama kimse merak etmesin, bütün bu sorunların çözümü bizde vardır ve bunları da iktidarımızda tek tek hayata geçireceğiz.”