Haber: OKTAY YILDIRIM/EDDA SÖNMEZ - Kamera: ADEM KARABAYIR
CHP Parti Meclisi Üyesi Doç. Dr. Gökhan Günaydın, "Türkiye'de yem gibi, gübre gibi tarımsal üretimi yapabilmek için gerekli girdiler, son iki yıl içinde yüzde 200’den fazla pahalandı. Çiftçi, 30 milyon dönüme yakın alanda buğday ekmekten vazgeçti. Türkiye yılda 2,5 milyon ton civarında buğdayda dışa bağımlı hale geldi. Dolayısıyla bu memlekette tarıma acil ve etkin bir planlama ile müdahale edilmesi gerekmektedir" dedi. Günaydın, iktidara geldiklerinde, Türkiye'yi yeniden 3 yıl içerisinde tahılda ve baklagillerde, 5 yıl içerisinde ise yem bitkilerinde, yağ bitkilerinde ve endüstri bitkilerinde kendine yeter duruma getireceklerini söyledi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ev sahipliğinde Avrasya Gösteri Merkezi'nde dün başlayan "CHP'li Belediyeler Tarımsal Kalkınma Zirvesi" devam ediyor. CHP'li 160 belediye ve 300 kooperatifin katılımıyla gerçekleştirilen zirvede ANKA Haber Ajansı'nın sorularını yanıtlayan Gökhan Günaydın, merkezi hükümetin değişmesiyle birlikte Türkiye’deki tarım politikasının da değişeceğini söyledi.
“2023’ten itibaren merkez hükümetin değişmesiyle beraber Türkiye tarımın, üreticinin ne kadar önemli olduğunun farkına varacak, oralara yeterli ve etkin destek verecek" diyen Gökhan Günaydın, şöyle konuştu:
TÜRKİYE TARIMSAL HAM MADDEDE NET OLARAK DIŞA BAĞIMLI HALDE: “CHP'li Belediyeler Tarımsal Kalkınma Zirvesi İstanbul'da başladı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bu fuara ev sahipliği yaptı. İki tane amacımız vardı bunu düzenlerken. Birincisi; CHP'li belediyelerin tarım kırsal kalkınma ve sosyal hizmetler alanında yaptıkları faaliyetlerin kamuoyuna tanıtılması. Çünkü bunlar iktisadi kriz ve pandemi koşullarında çok güç günlerinde üreticinin ve tüketicinin yanında olan kamusal hizmetlerdi. İkinci amacımız ise Türkiye’nin bütüncül bir planlamaya olan ihtiyacıçerçevesinde 2024 -2028 yılları arasında CHP'nin tarım planını, programını açıklamaktı. Dün Genel Başkanımız tarafından o plan açıklandı. Şunu ifade etmek isterim: Bu memleket, yılda 1 milyon nüfus arttıran bir memleket. Tarımsal hammaddede net dışa bağımlı. Yani buğdayı, arpayı, mısırı, soyayı, ayçiçeğini, kırmızı mercimeği, kuru fasulyeyi, bunların tamamını Türkiye yurt dışından satın alıyor. 84 milyonu doyuramayan bir memleketin nüfusu 120 milyon olduğunda ne olacağını iyi öngörmek gerekir.
5 YILLIK DİNAMİK BİR TARIM MODELİ AÇIKLADIK: Biz bu çerçevede 2024 – 2028 yılları arasında 5 yıllık dinamik bir tarım modeli açıkladık. 2029’dan sonra da ikinci 5 yıllık dinamik tarım modeli açıklanacak. Bu, bütçesiyle, bütçenin nerelere harcanacağıyla, maliyetlerin nasıl düşürüleceği, verimliliğin nasıl yükseltileceği ve mutfaktaki yangının nasıl söndürüleceği gibi acil ihtiyaçlara, acil sorulara cevap verdiği gibi bunun yanında da Türkiye'nin orta ve uzun dönem planlanmasını da anlatan bir programdı. Dolayısıyla biz bu üç günlük toplantı sonrasında hem belediyelerimizin çalışmalarını hem de partinin çalışmalarını kamuoyuyla buluşturmuş olduk.
MUTFAKTAKİ YANGIN, TARLADA UZUN YILLAR ÖNCE BAŞLAYAN BİR YANGIN: Türkiye, mutfaktaki yangını konuşuyor. Aslında mutfaktaki yangın, tarlada, serada çok uzun yıllar evvel başlayan yangının bir sonucudur. 19 yıldır bu memleketi yönetenler bunun kaynağınışöyle yorumluyorlar: Birincisi; "Türkiye'de bir yangın var, mutfak fiyatlarında, gıda fiyatlarında bir yangın var, çünkü dünya fiyatları artıyor" diyorlar. İkincisi de "Market zincirleri spekülasyon yapıyor" diyorlar. Bir kere tanımlamayışöyle koyalım sırasıyla. FAO’nun uzun yıllar için açıkladığı dünya gıda fiyatları endeksiyle Türkiye gıda fiyatları endeksini karşılaştırdığınızda, Türkiye’nin dünyadan dört kat farklılaştığını görüyorsunuz. Yani dünya fiyatlarının artmasıyla Türkiye'deki fiyatların artması açıklanabilir bir durum değil. İkincisi; market zincirlerinin etkisi var mı? Evet var tabii. Çünkü tarla fiyatı ile market fiyatı arasında yüzde 300’e yakın fark var. Ama mesele bundan ibaret değil. Çünkü Türkiye'de yem gibi, gübre gibi tarımsal üretimi yapabilmek için gerekli girdiler son iki yıl içinde yüzde 200’den fazla pahalandı. Şimdi ben soruyorum; süt yemi bu kadar pahalılaşmışken sütü de aynı oranda fiyatlandıramazsanız üretici süt üretmeye nasıl devam edecek? Ya da bir ton buğdayla satın alabileceğiniz üre miktarı 900 kilogramdan 400 kilograma düşmüşse siz bu buğday üreticisine nasıl "Devam edin" diyeceksiniz? Bu neye yol açtı biliyor musunuz? Çiftçi, 30 milyon dönüme yakın alanda buğday ekmekten vazgeçti. Türkiye yılda 2,5 milyon ton civarında buğdayda dışa bağımlı hale geldi. Dolayısıyla bu memlekette tarıma acil ve etkin bir planlama ile müdahale edilmesi gerekmektedir.
YANLIŞ UYGULAMALAR DEVAM EDERSE BUGÜNLERİ BİLE ÇOK ARAYACAĞIZ: Bizim de özellikle altınıçizmek istediğimiz şudur: Eğer bu plansızlıkta ve bu yanlış uygulamalarla tarım devam eder ise bugünleri bile çok arayacağız. Ama 2023’ten itibaren umuyoruz ve diliyoruz ki merkez hükümetin değişmesiyle beraber Türkiye tarımın, üreticinin ne kadar önemli olduğunun farkına varacak, oralara yeterli ve etkin destek verecek. Tarımsal sulama yatırımlarını tarla içi geliştirme hizmetlerini, arazi toplulaştırma hizmetlerini yapacağız. Ve bu memleketi yeniden 3 yıl içerisinde tahılda ve baklagillerde, 5 yıl içerisinde ise yem bitkilerinde, yağ bitkilerinde ve endüstri bitkilerinde yeniden kendine yeter duruma getireceğiz.
2 YILDA İBB 16,5 MİLYON LİTRE SÜT DAĞITTI: Evet şu anda bir Halk Süt ile kamyonumuzun önündeyiz. İstanbul'da belediyemizin tespit ettiği rakamlara göre 130 bin hane, 3 ila 6 yaş arasındaki çocuğuna günde bir bardak süt veremeyecek durumda. Diğer taraftan çok sayıda besicimiz sütünü satamıyor. Evet, Ulusal Süt Konseyi bir fiyat açıklıyor ama firmalar oralara giremiyorsa o fiyat sadece kâğıt üzerinde kalan bir fiyat oluyor. Yani realize edilebilir bir fiyat olmuyor. Bizim İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak ilk yaptığımız proje budur. 16 Ekim 2019 tarihinde başladık buna. Silivri'nin, Çatalca'nın ve Arnavutköy'ün köylerinden, mahallelerinden süt topluyoruz. Kimle çalışıyoruz? İstanbul Damızlık Sığır Yetişleri Birliği’yle birlikte çalışıyoruz. Bu toplanan sütler, UHT ediliyor ve İstanbul Büyükşehir'in depolarına iniyor. Sonra bu kamyonetlere doldurularak bir şoförümüz ve bir sosyal hizmet uzmanımızla ihtiyacı olan hanelerin kapısına ayda 8 litre olmak üzere ücretsiz süt dağıtıyoruz. Burada kazananlar kimler? Üretici kazanıyor. Çünkü Ulusal Süt Konseyi üzerinden parasını peşin alıyor. Tüketici kazanıyor. Çocuklarımız süt içebiliyorlar. Ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak da biz hem üreticiyi hem tüketiciyi yani terazinin iki kefesini de desteklemiş oluyoruz. Bütün bu çerçevede bugüne kadar iki yılı aşkın zaman diliminde İstanbul Belediyesi 16,5 milyon litre süt dağıttı. Bu operasyonun İBB'ye maliyeti ayda 6 milyon lira civarındadır. Ancak hem üreticimiz için hem de çocuklarımız için helal olsun.”