CHP’li kadın milletvekilleri İstanbul Sözleşmesi'nin fesih kararından dönülmesi için bir kez daha çağrı yaptı. CHP Bursa Miletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu, “Kadınlar yüzyıllardır öldürülerek, bedel ödeyerek, kanlarıyla İstanbul Sözleşmesi’ni yazdılar. Birileri sanmasın ki; masa başında bir lütuf olarak yazıldı bu sözleşme. Kimse kadınların mücadelesinin önünde duramaz. O yüzden bu yanlıştan dönün diye bir kez daha çağrıda bulunuyorum. Kadınların kanlarıyla yazdığı bu sözleşme tek bir adamın kalemiyle bir gecede silinemez” dedi.
CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir ve Bursa Miletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu TBMM'de ortak basın toplantısı düzenleyerek hükümete İstanbul Sözleşmesi fesih kararı için bir kez daha çağrıda bulundular.
"LİYAKATSİZ KADROLAR TARAFINDAN YÖNETİLDİĞİMİZ İÇİN BEDELİNİ BUGÜN KADINLAR ÖDÜYOR"
Açıklamayı yapan Bursa Milletvekili Kayışoğlu; şöyle konuştu:
"Tarih bilmeyenler, hukuk bilmeyenler ve liyakatsiz kadrolar tarafından yönetildiğimiz için bunun bedelini maalesef en çok da bugün kadınlar ödüyor. Binlerce yıl insanlar kölelik düzeniyle yürütüldüler. Kadınlar her türlü eziyete maruz bırakıldılar. Dünya da bir çok savaş oldu bu savaşlarda en çok kadınlar tecavüze uğradılar, öldürüldüler, katledildiler. Yine bir faşist diktatörün hırsıyla Dünya’da 60-70 milyon insan öldürüldü. Bu bedeller neticesinde insanların hayatını haklarını güvenceye almak için bir takım sözleşmeler imzaladılar. Bir takım kuruluşlar, birliktelikler hayat geçirdiler.
"KÜLLİYEN VE KOSKOCAMAN YALANLAR"
Kayışoğlu; İstanbul Sözleşmesi’nin 2011 yılında imzalandığını hatırlatarak şunları söyledi:
"İstanbul Sözleşmesi o günden bugüne gerçek anlamda etkili bir şekilde uygulanmadı. Defalarca ‘İstanbul Sözleşmesi uygulansın’ diye kadınlar kampanyalar başlattılar. Burada da gündeme getirdik. Eskişehir’de birkaç yıl önce Ayşe Tuba Aslan, 23 kez başvuru yapmasına rağmen öldürüldü. Sonrasında İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili bir avuç kadın düşmanı diyebileceğimiz bir kesim karalama kampanyası başlattı. İki temel argümanları vardı. Birincisi; ‘Bu sözleşme aile yapımızı, bütünlüğünü bozuyor.’ İkincisi; cinsel yönelim ifadesi geçtiği için; ‘Eşcinselliği teşvik ediyor.’ İkisi de külliyen ve koskocaman yalanlardır.
Aile bütünlüğü, kadınların erkek şiddetine maruz bırakılmasıyla korunamaz. Bunu defalarca gördük. Adalet Bakanlığı’na buradan sesleniyorum: Aileyi korumak istiyorsanız yapmanız gereken; ‘Aile bütünlüğü niye bozuluyor?’ bunun gerçek sebeplerini araştırıp onunla ilgili tedbirler almaktır. Kadınlarışiddete karşı korumaktır."
"EĞER SAMİMİYSELER..."
"Sığınma evlerini dolaştığımızda o yıkılan aileler, sığınma evine sığınan kadınların hayatını gördüğümüzde görüyoruz ki; bunlar eğitimden mahrum bırakılmış , ekonomik bağımsızlığı olmamış, refah seviyesi düşük kesimler. Dolayısıyla da; bu bakış açısıyla yetkilileri gerekli tedbirleri almaya davet ediyoruz. Eğer samimiyseler tabi..
Anayasamızın 10. maddesi ne ise; İstanbul Sözleşmesi’nin. Maddesi aynıdır. Anayasa’nın 10. Maddesinde herkes kanun önünde eşittir diyor. İstanbul Sözleşmesi’nin eleştirilen 4. Maddesi benzer ifadeyi kullanıyor. Şiddete karşı korumayı uygularken ‘Ey devlet ayrım yapma’ diyor. Dolayısıyla, bu maddenin yazılımdaki ayrıntıdan başka Anayasa’mızdan hiçbir farkı yoktur bu sözleşmenin. Ve ayrımcılığa karşı eşitliği savunan bir maddedir."
"BİRİLERİ SANMASIN Kİ; MASA BAŞINDA BİR LÜTUF OLARAK YAZILDI BU SÖZLEŞME"
TBMM’de Kadına KarşıŞiddeti Araştırma Komisyonu kurulduğunu belirten Kayışoğlu; sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu komisyonun akıbetinin de geçen geçen dönem kurulan Çocuk İstismarınıÖnleme Komisyonu gibi olacağınıöngörüyoruz. Kadınlar yüzyıllardır öldürülerek, bedel ödeyerek, kanlarıyla İstanbul Sözleşmesi’ni yazdılar. Birileri sanmasın ki; masa başında bir lütuf olarak yazıldı bu sözleşme. Kimse kadınların mücadelesinin önünde duramaz. O yüzden bu yanlıştan dönün diye bir kez daha çağrıda bulunuyorum. Kadınların kanlarıyla yazdığı bu sözleşme tek bir adamın kalemiyle bir gecede silinemez."