CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel; erken seçim talebini vesayet üretmeye çalışmak olarak değerlendiren AKP Sözcüsü Ömer Çelik'e, “Demokrasi talebini vesayet talebi olarak gören bir akıl meşru bir akıl değildir... Seçim talebini vesayet olarak görüyor adam. Aynı İstanbul seçimlerindeki gibi, şimdiden mızıklamaya başladılar” tepkisini gösterdi.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında konuştu. Özel, özetle şunları söyledi:
Ömer Çelik’in “Demokrasinin içeriğini çalarak demokrasi söylemiyle başka türlü bir vesayet üretmeye çalıştığını böylece millete ait olan gerçek demokrasiyi, gerçek demokratik iradeyi, başka türlü gasp etmeye çalıştığını görüyoruz" açıklamasını hatırlatan Özel, şunları söyledi:
SEÇİM TALEBİNİ VESAYET OLARAK GÖRÜYOR BU ADAM: Cevap vermenin bile zor olduğu bir noktadayız artık. Allah akıl fikir versin. Bu cümleleri yazacaklar, önüme koyacaklar, "sen partinin grup başkanvekilisin, sözcülerinden birisin, çık bu cümleleri oku" diyecekler, önüme dünyaları serecekler, okursam namerdim. Böyle bir ifadeyi kullanıyor olmak doğrudan kendi varlığını inkar etmek demektir. En iyimser durumla kendini güç aldığı seçimleri, sandığı, demokrasiyi, iktidarının meşruiyetini tartışmaya açmaktır. Demokrasi tam da budur. Yani o kadar anlamsız bir tartışmanın içine çekiyorlar ki bizi cevap vermekten utanç duyuyorum. Bunların aklında olan şu. Sandık, oy, halkın desteği, seçilmek bunların hepsi iktidara gelmek için bir araç. Şimdi o araç kullanılarak iktidara gelindi. Başta yargı, basın olmak üzere demokrasinin tüm kurumları ele geçirildi ve yandaşlaştırıldı. Ele geçirilemeyenler susturuldu, şeytanlaştırıldı. "Bu asimetrik denge içinde biz saray rejimimizi sürdürelim ve bunun adına demokrasi diyelim artık. Bundan sonra demokratik yolları kullananlara da vesayetçi diyelim." Vesayet tam da budur. Saray vesayeti budur. Geldiği sandığı inkar eden, halkın oyunu inkar eden serbest propaganda imkanlarının bile bu kadar kısıtlandığı yerde demokrasi talebini vesayet talebi olarak gören bir akıl meşru bir akıl değildir. Gözü dönmüş bir akıldır. Ve ne yolla olursa olsun gelip ele geçirdiği iktidarı bırakmamak için demokratik talepleri gayrimeşru gösteren bir akıldır. Biz tabi ki çıkacağız, "demokrasi" diyeceğiz, "sandık" diyeceğiz, "seçim" diyeceğiz, "oyu bize verin" diyeceğiz. Bunun dışında bir şey demiyoruz. Bazen demediğiniz yerden, "bunlar darbeci." Şimdi erken seçim, hemen seçim, sadece seçim. Seçim dışında bir şey söylemiyoruz. Tek çözüm seçim diyoruz. Seçim talebini vesayet olarak görüyor adam.
BU BULANIK FİKİRLERİ BARINDIRAN BİR AKLIN DİLE GELMESİDİR: Siz nasıl geldiniz iktidara. Bir ekonomik buhranda, erken seçimle geldiniz. Şu andaki küçük ortağınızın, kendi üçlü koalisyonundaki aldığı kararla, kendini baraj altına atması pahasına bütün iktidar partilerini baraj altında bırakacağını bilerek, çok dehşetengiz bir zamanlamayla ve işler biraz iyiye gitse dört beş parti barajı geçecekken, herkesi dokuzda bırakan bir sistem ve siyaset mühendisliğiyle, iki partili bir sistemle tek başına iktidar elde ettiniz. Şimdi halkın hakemliğine başvurmayı vesayet talebi olarak görüyor. Bu işte, tam olarak zihnin arkasındaki yoğunlaşmış ve geleceğe dönük olarak doğru yaklaşımları değil, bulanık fikirleri barındıran bir aklın dile gelmesidir, dün Ömer Çelik’in söyledikleri.
İSTANBUL SEÇİMLERİNDEKİ GİBİ MIZIKLANMAYA BAŞLADILAR: Seçim yoluyla darbe olur mu? Seçim yoluyla demokrasi olur. Sen bunu şeytanlaştırmaya çalışırsan, gerçek darbeci gerçek vesayetçi sensin. Geldiğin gibi gideceksin. Milletin oyuyla, halkın talebiyle gideceksin. Aynı İstanbul seçimlerindeki gibi, şimdiden mızıklamaya başladılar. Hatırlatırız, İstanbul seçimlerinden sonra çamura yattınız. İstanbul seçimlerinden sonra mızıkçılık yaptınız. Kendinize oy veren halkın başkasına oy vermesini makul görmediniz. Oyun bozanlık yaptınız. Ve ardından halktan en büyük cezalandırmayı gördünüz. İşte İstanbul’daki AK Parti’ye 806 bin fark yedirten, Ömer Çelik kafası hala devrede. Kaybetmeyi hazmedemeyen, seçimlerin sonucunu sadece kendileri için olduğunda başarı kabul eden, "sandığı gidelim, mutlaka balkona biz çıkalım, konuşmayı biz yapalım" anlayışı nasıl 23 Haziran’da mahkûm edildiyse yine mahkum edilecek. O gün bu büyük büyük laflar, o gün millete istikamet dayatan söylemler, akşam 19:21’de Binali Bey’i evine yolladı. ‘Ona seçimi iptal edelim’ diye gaz veren Süleyman Soylu, kapısını açtı evine yolladı. ‘Ona bu seçim sonuçlarını tanımayalım’ diye akıl veren Ömer Çelik, o gece dersini almamış, ilk seçimlerde alacak.
OK YAYDAN ÇIKTI, DEMOKRASİ REJİMİ DEĞİLDİR: Diyor ki Bülent Turan, ‘ok yaydan çıktı.’ Ok yaydan çıktının sözcük karşılığı şu, artık geri dönülemez. Demokrasilerde geri dönülemez bir şey yoktur. Yüzde 51 ile evet aldı rejim, OHAL şartlarında ve bütün baskılarla. Yarın milletin önüne sandık gelir, millet ne diyorsa o olur. Ok yaydan çıktı, demokrasi rejimi değildir. Demokrasilerde geri dönülmeyen kararalar yoktur. Denge vardır. Denetleme vardır. Yeniden sandık, yeniden seçim yanlışını düzeltme imkanı vardır vatandaşın. "Ver yetkiyi bu kardeşine" dediği gün, tek rakamlardaki enflasyon yüzde 50’lileri geçmiş fiilen. Sen bu şartlar altında tek adam rejimi millete iyilik değil, zam, işsizlik ve yoksulluk, açlık getirdiyse öyle ‘ok yaydan çıktı’ demek yok. Ömer Çelik kafası, Bülent Turan kafası aynı. Bu kafa referandumda da ‘atı alan Üsküdar’ı geçti’ diyordu. Demokrasi atı alan Üsküdar’ı geçemez. Eğer atı alan bir kusura varsa, Üsküdar’da da bir sonraki ilçede de nerede olursa, durdurulur, indirilir, suçu varsa hesap sorulur.
KOLTUĞA OTURAN BAŞKASI KALMAYINCA NEBATİ'Yİ OTURTTULAR: Nureddin Nebati, Ekonomi Bakanı. Böyle bir dönemde "faiz sonuç değil, sebeptir" önermesine iştirak edecek savunacak ve o koltuğa oturacak başkası kalmayınca Nebati’yi oturttular. Ve Nureddin Nebati görünen o ki, halk açısından çok acılı ama mizaha konu olacak bir ekonomi bakanlığı yapmaya namzetti. Hemen de faaliyetlerine başladı. Bu sisteme Erdoğan ve kendisinden başka inanan güvenen olmadığını gösteriyor. İş dünyasıyla toplantı yapıyor. Çıkışta ‘çok iyi geçti’ diyor. Toplantıdan çıkıldıktan makul dakikalar sonra o toplantıya katılan iş dünyasının aldığı izlenim dolar kuruna yansıyor ve yukarı. Bu şu demek toplantıya katılan iş dünyası, orada nezaketle yüzüne ne dedi ne diyemedi bilemeyiz ama döndü piyasalara ‘bundan olmaz’ dedi. O toplantıdan bir lira, bir buçuk lira kur düşüşüyle çıksaydın, derdik ki ‘iş dünyası Sayın Nebati’ye bir kredi açtı.’ Ama dinlediler baktılar ve özetle bundan olmaz dediler.
'DIŞ GÜÇ, MIŞ GÜÇ YOK" DERSEN BAŞINA KÖTÜ ŞEYLER GELİR: O şoktan sonra Nureddin Nebati, ne söylediğini bilmez bir şekilde ağzından yorumlanmaya çok elverişli olmayan laflar döktü. Mesela Erdoğan bir çaba içinde, herkesi dış güçlerin olduğuna inandırmaya çalışıyor. Nebati, ‘dış güç mış güç yok’ diyor. Elbette, ‘bir sürü aktör var ama dış güç mış güç yok’ dersen sen patronun oyununu bozarsın. Fahrettin Altun incinir. Çünkü bütün hikaye, "aslında biz iyiyiz dış güçler saldırıyor, o saldırıya karşı milli bir ruhla karşı çıkmalıyız." Öyle ‘dış güç mış güç yok’ dersen başına çok kötü şeyler gelir.”
Bakan Nebati'nin “Bizim modelimiz Çin Modeli, Güney Kore modeli filan değil, bu Türkiye modeli” sözlerini anımsatan Özel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“SÖYLEMDE AYRIŞIYOR EYLEM DE TAM BİAT: Biz demedik ki Çin modeli. AK Parti’nin propaganda aygıtı üretti. Hepsi aşağıda tekrarlıyor. Sakız gibi. Bu bütçe görüşmelerinin en çok çiğnenen sakızı, Çin modeli sakızı Sayın Nebati. Sen buna ‘Çin modeli değil’ dersen olmaz. Bize özgü model’ diyor. Bu daha da enteresan. Çünkü, ‘Çin modeli’ deyince yıllar öncesinin Çin’inin bugünkü Çin’in değil. Bugünkü Bangladeş’in 60 işçinin birlikte yatakhanelerde yatıp, üretim yapıp, yemek yiyip tekrar uyumaya geldiği. Bir çocukla sınırlamanın olduğu dönemleri örnek alan bu modele güzellemeler yapmaya çalışan bir propaganda ordusu var AK Parti’nin Nebati onlara da ters köşe yapmış. Ama ters köşeyi icraatta yapsa, dese ki ‘iyi yönetimle düşüreceğim faizleri, ben makroekonomik dengeleri çok doğru tutturacağım. Merkez Bankası’nı bilhassa bağımsız bırakacağım. Onun görevinin fiyat istikrarı ve enflasyonla mücadele olması anayasal görevinin arkasında duracağım’ desen o zaman AK Parti’nin söyleminden açı yaparsın ama gerçeklere birazcık olsun yakınsarsın. O zaman düşer dolar. Dolar düşünce senin artık faizleri suni olarak düşürmen gerekmez. Ama söylemde ayrışıyor eylem de tam biat.
HERKESİN AKLINI BAŞINA ALIP BAKMASI LAZIM: Asgari ücret tartışmaları sürüyor. Hani bu rejim çok hızlı karar alma imkanı veriyordu. Üçüncü toplantı dündü. Dün toplantı vardı yapılmadı. Bugün de toplanamıyorlar. Anlaşılması mümkün olmayan saçma sapan bir girdabın içinde herkesin gözü asgari ücret tespit komisyonunda ama bugün toplantı yok. Biz net olarak söyleyelim, bu asgari ücret belirlendiğinde 2825 lira o günkü para ile gittiğinizde 384 dolar alınıyordu. Bugün o para 5450 liraya denk geliyor. Yani, büyümeden pay vermeseniz de refah payı vermeseniz de gerçekten zam yapmasanız da sadece doların karşısında asgari ücreti korusanız, bu şu anda 5450 liraya denk geliyor. Ve bugün beklentiyi yükselttiler, köpürttüler şimdi, 4 bin liralarda 4 bin liranın biraz üzerinde asgari ücret. Sakın buna kalkışmayın. Bunlar cüzdanındaki mutfağındaki bağrındaki yangını söndürmez. Herkesin aklını başına alıp bakması lazım.
ASGARİ ÜCRETTEN VERGİ KALDIRILMALIDIR: Beyefendiler anket yaptırmış, çalışanların yüzde 37’si 3 bin 750 lira asgari ücret diyormuş. Hile yoluna başvurmayın. O anketi yaptırdığınız aya baktık, Kasımmış. Kasım’ dada dolar 8,5-9 liraymış. Yüzde 60-70 fark etmiş o günden beri. 5 bin liranın altında müzakere eden yetkisini bulundurduğu aldığı işçiye ihanet ediyor demektir. Biz 5 bin liranın altını kabul etmiyoruz. 5 bin 450 kurun gereğidir. İhracatçı olmayan bu parayı nasıl verecek, önemli bir sorun. Bu yükün iş verenin sırtına bırakılmasını da doğru bulmuyoruz. Hemen, Meclis kapanmadan bütçe bittikten sonra hemen, asgari ücretten vergi kaldırılmalıdır.”
Merkez Bankası’nın döviz kuruna müdahalesine ilişkin Özel, "Öyle bir notada ki bu inat gerçek olmayan fiyat indirimi, doların fırlaması ve o fırlamaya karşı alınan tedbirlerin dört müdahaledeki toplam maliyeti 4,4 milyar. Ve girdiğiniz kapıdan çıkmanın maliyeti bu" diye konuştu.
“BU YANINIZA KALMAZ”
TRT’de yayınlanan bir dizideki terör eylemlerini planlayan bir karakterin “geliyor gelmekte olan” repliğine tepki gösteren Özel, “Ben bu terbiyesizliği milletimize şikayet etmek istiyorum. Bu televizyonun hepimizin vergisi ile çektiği dizide, CHP’nin, Kemal Bey’in kullanmakta olduğu bir siyasi argümana, bir slogana bir vatan hainine söyletilerek gönderme yapılacak. Ben bu şikayeti vicdanı olan bütün AK Partili olan seçmenlere yapıyorum. Yapandan günü gelince idari olarak, talimatı verenden kanun önünde, siyasi sorumlularıyla sandıkta çatır çatır hesaplaşacağız. Bu yanınıza kalmaz” dedi.
Özel, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı ile ilgili soruya şu yanıtı verdi:
“Cumhuriyet’in kurucu kadrolarıyla sorunu olanlar, Cumhuriyet’in 100. yılının Cumhurbaşkanı olamazlar. Atatürk’e, İsmen İnönü’ye silah arkadaşlarına laf edenler, Cumhuriyet’in 100. Yılının Cumhurbaşkanı olamazlar. ‘Atatürk’e zerre muhabbet besleyen ne ölüme ne dirime’ diyen ‘fesli deli Kadir’in’ dirisine ziyarete edenler, ölüsüne beş bakan gönderenler bu ülkenin 100. Yılının cumhurbaşkanı olamazlar. Atatürk’ün manevi kızına hakaret edenleri hastanede ziyaret edenler, bu ülkenin 100. yılında yürütmenin başında Cumhurbaşkanı sıfatıyla bulunamazlar.
Bizim göstereceğimiz aday Atatürk’ü, Atatürk’ün manevi şahsiyetini rahatsız etmeyecek, eğer yaşasaydı, görseydi, benim Cumhuriyetime yakışır bir Cumhurbaşkanı denecek biri olacak. Bu konuda kimsenin endişesi olmasın. Öyle bir aday olacak, öyle bir aday Cumhuriyet’in 100. yılında Atatürk’ün oturduğu makamda, son Cumhurbaşkanı, 13. Cumhurbaşkanı olarak oturacak.”