CHP’nin kadın milletvekilleri, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine karşı kadınların hak mücadelesi için Meclis’i göreve çağırdı: “Gün, lebalep dolu kongrelerde, kurultayda boy göstereceğiz diye Meclis’in kapısına kilit vurup gitme günü değildir! Kadınları olduğu kadar Meclis’in etkinliğini de ayaklar altına alan bu saygısızlığa ses çıkarma günüdür! Biz bu hukuksuz kararı tanımıyoruz.”
CHP kadın milletvekilleri İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesine karşı TBMM'de basın toplantısı düzenledi. Milletvekilleri adına Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK) Başkanvekili Jale Nur Süllü, şöyle konuştu:
HUKUKEN YOK HÜKMÜNDEDİR:Üç gün önce uyuyan milyonlar, sabah, 42 milyon kadının canını koruyan bir sözleşmeden, İstanbul Sözleşmesi’nden, tek bir erkeğin imzasıyla çıkmaya çalıştığı haberine uyandı. En sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim, bu karar hukuken yok hükmündedir. İstanbul Sözleşmesi yürürlüktedir. 10 yıl önce, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, hazırlanma aşamasında etkin rol aldığımız, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin, bir Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni ilk imzalayan devlet olduk. Üstelik, Sözleşme, İstanbul’da imzalandığı için İstanbul Sözleşmesi olarak anılır oldu ve böylece tarihte ilk kez bir İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ülkemizdeki bir şehrin adı verilmiş oldu. Bu sözleşmenin çıkış noktası, 36 kez şikâyetçi olmasına karşın, annesi ve kendisini koruyamayan devlete karşı Nahide Opuz’un AİHM’e açtığı haklı davayı Türkiye’nin kaybetmesiydi. Sözleşme, son derece yerli ve milliydi! İlk imzacısı olduğumuz İstanbul Sözleşmesi, aynı yıl mecliste grubu bulunan tüm partilerin ortak uzlaşısıyla, alkışlarla, övgülerle, oybirliği ile kabul edilerek TBMM tarafından onaylandı. MHP grubu adına konuşan milletvekili, bu kanun için teşekkür ediyordu. AK Parti grubu adına konuşan Canikli’nin sözleri ile Bu gurur gerçekten çok tarihî bir anın da aynı zamanda yansımasını ifade ediyordu! Sözleşmenin onaylanması, Türkiye’nin ilerleme yönünde attığı bir adım olarak, herkes için son derece gurur vericiydi. Ayrıca kadına yönelik şiddetin önlenmesi açısından da kadınlar için büyük bir kazanımdı. Tek amacı, kadının güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması yoluyla şiddetin önlenmesi olduğundan, geniş toplum kesimlerince, kadın alanında çalışan sivil toplum örgütlerince sahiplenilmişti. Her eleştiride, AK Partililer, İstanbul Sözleşmesini imzalamakla ve 6284’ü çıkarmaları ile övüne övüne bitiremiyor, uygulamaları ile kadına yönelik şiddetin azaldığını söylüyorlardı. Tarih 19 Mart 2021 gece yarısı saatler 02.00 civarını gösterdiğinde televizyonlarda geçen alt yazı ile İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edildiğini öğreniyorduk.
KARARNAMEDEKİ SÖZCÜK BİLE DOĞRU SEÇİLMEMİŞTİR:Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki 46 ülkenin imzaladığı uluslararası sözleşmenin feshi diye bir şey, söz konusu dahi, olamaz. Kararnamedeki sözcük bile doğru seçilmemiştir. Hadi Türkiye’nin çekildiğine cumhurbaşkanı karar verdi diyelim. O da hukuken yok hükmündedir. Normlar hiyerarşisinde kanunların üzerinde yer alan TBMM tarafından onaylanan bir uluslararası sözleşmenin usulde ve yetkide paralellik ilkesi gereği, tek yanlı idari bir işlemle kaldırması mümkün değildir. Ayrıca, temel haklar, kişi hakları ve ödevlerinin Cumhurbaşkanı kararı ile ortadan kaldırılamayacağı, düzenlenemeyeceği Anayasa’mızın emredici hükmü olup, Cumhurbaşkanın, yetkisi olmayan bir idari karar tesis edemeyeceği açıktır. Yapılan TBMM yetki ve işlevinin gaspı, dolayısıyla, millet iradesinin yok sayılmasıdır. Burada, uzun uzun hukuki tartışma yürütecek değiliz. Bu hukuksuzluğun hesabının sorulacağı yer milletin meclisidir!
GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ: Gün, lebalep dolu kongrelerde, kurultayda boy göstereceğiz diye Meclis’in kapısına kilit vurup gitme günü değildir! Kadınları olduğu kadar meclisi etkinliğini de ayaklar altına alan bu saygısızlığa ses çıkarma günüdür! Biz bu hukuksuz kararı tanımıyoruz! İstanbul Sözleşmesi’nin, toplumdaki kadın erkek eşitsizliğini gidermeye yönelik olması nedeni ile başta bu meclisin çatısı altında kurulu KEFEK Komisyonu üyeleri olmak üzere tüm kadın milletvekillerini de yeminlerini hatırlamaya çağırıyoruz! Meclisi göreve çağırıyoruz! Tüm milletvekillerini, görevini yapmaya, kadınların hak mücadelesine sahip çıkmaya çağırıyoruz! Soruyoruz, ne oldu de övüne övüne bitiremediğiniz bir sözleşmeden gece yarısıçekilme kararı vermeye yelteniyorsunuz? AKP’yi, Türkiye’yi tarihinde ilk kez, insan haklarına yönelik bir uluslararası anlaşmadan çıkartma kararı verilmesine yönelten neden nedir? Bir insan hakkı ihlali olan kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin bu denli arttığı, nerdeyse kadın cinayeti duymadığımız tek gün olmadığı bir dönemde hangi hakla buna cesaret ediyorsunuz? Yoksa yine kandırıldık mı diyeceksiniz? Gerçi cevap açıkça ortada. 19 yıldır, merkezi yönetimi elinde tutan AKP, siyaseten tükenişinin çaresizliği içinde, kendi bekasını sürdürmek için, çıkış yolları arıyor. Tabanını bir arada tutmak için gün geliyor, dinsel inançlar, gün geliyor; dış siyaset, milliyetçilik, etnik köken, terör üzerinden kutuplaştırma ve ayrıştırma siyaseti yürütmekten geri durmayan zihniyet, bu kez de kadınların uzun mücadeleler sonucu elde ettiği kazanımların gasp etmeye kalkıyor.
HANGİ MADDESİNDE BÖYLE BİR HÜKÜM VAR: Bir de utanmadan çıkıp aile yapısını bozduğu söyleniyor. Ailenin bir bireyi olan kadınışiddetten, öldürülmekten korumaya yönelik İstanbul Sözleşmesi’nin nasıl olup da aile yapısını bozduğu söylenebilir? İstanbul Sözleşmesi’nin hangi maddesinde böyle bir hüküm var? Sözleşmenin hiçbir maddesinde aileyi dağıtmaya yönelik tek bir tehdit yok. Ama bakın neler var? Sözleşme, ilk olarak önleyici tedbirlerden bahsediyor. ‘Şiddetin çıkmaya cesaret bulamayacağı eşitlikçi bir toplum yaratmak için, gerekli önlemleri alın’ diyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği eski ve köklü bir sorun olduğu için hemen böyle bir toplum yaratamayabilirsiniz Ama, tehdit söz konusuysa kadınları etkin bir şekilde korumak için, yasal mevzuatını uygula diyor. Önleyici bir toplum yaratamadın, kadınları korumak istedin ama koruyamadın. Bu durumda kadınlar zarar gördüyse, etkin biçimde kovuşturma yap, etkin bir ceza sistemin olsun, adaleti tesis et diyor. Bunları yapmakla yükümlüsün. Ama, aynı zamanda kadınları, geleceğe dönük güçlendirme konusunda da adımlar atmalısın diyerek, devlete sorumluluk yüklüyor. Bunları yapıp, kadını birey olarak güçlendirip korumak yerine, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarak mı kadınları koruyacaksınız? Temel neden, ne kadını, ne aileyi, ne gelenekleri korumak. Artık halktan o kadar koptular ki; tek düşündükleri tek şey, tükenişlerini durdurup, kendi bekalarını korumak. Aynı zamanda tükenmiş politikalarının sonunun geldiğini görüp korkuyorlar. Bu korkuyla ne yapacaklarını bilemiyorlar. Gündüz açıklamaya cesaret edemediklerini gece yarısı kararnameleri ile yayınlar oldular. Sanıyorlar ki, millet uyuyor. Uyumuyoruz. Uyumayacağız. Uyutamayacaklar. Yalanlar üzerinden algı yönetimi de hak hukuk tanımayan kararları da millet iradesini yok sayan demokrasiyi yok etme girişimleri de artık tutmuyor.
TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ: Onun için, korksalar iyi olur. Çünkü, ‘vatandaşlarımız artık yeter’ diyor, ‘bu kadar da olmaz’ diyor ve haklı tepkiler daha gür dile getiriliyor. Kazanılmış haklardan geri adım atmama konusunda büyük bir toplumsal muhalefet var. Kadınlar İstanbul Sözleşmesi’ne, daha doğrusu kazanılmış haklarına sahip çıkmak konusunda çok kararlılar. Biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu konuda çok kararlıyız. Kadınlar ve sivil toplum örgütleri ile birlikte bu süreçte mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu konudaki yanlış algı yönetimini her zemin ve fırsatta anlatmaya devam edeceğimiz gibi, hukuksal haklarımızı kullanarak, kadınların kazanılmış haklarının geri götürülmemesinin takipçisi olacağız. Ta ki kadını ile erkeği ile eşit güç ilişkilerini, halkımızla birlikte tesis edebileceğimiz günlere dek."