Haber: ESRA ALUS - Kamera: ADEM KARABAYIR
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkan Yardımcısı Burak Dalgın, kurun kontrol edilemediğine işaret ederek, ekonomik modellerin siyasi modeller ve toplumsal modellerle tutarlı olması gerektiğini söyledi. Dalgın, “Cebinizdeki paranın değeri düşerken sizin refahınız artamaz. Kalıcı kalkınma için Türkiye'nin orta gelir tuzağını yıkıp geçmesi gerekiyor. Yegâne yol bu” dedi.
Türkiye ve Avrupa ülkelerinde çeşitli şirketlerde ve sivil toplum kuruluşlarında yönetim kurulu üyeliği yapan ve bir projesi de Harvard Üniversitesi’nde vaka çalışması olarak okutulan DEVA Partisi Dijital Dönüşüm ve Teknoloji Politikaları Başkanı Burak Dalgın, ANKA Haber Ajansı’na ekonomi, partinin siyasi hedefleri ile projeleri hakkında değerlendirmede bulundu.
Son iki haftadır Türkiye’nin değişik illerinde yurttaşlarla temaslarda bulunduğunu belirten Dalgın, "Gelecekten beklentiler konusunda çok net bir mutabakat var. Vatandaşlarımız artık mevcut hükümetle vedalaşmışlar. Onu net bir şekilde görüyoruz. Bundan sonra kime yetkiyi verecekleri konusunda da kulak kabartıyorlar. Burada da görmek istedikleri doğal olarak rasyonel çözümler" diye konuştu.
Dalgın'ın açıklamaları şöyle:
EKONOMİDE ÜÇ ALANDA SIKINTILARIMIZ VAR: “Türk ekonomisinde üç büyük mesele var. Kurumlar, kurallar, kadrolar. Ekonomik kurumlar çok önemli, bunların çalışması lazım ve bunların işlediğinden herkesin emin olması lazım. İkinci mesele, bunların kurallarla yönetiliyor olması lazım. Şahsi kanaatlerle değil, görüşlerle değil, beli kurallar çerçevesinde işlemesi lazım. Üçüncü mesele de yetkin kadroların bu işleri yapıyor olması lazım. Bugünkü duruma baktığımızda her üç alanda sıkıntılarımız var. Çünkü kurumlar sıklıkla yıpratılıyor ve düzgün işlediklerine dair pek bir kanaat oluşmuyor. Kuralların nasıl işlediği konusunda ciddi soru işaretleri var, kadrolar konusunda da çok sık değişiklikler oluyor.
İNSANLAR ÖNLERİNİ GÖREMEZLERSE YATIRIM DA YAPMAZ: Son iki senede üç Hazine ve Maliye Bakanı, dört Merkez Bankası Başkanı değiştirdik. Yani ekonominin işleyişi için güncel açıdan ciddi sıkıntılar olduğu görülüyor. Meşhur laftır, ’Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz’. Türk lirasına, faizlere, enflasyona baktığımızda bunu görüyoruz. Bundan henüz üç ay önce biliyorsunuz bir Orta Vadeli Program açıklandı. 2024 senesi için hükümetimiz dedi ki ‘Ortalama dolar kurunu 10 lira 27 kuruş olarak öngörüyorum’. Şimdi bugün 14 lira düzeyinde bir döviz kuru söz konusu. Sadece üç ay sonra. Demek ki beklentilerle ilgili alakalı ciddi bir sıkıntı var. Yani insanlar önlerini göremezlerse, üç-dört senelik plan yapamazlarsa yatırım da olmaz. Dolayısıyla istihdam ve ekonomik büyüme de olmaz.
GÜNEY KORE, BİZİM 4 KATIMIZ BÜYÜKLÜKTE: Daha orta, uzun vadeli meseleye gidecek olursak benim çocukluğumda Türkiye ile Güney Kore kişi başına milli geliri aşağı yukarı aynı seviyedeydi. Bugüne baktığımızda Güney Kore bizim 4 katımız bir büyüklükte. Biz 8-9 bin dolarlardayız. Onlar 30 bin doları geçtiler. Esas mesele bu. Yani nesiller geçerken Türkiye nispeten geride kalıyor. Yıllardır Türkiye, dünya ekonomisinin yüzde 1’i, dünya ihracatının yüzde 1’ine sahip. Üş aşağı beş yukarı aynı yerde dolanıyoruz. Bundan 45 sene önce Türkiye, dünyanın 21 büyük ekonomisi arasındaydı, bugün yine 21’inci büyük ekonomisi. Seneler çerçevesinde baktığımızda birtakım ülkeler yanımızdan geliyor, geçiyor. Ama biz aynı noktada kalıyoruz. Bizim önce kısa vadeli meselelerimizi bir çözmemiz lazım. Yani zeminin bir sağlamlaşması lazım. Sonra da orta, uzun vadeli, güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyümeyi gerçekleştirmemiz lazım.
ÜRETİCİ VE TÜKETİCİ FİYATLARI ARASINDAKİ MAKAS MUAZZAM AÇILDI: TÜİK verilerine baktığımızda iki tane şey görüyoruz. Enflasyonun tek haneye ineceği senelerdir söyleniyor. Her senenin başında hem Merkez Bankası hem hükümet, enflasyonu tek haneye indirmekten bahsediyor. Bu birinci konu. Şimdi TÜİK verileri çerçevesinde bile enflasyon yüzde 20’nin üzerine çıktı. Tüketici fiyatlarıyla enflasyon da ikinci konu. Üretici fiyatlarıyla tüketici fiyatları arasındaki makas muazzam açıldı. Yüzde 30, yüzde 40 daha fazla ödediğim bir şeyi size sadece yüzde 20 daha pahalı satamam.
PARANIZIN DEĞERİ AZALIYORSA YABANCILAR İÇİN UCUZLUYORSUNUZ DEMEKTİR: Bunun neticesinde de en büyük meseleye geliyoruz. TÜİK verilerine inanmak, inanmamak meselesi. İnandığımız dünyada dahi Merkez Bankası verileri ve TÜİK verileri çerçevesinde Türk lirası son 25 senenin en düşük değerinde. Bu, reel olarak bizim cebimizdeki paranın değerinin azalmış olması anlamına geliyor. Bu durum, aynı zamanda yabancılar için buranın ucuzlaması demek. Edirne'ye bir milyon turistin gelmesi sürpriz değil yani. Sizin paranızın reel değeri azalıyorsa yabancılar için ucuzluyorsunuz demektir. Yaşadığımız da bu. Üstüne üstlük, hakikaten enflasyon TÜİK’in söylediğinden daha yüksekse çok daha ağır bir tabloyla karşı karşıyayız. Çarşıya, pazara, süpermarkete giden, fatura ödeyen herkes de bu konuda çok net bir kanaate sahip.
ASGARİ ÜCRET KAYIT DIŞINA İTMEMELİ: Aralığın 15’ine kadar asgari ücret belirlenmiş olacak. Bu ücreti devlet belirliyor ancak ücreti özel sektör ödüyor. Belirlenen ücretin bir taraftan geçinilebilir bir seviyede olması lazım, öbür taraftan da işletmelerin bunu ödeyebilmeleri lazım. Bunu çok yükselttiğiniz noktada kayıt dışına kaçma, asgari ücretten daha düşük fiyata sigortalamadan çalışmalar başlayabilir. Buna dikkat etmemiz lazım.
TÜRKİYE ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞAN ORANINDA DÜNYA ŞAMPUYONU: Türkiye, asgari ücretli çalışan oranında dünya şampiyonlarından bir tanesi. Nüfusun neredeyse yüzde 45’i asgari ücret veyahut da civarında ücretle çalışıyor. Hepimiz asgari ücrete doğru yaklaşıyoruz. Dünya ülkelerinde asgari ücretli çalışan oranı bu yüzde 10-15-20 civarında. Asgari ücret, Türkiye'de neredeyse ortalama ücret haline geliyor. Asgari ücretle çalışan sayısı artıyor. Türkiye, o anlamda çok muazzam bir vasatlığa mahkûm ediliyor. Geçirmek çok zor. Türkiye'deki açlık ya da yoksulluk sınırı belli. Asgari ücretin çok üzerinde rakamlardan bahsediyoruz. Güçlü, sürdürülebilir, kapsayıcı büyümeyi sağlamamız gerekir. Daha önce asgari ücretteki artışlar 350 dolar civarına çıktı. Sonra Türk lirasındaki değer kaybı çerçevesinde 250 dolara neredeyse yaklaşan bir seyir izledi. Aynı şeyi tekrar yaşamamak lazım. Yani kaşıkla verip kepçeyle onu geri almamak lazım. Onun için de ekonomide yapısal bir değişime gitmesi lazım.
PARANIZIN DEĞERİ DÜŞERKEN REFAHINIZ ARTAMAZ: Ekonomik modeller tartışılırken kaçırılan iki nokta olduğunu düşünüyorum. Birincisi; cepteki paranın değeri azalırsa refah artmaz, artamaz. Kuru kontrol edemeyen bir ekonomi yönetimi diyor ki ‘Biz zaten kuru serbest bırakacaktık’. O zaman niye üç ay önce, 2024 için 10 lira 27 kuruşluk bir kur öngörüsünde bulundunuz? Madem böyle bir planınız vardı, onu niye söylemediniz? İkinci mesele; ekonomik modellerin siyasi modeller ve toplumsal modellerde tutarlı olması lazım. Yani otoriter bir ülkeye özeniyorsanız ekonomi modelinde, siyasi modelde, toplumsal modelde daha otoriterliğe yatkın bir öngörünüzün olması lazım. Demokratik piyasa ekonomilerine özeniyorsanız bütün toplumsal ve siyasi modelinizin de ekonomik modelle beraber oraya benziyor olması lazım. Model tartışmasını yaparken işte onun orası, bunun burası gibi bir şey yok. Bir paket program alıyorsunuz. Çok dikkatli olmak lazım.
VATANDAŞLARIMIZ ARTIK MEVCUT HÜKÜMETLE VEDALAŞMIŞLAR: Çeşitli vilayetlere gidiyoruz. Ben, sırf son iki hafta içinde İstanbul, Ankara, Bursa, Kahramanmaraş, Malatya, Elazığ, Gaziantep ve Tunceli'ye gittim. Genel Başkan’ımız ve arkadaşlarımızla Türkiye'nin çok farklı bölgelerinde sorunların ortak olduğunu görüyoruz. Gelecekten beklentiler konusunda çok net bir mutabakat var. Vatandaşlarımız artık mevcut hükümetle vedalaşmışlar. Onu net bir şekilde görüyoruz. Bundan sonra kime yetkiyi verecekleri konusunda da kulak kabartıyorlar. Burada da görmek istedikleri doğal olarak rasyonel çözümler.
EYT İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARIMIZ VAR: EYT konusunda iki şeyi aynı anda başarmak durumundayız. Biri olayın hakkaniyet kısmı. Vatandaşlarımızın hakkaniyetli bir şekilde emekliliğe kavuşmaları. İkinci de bu işin mali sürdürülebilirliği. Kamu maliyesinin bu işi kaldırabiliyor olması lazım. Biz kendi iç çalışmalarımızı yaptık. Yurt dışı modellere baktık. EYT dernekleriyle konuşuyoruz. Kendi modelimizi daha rafine hale getirmek için o istişareler devam ediyor. Yani bir çözüm getireceğiz.
İLK 90 VE 360 GÜNLÜK PLANLAR HAZIRLANIYOR: İktidarın değişiminden sonraki ilk 90 ve ilk 360 günde neler yapacağımızı bütçeleriyle açıklıyoruz. Şu ana kadar tarım, sosyal politikalar, çevre ve afetle dahil dört alanda açıklamada bulunduk. Bu açıklamalar 20 fasiküle kadar çıkacak. Dijital dönüşüm ve teknoloji alanındaki planlarımızı da açıkladık. Bundan sonraki açıklamalarımız eğitimle, makro ekonomiyle, çevre makro ekonomi planlarıyla bu iş devam edecek.
GİRİŞİMCİNİN ÖNÜNÜ AÇMAK İSTİYORUZ: 'Yarına Atalım" diye bir eylem planımız var. Bunu Genel Başkan’ımızla beraber ilan ettik. 38 maddeden oluşuyor. 6-25 yaş arasındaki bütün gençlere internet ücretsiz yapacağız. Bu sayede dünyayla entegrasyonu besleyeceğiz. Eğitimde dijital müfredat gibi uzaktan eğitim gibi şeylere bütün vatandaşlarımızın ulaşmasını ve fırsat eşitliğini yakalamayı hedefliyoruz. Rekabetçi girişimcilerin önünü açacağız. Startup kanunu ve tek çalışanlar için freelance kanunu çıkaracağız. Bir şirket kurdunuz. Normalde ne oluyor? Birisi geliyor size, ‘Hadi bakalım defter nerede, vergi nerede, sigorta primi nerede, ticaret odası aidatı nerede’ diye soruyor. Bunları ortadan kaldırmak istiyoruz. Girişimcinin net bir şekilde önünü açmak istiyoruz.
KRİPTO PARA KONUSUNDA ÖZGÜRLÜKÇÜ MEVZUAT GETİRECEĞİZ: Dijital Türk parası çıkaracağız. Kamunun ödemeleri için kripto para konusunda da özgürlükçü mevzuat getireceğiz. Kamu mimarisini buna göre değiştirmek durumundayız. Kağıda imzayı kamudan kaldıracağız. Bu devirde artık bu işin olmaması lazım. Birtakım platformlar kuracağız. Mesela takip gov.tr üzerinden vatandaşlar kamudan taleplerinin ne noktada, kimin masasında, ne seviyede ilerlemiş olduğunu görecekler. Şeffaflık gov.tr’de bütün ihale süreçlerini takip edebilecekler. Öneri gov.tr’de çeşitli düzenlemelerle alakalı öneriler yapabilecekler. Vatandaş devletin ilişkisini yeniden tanımlayacağız.
SİBER KUVVETLER ADINDA BİR ÖZEL KUVVET KURACAĞIZ: Kamuya yeni kabiliyetler kazandıracağız. Mesela "Silikon Vadisi'nde Büyükelçilik" diyeceğiz. Türkiye'nin güvenliğini sağlamak üzere siber kuvvetler adında bir özel kuvvet kuracağız. Bütün bu işleri koordine etmek üzere dijital dönüşüm ve girişimcilik konularıyla alakalı bir bakanlık kuracağız. Bunları yaptıktan sonra yarına atılımı gerçekleştireceğimizi düşünüyoruz. Kalıcı kalkınma için Türkiye'nin bu orta gelir tuzağını yıkıp geçmesi için yegâne yol bu açıkçası.”