Eğitim-İş, Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) ile Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) arasında imzalanan tüm protokollerin iptal edilmesi için çağrı yaptı. Eğitim-İş’in açıklamasında, "Protokol adı altında TÜGVA'nın bugüne dek eğitime dahil olmaktan nasıl bir çıkar devşirdiği, geriye dönük şeffaf bir soruşturmayla incelenmelidir. Hak yemenin erbabı haline gelen bu vakfın gençlerimize öğreteceği bir erdem olamaz. Bu vakıf ders veremez, ancak hesap verir" denildi.
Eğitim-İş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın kurucusu olduğu TÜGVA hakkında çeşitli belgelerle ortaya çıkan iddialara ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada şunlar kaydedildi:
"Cumhurbaşkanı'nın oğlu Bilal Erdoğan'ın kurup yönettiği, AKP'li belediyeler aracılığıyla arazi tahsisinden devasa kredi kolaylığına, bağış serbestisi ve denetimsizliğinden hükümet eliyle propaganda yapılmasına kadar iktidarın tüm imkanlarını seferber ettiği vakfın, kendini adeta bir paralel devlet olmaya vakfettiği ortaya çıkmıştır.
Bu rezalet tabloda ülke adına söylenebilecek elbette çok şey vardır ancak bu yapılanlar, bizim alanımız olan eğitim açısından da ele alınmalıdır. Eğitim açısından bu rezaletin iki boyutu vardır:
Birincisi; ortaya çıkan kadrolaşma skandalı, sınavlardan iyi not almasına rağmen muhalif ayıklama sistemi olarak getirilen mülakat düzeninin bile masum kaldığını, artık işlerin daha organize ve mobilize olduğunu ortaya koymuştur. Burada çalınan, sadece yönetici koltukları ve güç değildir. Burada çalınan, gençlerin umudu ve ülkenin geleceğidir. Ortadaki tablo, her yıl bu ülkenin insanlarına umut satmak için yapılan ve devlette bir iş bulma umuduna sahip insanların girmek için para ödediği KPSS’nin nasıl kadük hale geldiğinin resmidir. Kendisi ya da ailesi yandaş olmayan bir gencimizin 15 yıl boyunca okul okumasının TÜGVA'dan gelen bir mesaj kadar kıymeti olmadığı bu düzeni kuranlar, bu ülkenin insanlarına bir gelecek borçludur! Eğitimciler olarak söylemeliyiz ki okumakla, hak etmekle, çalışmakla bir yere gelinemeyeceği fikrini bu torpil mekanizmalarıyla yeşertmek, bir ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür.
İkincisi; böyle karanlık faaliyetlerine rağmen bu vakfın MEB eliyle milli eğitimimize nasıl ve neden dahil edildiği tekrar masaya yatırılmalıdır. Bilindiği üzere; başta sendikamız olmak üzere ilerici kamuoyunun tepki gösterdiği, TÜGVA ile inatla ve peş peşe imzalanan protokoller, Danıştay'ın iptal kararına rağmen MEB tarafından yürürlükte tutulmuştur. Bir eğitim emekçisi ya da velinin kapısınıçaldığında öyle hemen görüşemediği birçok il ve ilçe milli eğitim müdürünün, TÜGVA yöneticileri karşısında amirleri kendilerini ziyarete gelmişçesine hazır olda durmaları da sosyal medya paylaşımları vesilesiyle kamuoyunun malumu olmuştur. Son skandal ortaya koymuştur ki TÜGVA sadece eğitime değil, eğitimin yöneticilerini belirleme alanına da dahil edilmiştir. Bu böyle gidemez!
Eğitim-İş olarak altınıçiziyoruz: Devletin koltuklarını hak etmeyen insanlarla dolduran, kendine has bir torpil mekanizmasının mucidi olan, gençlerimizin umudunu ve milli eğitimin itibarınıçalan TÜGVA ile MEB'in imzaladığı tüm protokoller derhal iptal edilmelidir! Protokol adı altında TÜGVA'nın bugüne dek eğitime dahil olmaktan nasıl bir çıkar devşirdiği, geriye dönük şeffaf bir soruşturmayla incelenmelidir. Hak yemenin erbabı haline gelen bu vakfın gençlerimize öğreteceği bir erdem olamaz. Bu vakıf ders veremez, ancak hesap verir! Eğitim-İş olarak konunun takipçisi olacağımızı, ortaya saçılan belgelerin eğitimle ilgili olan kısımlarını dikkatle incelemeye devam edeceğimizi ve inceleme sürecinin sonunda hukuki yollara başvuracağımızı ilan ediyoruz."