Ekonomist Cevdet Akçay, "İnadına, inadına faiz indirilince inadına inadına da döviz fiyatları patladı gitti. TL’ye olan güven kayboldu. Artık, Türk lirası Türk ekonomisini taşıyamayacak hale gelmiştir. Türk ekonomisi dış borçkoliktir. Aynen alkolik gibi Türk ekonomisi dış borç bulamadığı zaman krize girer. Bugün yaşadığımız da aynen budur” dedi.
TÜSİAD ve Koç Üniversitesi ortaklığı ile oluşturulan Ekonomik Araştırma Forumu (EAF), “2022'ye Girerken Türkiye Ekonomisi” başlıklı çevrim içi konferans düzenledi. Ekonomistler Cevdet Akçay, Gizem Öztok Altınsaç, Ege Cansen, Selva Demiralp, Uğur Gürses ve Hakan Kara ekonomi yönetimini eleştirerek TL’nin daha fazla dolarize edildiğine dikkat çekti.
Ekonomist Cevdet Akçay şunları söyledi:
TÜRK EKONOMİSİ DIŞ BORÇKOLİKTİR: Türk ekonomisi dış borçkoliktir. Aynen alkolik gibi Türk ekonomisi dış borç bulamadığı zaman krize girer. Bugün yaşadığımız da aynen budur. Yaşadığımız tablonun temelinde yatan hadise budur. Dış borcu bulamadığı zaman krize girer. Evdeki şişelerin sonunu içen alkolik gibi oradan buradan topladıklarını içerek idare etmeye çalışıyor ama sonunda hiçbir şey kalmadı. Eh bakkal da alkol vermiyor.
İŞ TAMAMEN KONTROLDEN ÇIKIYOR: Zaten böyle bir bela geldiği zaman hiçbir zaman tek başına gelmez. Yanında birtakım problemleri de getirir. Bir pandemi ortamı var. Bunun yarattığı çok önemli bir olay var. O da gıda maddesi fiyatlarındaki artış. Yüzde 40’a yakın artış var. Mesela bütün dünyada nebati yağı krizi var. Nebati yağı fiyatları yüzde yüzün üzerine artmış vaziyette. Bir de bunun Türk lirasının değer kaybıyla çarpınca iş tamamen kontrolden çıkıyor.
BENZER KRİZLERDE NELER YAPILACAĞINI BİLİYORDUK: Şimdi klasik olarak Türkiye bundan önce benzer krizlere girdiğinde aşağı yukarı ne yapacağımızı biliyorduk. O da şuydu; işte IMF'yle anlaşma yapılıyordu. IMF bir meyhaneci, içki satan bir dükkandı. İşte bize de diyordu ki ‘Ben sana biraz döviz vereyim. Ayrıca bir paket veriyorum. Bütçe açıklarını azalt, devlet gelirlerini arttır, harcamalarını kıs" derdi. Ondan sonra işte bir 6-8 ay içinde tekrar normalize oluyordu. Yine biz ufak ufak alkol alıp yolumuza devam ediyorduk.
TÜRKİYE'DE ENFLASYONUN SEBEBİ DEVALÜASYONDUR: Bugünkü hükümet böyle bir IMF'e gitmem kompleksine girdi. O zaman nereden döviz bulacağız? Devamlı ‘Bu sıcak dövizle değil, ihracat artışıyla gelen dövizle döviz noksanımızı gidermemiz gerekir’ diyorduk. Döviz arzı artınca da bir müddet sonra döviz fiyatları stabilize olur deniyordu. Tabii bu zor bir süreç. Böyle paldır güldür yapılacak bir süreç değil. Ayrıca tabii birtakım çılgınlıklar yapıldı. Türkiye'de enflasyon faiz arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Türkiye'deki enflasyonun sebebi devalüasyon veya Türk lirasının değer kaybıdır. Tuhaf bir şey çıktı ortaya, faizi indirince enflasyon da iner gibi artık sıfat takmak istemiyorum. Yanlış diyelim. Zırva falan demeyelim. Faiz inince döviz çıkıyordu. Bunu bilmeyecek bir şey yoktu.
İNADINA İNADINA FAİZİ İNDİRİNCE DÖVİZ PATLADI GİTTİ: Bin defa dediler. İnadına, inadına faiz indirilince inadına inadına da döviz fiyatları patladı gitti. Naci Ağbal geldiğinde, eski modelle adam ne yapsın faizleri arttırıp 1 TL civarında doları geri çekmişti ama Cumhurbaşkanlığı bu politikayı istemedi. Yani ne kadar zıttına gitmek mümkündü? Kediyi üzerimize sıçratmak için ne yapmak lazımsa o yapıldı. Geldiğimiz noktada şimdi bu ihracat artışıyla dövizin bollanması en azından arzın talebinden yüksek hale gelmesi konusu biraz zorlaştı. Çünkü bugünkü döviz talebi daha ziyade tasarrufçunun döviz almasından doğuyor. Şu an Türkiye'nin ithalat yapacak kadar dövizi var ama döviz talebi dediğimiz şey sadece reel sektörden de olmaz ki. Aynı zamanda yatırımcıların tercihlerinden doğar. Son zamanki patlamalarda tamamen bu yüzden olmuştur. TL’ye olan güven kaybolmuştur.
TL TÜRK EKONOMİSİNİ TAŞIYAMAYACAK NOKTAYA GELDİ: Çok zorlu bir sürece girdik. Daha ileri baktığımız zaman Türk lirasının artık Türk ekonomisini taşıyamayacak noktaya geldiği kanaatindeyim. Türk lirasından herhalde bir şekilde vazgeçeceğiz. Yani daha istikrarlı devam etmek için yine böyle işte euroya bağlanmak gibi. Türk ekonomisine bu açık ekonomide, küresel ekonomide taşıyamıyor. Türk ekonomisi çift paralı oldu. Her konuda 2 para birden kullanılınca bildiğimiz para teorileri çalışmıyor.
“MUHTEVASI KORKUNÇ ZAYIF, İÇİNDE HİÇBİR ŞEY YOK"
Model takıntısıyla yola çıkıldı ve bundan bir şekilde sapılmıyor. Bence yanlış hedef kovalanıyor. Arada da örnek ülke ilanları geliyor. Çin, Güney Kore örnekleri geliyor. Bu çok çok sakıncalı bir durum. Böylece gerçeklikten uzaklaşılıyor. Büyüme denen süreç çok komplike, böyle basitlikler kaldıramayacak kadar komplikedir. Bize model diye henüz bir şey sunulmuş değil. Saraydan bir doküman çıktı. Baş danışmanın dokümanı, muhtevası korkunç zayıf, içinde hiçbir şey yok. Modeli bırakın çerçeve diye algılanacak bir şey yok içinde. Daha da fenası içinde yanlışlar var.”
Konferansa katılan diğer ekonomistlerin değerlendirmeleri de satır başları ile şöyle:
“ATILAN ADIMLARLA TL’YE DEĞER KAYBETTİRİLDİ”
TÜSİAD Başekonomisti Gizem Öztok Altınsaç: Bizim için soru işareti olan bazı konular var. 2020’den bu yana Türkiye ekonomisi potansiyeli üzerinde büyüyor. Her ne kadar Merkez Bankamız yazılarında, raporlarında PPK metinlerinde arz yandı dese de hayır Türkiye'de enflasyon, talep yanlı. Global taraftan ithal ettiğiniz bir enflasyon var. Atılan adımlarla TL’ye değer kaybettirildi. Kontrol kaybı yaşandı. Bir kur geçişkenliği de mevcut. Sistem bozuldu. Atılan adımlarla zaman kazanıldı ama TL’nin daha fazla dolarize edildi.
“YAŞADIĞIMIZ SORUNLAR İKTİSATTA GÖRÜLMEMİŞ TEDAVİSİ OLMAYAN BİR HASTALIK DEĞİL”
EAF Direktörü Selva Demiralp: Türkiye ekonomisi için gerçekten çok karmaşık bir noktaya geldi. Şu anda geldiğimiz yer temel iktisat prensiplerinin öngörülerinden çok farklı değil. Ve enflasyon hedeflemesinden sapıldığı zaman da ne tür sonuçlar olacağını, bunun nasıl büyümenin bir noktada geri tepmesine sebep olacağını aslında çok temel konulardandır. Derslerde de öğrencilere ilk bunu anlatırız. Yaşadığımız sorunlar iktisatta görülmemiş tedavisi olmayan bir hastalık değil. Çünkü biz bunu biliyoruz. Hastalığı biliyoruz. İlacını biliyoruz. Dolayısıyla eğer tekrar geleneksel tedaviye geçersek düzlüğe çıkabileceğimiz. Uzun süredir aynı daire etrafında döndüğümüzü düşünüyorum. “