CHP Tarım ve Orman Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, Tarım ve Orman Bakanı tarafından bugün sunumu yapılan 2025 yılı Tarım Bütçesini değerlendirdi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, bakanın bu sunumla, AKP iktidarının gelecek yıl tarıma en düşük oranda destek sağlayacağını açıkça itiraf ettiğini belirtti ve yazılı açıklamasında şu eleştirileri getirdi:
“Tarım Kanunu’nun 21. maddesi, milli gelirin en az %1’inin tarıma ayrılmasını zorunlu kılmaktadır. Ancak bugün Sayın Bakan’ın sunduğu bütçede bu oranın yanına bile yaklaşılmamıştır. Bakanlık, 2025 yılı için tarımsal destek bütçesini 135 milyar TL olarak planladığını açıklamakta; ancak bu rakam, milli gelirden tarıma ayrılması gereken yasal payın çok altında kalmaktadır. Bu, yalnızca kanunun ihlali değil, aynı zamanda çiftçilerimizin yaşadığı ekonomik sıkıntıların daha da derinleşmesine yol açacak bir ihmaldir.
2007-2023 yılları arasında AKP iktidarı, tarımsal destekleri milli gelirin %1’inin yarısına bile ulaştıramamıştır; 2025 bütçesiyle ise bu oran beşte bire düşürülmüştür. Bu süre boyunca çiftçiler, yasal haklarından mahrum bırakılmış, tarıma ve üretime gereken değer verilmemiştir. Sayın Bakan, tarım ve gıda sektörünün ülke ekonomisine katkılarından, gıda güvenliği ve kırsal kalkınmadan bahsederken somut destekleri gizleyip, su tasarrufu ve verimlilik gibi soyut ifadelerle gerçek sorunları örtbas etmiştir. Mazot ve gübre desteğinin yüzde 50’sinin karşılanacağını söylemek, artan maliyetler karşısında çiftçimizin yükünü hafifletmeye yetmemektedir. Girdi maliyetlerinin hızla yükseldiği bu ortamda açıklanan oranlar, çiftçinin üretim maliyetlerini düşürmeye yeterli olmaktan çok uzaktır.
Bakanlığın sunduğu sözleşmeli üretim dayatması ve yeni destekleme modeli, çiftçiyi bağımsız üreticilikten uzaklaştırarak büyük sermayenin kontrolüne sokmayı amaçlamaktadır. Küçük üreticinin rekabet gücünü tamamen ortadan kaldıracak bu model, çiftçiye ne kadar üretim yapacağını ve ne fiyatla satacağını dikte etmektedir. Küçük çiftçilerin sermaye yetersizliği ve teknolojik altyapı eksikliği gibi sorunlarını çözmek için gerçekçi adımlar atılmamaktadır. Kırsal kalkınma projelerinin daha çok büyük işletmelere yönelik olarak planlanması, küçük çiftçilerin yok sayıldığını gözler önüne sermektedir.
Bakanlık sunumunda ‘Gıda Güvenliği’ ve ‘Gıda Arz Güvenliği’ sıkça vurgulanmıştır; ancak bu güvenliği sağlamak için alınan önlemler yetersizdir. Su kaynaklarının korunmasına yönelik projeler, daha çok büyük tarım işletmelerine kolay erişim sağlamak üzerine kurulmuştur. Çiftçiyi kuraklık ve iklim değişikliği karşısında koruyacak bir strateji sunulmadığı gibi, uzun vadeli su koruma planı da mevcut değildir. Türkiye’nin tarımsal ithalata bağımlılığını azaltmak için üretim desteklerinin artırılması gerekirken, ithalatı azaltmak adına alınacak önlemler konusunda bir bilgi paylaşılmamıştır. Yerli üreticiyi desteklemeye yönelik ciddi teşvikler getirilmediği sürece et ithalatını bitirme hedefinin de boş bir söylemden ibaret olduğu açıktır.
Sonuç olarak, 2025 yılı Tarım Bütçesi, Türk çiftçisinin karşı karşıya olduğu yapısal sorunlara çözüm getirmekten uzaktır. Çiftçimizin gelirini artırmaya yönelik somut destekler sunulmamış; Tarım Kanunu’nun gereklilikleri yerine getirilmemiştir. Bu bütçe ile çiftçilerimiz ne üretim maliyetlerinden kurtulabilir ne de sürdürülebilir bir gelir elde edebilir. Yapısal sorunlar çözülmediği sürece, yüzeysel reformlarla tarımsal kalkınma sağlanamayacaktır.”