Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Bizim için 10 Ocak’lar uzun bir süredir bayram günü olmaktan çıkmış durumda. Üzülerek belirtmem gerekir ki bu yılki 10 Ocak, 60 yıldır gördüğümüz en kötü 10 Ocak’tır” dedi.
Nazmi Bilgin, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü ve Gazeteciler Cemiyeti’nin 76. kuruluş yıldönümü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı. “10 Ocak, çalışma yaşamındaki haklarımızın yasalaşmasının bayramıydı. Geçen 60 yılda elimizde ne haklarımız kaldı ne de özgürlüğümüz. Bayramımızı elimizden aldılar ama biz gazeteciler, yeniden bayram gibi kutlayacağımız 10 Ocaklar için dayanışmamızı büyüteceğiz” diyen Bilgin, şunları aktardı:
GAZETECİLER CEMİYETİ STÜDYOSU CANLI YAYINLA KULLANIMA AÇILACAK: “Yönetim Kurulu’muz ve üyelerimizden oluşan bir heyet, 10 Ocak’ta Anıtkabir’i ziyaret edip Büyük Atatürk’ün mozolesine çelenk koyacak. Öğleden sonra 16:00’da ise Avrupa Birliği desteği ve Cemiyetimiz katkılarıyla hayata geçirilen ve gazetecilere tamamıyla ücretsiz hizmet verecek Gazeteciler Cemiyeti Stüdyosu canlı bir yayınla kullanıma açılacak. Bu özel canlı yayında değerli misafirlerimiz olacak.
GAZETECİLERİN DAYANIŞMASI KAMU YARARININ BİR GEREĞİDİR: İfade ve basın özgürlüğünün kısıtlanması, gazetecilerin görevlerini özgürce yapabilme imkânından mahrum bırakılması; sayfaların, ekranların, haber portallarının kapılarının eleştirme hakkını kullanan meslektaşlarımıza kapatılması; ceza davaları, hapse atılan meslektaşlarımız, gazetecilere yönelik şiddet ve saldırılarda artış; sendikasızlaşma ve basına verilen ağır para cezaları günümüzün en ciddi sorunlarıdır. Demokrasilerde şeffaf ve güvenilir bilgiye erişim yaşamsal önemdedir. İfade özgürlüğü ve özgür basın, çağdaş, katılımcı ve çoğulcu demokrasinin olmazsa olmazlarıdır. İfade ve basın özgürlüğü, şeffaflık ve hesap verilebilirlik, çağdaş toplumların ve demokrasinin temel direkleridir. Bunlar sadece basının ve gazetecilerin değil, tüm toplumun meselesidir. Bu özgürlüklerden yoksun bir toplum ne gelişebilir ne de bağımsız olabilir. Bu nedenle biz gazetecilerin mesleki dayanışması, kamu yararının bir gereğidir. Ülkemize sevgimizin, topluma saygımızın ve demokratik gelişmemizin olmazsa olmazı gazeteci dayanışmasını büyütmektir.
60 YILDIR GÖRDÜĞÜMÜZ EN KÖTÜ 10 OCAK: Bizim için 10 Ocak’lar uzun bir süredir bayram günü olmaktan çıkmış durumda. Çünkü yasa koyucunun ‘Gazeteci ekonomik olarak da özgür olmalı, iş güvencesi olmalı, kalemini özgürce kullanmalı’ diyerek hazırladığı 212 sayılı Yasa artık tarih olmuştur. Ücret düzeni, fazla çalışma, yıllık izin gibi haklarımızı düzenleyen, ağır çalışma koşulları nedeniyle yıpranma hakkımızı hüküm altına alan iş kanunumuz ne yazık ki fiilen rafa kaldırılmıştır. Haklarımız kâğıt üzerinde kalmış, uygulanmaz hale gelmiştir. Çünkü basın sendikasızlaştırılmış; gazeteciler, işverenlerin istediği ve izin verdiği kadar hakla yetinmek zorunda kalmıştır. İşsizlik ve güvencesizlik en büyük sorunlarımız haline gelmiştir. Üzülerek belirtmem gerekir ki bu yılki 10 Ocak, 60 yıldır gördüğümüz en kötü 10 Ocak’tır.
GAZETECİNİN KADERİ HALKIN KADERİNDEN AYRI DEĞİLDİR: Gazetecinin kaderi halkının kaderinden ayrı değildir. Tüm toplum gibi yüzde 80’i aşan gerçek enflasyon karşısında meslektaşlarımız ekonomik olarak ezilmiştir. Bizler, kamu yararı için görev yapmaktan onur duyan gazeteciler olarak her türlü ekonomik soruna karşın gerçekleri aktarmaktan vazgeçmeyeceğiz. Bununla birlikte gazeteci, kalemini kullanırken kendini özgür hissetmek zorundadır. Ceza ve sansür baskısı ne kadar ağır bir sorunsa ekonomik kriz de gazetecilik için bir o kadar ağır bir sorundur. Elbette ne cezalarla yılarız ne basın özgürlüğü ihlalleriyle ne de ekonomik krizle. Ancak sormak isterim; ay başında alacağı üç kuruş maaşla giderlerini karşılayamayan, her an tazminatsız işten çıkarılma korkusu yaşayan gazeteciler kendini ne kadar özgür hissedebilir? Gazetecileri yoksullukla, açlıkla, işsizlikle, güvencesiz ve sendikasız çalışmayla sınanan bir toplumun basını ne kadar özgür olabilir.
2021’DE YEREL BASIN ÖLDÜRÜLMÜŞTÜR: Cumhuriyet’in mirası SEKA kâğıt fabrikasını önce özelleştirip sonra yok edenler, ülkenin basın ve yayın sektörünü temelinden dinamitlemiştir. Yerli ve milli’ söylemiyle sözüm ona yurtseverlik taslayanlar, ithal kâğıda mahkûm ettikleri basın-yayın ekosistemini çöle döndürmüştür. Koronavirüs salgınıyla yoğun bakıma düşen yerel basın, ithal kâğıda ve diğer matbaa girdilerine ulaşamaz hale gelmiş, önlenmeyen döviz krizi nedeniyle artık can vermiştir. Bu satırları okuyan herkesi uyarmak istiyorum; 2021’de yerel basın öldürülmüştür.
DAYANIŞMAYI BÜYÜTECEĞİZ: Mesleki dayanışmadan yoksun bir yaklaşımla gazeteciye sahip çıkmadan gazeteciliğe de sahip çıkılamayacağının bilincindeyiz. Gazeteciler Cemiyeti, artan işsiz gazeteci sayısına, kısıtlanan özgürlük ortamına ve 40’tan fazla meslektaşımız cezaevinde olmasına rağmen Türk medyasının sorunlarını mesleki dayanışma içerisinde çözmeye ve basın özgürlüğünü savunmaya devam edecektir. Gazeteciler Cemiyeti, başkanları basın özgürlüğü için cezaevine atılmış, yine de baskılara karşı dimdik durmuş bir meslek örgütüdür. Gazetecilerin yuvası olarak Gazeteciler Cemiyeti, mesleğimiz ve özgürlüklerimiz için elini taşın altına koyan tüm meslek örgütleriyle ve gazetecilerle bir araya gelmeyi sürdürecek, dayanışmasını büyütecektir. Sorunlar hepimizin; çözümü de bir arada sağlanacaktır.”