HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, bütçe görüşmelerinde Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e; “Bakanlığınıza rağmen Meclis’teyim. Anayasa Mahkemesi’ne, Adalet Bakanlığı olarak ‘Ceza almalıdır’ diye savunma gönderdiniz. Ama Anayasa Mahkemesi, 15'e sıfır bu yargı rezaletini bitirdi ve ben buraya geri döndüm. İşte; yargının, adaletin hâli bu” dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Adalet Bakanlığı'nın bütçesi üzerindeki görüşmeler devam ediyor. HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, komisyonda şunları söyledi:
“BAKANLIK YASAĞI ÇİĞNİYOR: Sayın Bakan, açık görüşler niye açılmıyor? Bakın, Covid dışarıda oldukça hafifledi ama cezaevlerinde en ağır Covid tedbirleri uygulanıyor. Açık görüşler yok, yirmi aydır yok, olacak bir iş değil, insanlar perişan durumda. Aynı zamanda, kapalı görüşler, inanılmaz bir şey bakın, Meclis’te haziran ayında yasayla bir buçuk saate çıkarıldı. Şimdi kasımın sonundayız, kapalı görüşler bir buçuk saate çıkarılmasına rağmen yarım saat veya kırk beş dakika uygulanıyor. Yani, Bakanlık yasayı çiğniyor ya, çok açık bir şekilde yani Millet Meclisinin yasasını çiğniyor. Yine, ziyaretlerde, kapalı görüşlerde iki kişiden fazlasına izin verilmiyor, getirilen çocuklar ziyaret salonlarında ağlıyorlar.
VİCDANI OLAN BUNUN KARŞISINDA SESSİZ KALAMAZ: Yine, hasta mahpuslar son derece önemli büyük bir sıkıntı oluşturuyor. Hasta mahpuslar ya tabutta tahliye oluyorlar ya da maalesef ölüm döşeğinde tahliye oluyorlar… Ayşe Özdoğan, Antalya cezaevinde inanılmaz bir hasta 4'üncü evre maksiller sinüs kanseri, Antalya Tıp Fakültesi Eğitim Araştırma Hastanesi cezaevinde kalamaz raporu vermesine rağmen İstanbul ATK ‘Kalabilir’ dedi, nüks vardı, metastaz vardı. Tekrar aile başvurdu, 2'nci kez Antalya Adli Tıp ‘Cezaevinde kalamaz, nüks var, metastaz var’ dedi. Bu arada, yine çok garip bir hadise oldu, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı ‘İkinci infaz erteleme başvurusunda gerek yok’ dedi, Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı işlemi başlattı. Böyle kafaya göre değişen bir anlayış var Türkiye'de maalesef. Ağır hasta bir mahpus var, son evre, su içtiği zaman burnundan gelen bir hastadan bahsediyoruz ve bu hasta altmış güne yakındır cezaevlerinde sürünüyor, vicdanı olan bunun karşısında sessiz kalamaz.
YARGINIZ BENİ HUKUKSUZCA CEZALANDIRDI: Bakın, siz dediniz ki: ‘Yargı ele geçirilecek değil, el değmeyecek yerdir.’ Sayın Bakan ama o yargınıza ve sizin Bakanlığınıza rağmen ben buradayım, bu Meclisteyim, çok iyi biliyorsunuz. O yargınız beni hukuksuzca cezalandırdı, Anayasa Mahkemesine Adalet Bakanlığı olarak ‘Ceza almalıdır’ diye savunma gönderdiniz ama Anayasa Mahkemesi 15'e sıfır bu yargı rezaletini bitirdi ve ben buraya geri döndüm. İşte, yargının, adaletin hâli bu.
Türkiye İşçi Partisi İstanbul Milletvekili Ahmet Şık ise şunları söyledi:
“TÜRKİYE, DEĞİL HUKUK DEVLETİ BİR KANUN DEVLETİ BİLE DEĞİLDİR: Türkiye'de yargıya dair birçok şey söyleyebiliriz ve hepsi doğru ya da yanlış çıkabilir. Ancak şu tespite hiç kimse itiraz edemez: Türkiye, değil hukuk devleti bir kanun devleti bile değildir. Son 100 yıldır Türkiye hiçbir zaman bir hukuk devleti olamamıştı ama son birkaç yıldır artık yasa devleti de değildir, yasalara ve kurumlara dayanan bir devlet hiç değildir. Bunun temel nedeni, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesinin siyasi iktidar eliyle demagojiden ibaret bırakılmasıdır. Ancak daha önemlisi, asgari hukuk normlarını uygulama cesaretinin sorumluluğunu gösterecek yargı mensuplarının sayısının yok denecek kadar az olmasıdır.
YENİ BİR TÜR HÂKİM, SAVCI SINIFI TÜREDİ: Yargı teşkilatı mensupları sahip oldukları makam ve mevkileri liyakatle değil biat ile elde ettiklerinden ve kendisinden olmayana nasıl had bildirileceğinin bizzat uygulayıcısı olduklarından olsa gerek yeni bir tür hâkim, savcı sınıfı türedi; emirle soruşturma ya da dava açan, talimatla karar veren kuklalar. Muktedir siyasetçiler her zaman kişiliksiz insanları tercih eder yani fikren ve vicdanen geçersiz olduğu hâlde araçsal olarak kullanışlı olanları. Çünkü kişiliksizlik ve kullanışlılık arasında birebir ilişki vardır…Saray rejimi istibdadını elinde tutanlar da yargıyı düşmanlarından temizledikten sonra sadece kullanılacak olanlara teslim etmiştir. Bu yüzdendir ki yargıda yer tutmuş ve eksiklikleri noksanlık yaratmayacak olan nice insan var ki kendilerinden maaşlarını çıkardığınızda geriye hiçbir şey kalmıyor.
Hâl böyle olunca, ülkenin en kısa özetini şöyle yapmak mümkün: Yargının bile isteye rehinesi olduğu bir siyasal iktidar, o siyasal iktidarı esir almış bir tek adam ve o tek adamın esiri olduğu hırs ve ihtirasları. Bu karamsar tabloya rağmen, tüm bileşenleriyle ne mevcut düzenin yargısı, ne de tetikçiliğini yaptığı saray rejiminin kendisi bile isteyerek gideceği yeri biliyordur. Bizim hâlâ ve her şeye umudumuz var o umudu diri tutmak için de mücadele azmimiz var. Çünkü onurlu yaşamak için buna mecburuz.”