HDP’nin Hrant Dink cinayetinin aydınlatılması amacıyla verdiği araştırma önergesi, TBMM Genel Kurulu’nda reddedildi. Önergenin gerekçesini açıklayan HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, “Hrant Dink etkiliydi ve dokunduğu herkesi barışa ve adalete ikna ediyordu. Bunun için de tehlikeli görüldü... ‘Hrant Dink'i öldür’ diyenler yargılanmadı... Hrant Dink'in katledilmesinin üzerinden 15 yıl geçti ve sevgili Rakel Dink'in Hrant Dink cenazesinde söylediği gibi, bebeklerden katil yaratan karanlıkla yüzleşmenin artık zamanıdır” dedi.
HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş ile Hakkı Saruhan Oluç’un, “Hrant Dink cinayetinin aydınlatılması, devletin içindeki karanlık odaklardan arınması ve bir bebekten katil yaratan karanlık ile yüzleşilmesi için sorumluluk alması” amacıyla verdiği araştırma önergesinin görüşülmesi, TBMM Genel Kurulu’nda ele alındı.
Önergede, Hrant Dink’i 19 Ocak 2007’de organize bir cinayetle öldüren faillerin etkin şekilde yargılanmadığı belirtildi. Önergede, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun cinayetin görünen aktörlerinden Erhan Tuncel hakkında söylediği “Erhan Tuncel ile Sedat Peker’i kim ortak yapar? Sedat Peker’e Erhan Tuncel’i kim emanet eder? Bireylerden değil bir sistemden bahsediyorum. Hangi anlayış Erhan Tuncel’i Sedat Peker’e emanet eder” sözleri anımsatıldı.
Önergenin gerekçesini açıklamak üzere HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan söz aldı. Garo Paylan, şöyle konuştu:
HRANT DİNK BÜYÜK FELAKETİ ÖĞRENDİ: “Yaşamı boyunca Türkiye halklarının barış içinde yaşaması için mücadele veren sevgili Hrant Dink, bundan 15 yıl önce devletin bütün varlığıyla içinde olduğu organize bir cinayetle aramızdan alındı ve 15 yıldır Hrant yok, 15 yıldır bir arada yaşamı savunan Hrant Dink'siz yaşamaya maalesef mahkûm edildik. Hrant Dink benim gibi Malatyalıydı ve Hrant Dink, içinde doğduğu fakir evde, kolu kanadı kırılmış bir halkın evladı olarak bu dünyaya geldi. Hrant Dink, yaşadığı Malatya'da, halkından geride kalanlardan büyük felaketi öğrendi; dedelerinin, ninelerinin yaşadığı büyük felaketi öğrendi. Bu yetmemiş gibi yeni felaketlerle de Ermeni halkı yüz yüze kaldı. Varlık vergisini öğrendi Hrant Dink, 6-7 Eylül 1955 pogromunu öğrendi ama bu halkın felaketlerini kimse konuşmuyordu. Çünkü Ermeni halkından geride kalanlar bir sessizliğe mahkûm edilmişlerdi. Bu sessizliğin ötesinde Ermeni halkına karşı nefret söylemleri kullanılıyordu. Bu, Hrant Dink'te büyük bir acıya sebebiyet veriyordu.
HEM GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEK HEM ADALETİ BULMAK İSTİYORDU: 1990'lı yıllarda da bu nefret söylemlerinin en yakıcı bir şekilde devam ettiği yıllarda Hrant Dink, Türkiye halklarının gerçek hikâyesini, Ermeni halkının hikâyesini, yaşadığı acıları Türkiye halklarına Türkçe olarak anlatmaya karar verdi. Bunun için Ermeni aydınlarla birlikte AGOS gazetesini kurdu. Hrant Dink hem geçmişle yüzleşmek ve bu yönde adalet bulmak istiyordu hem de halkların bir arada barış içinde yaşaması için adil bir gelecek mücadelesi veriyordu. Çünkü bu halklar yüzlerce yıl bir arada yaşamışlardı ama yaşadığımız büyük acılarla yüzleşerek adil bir geleceğe yürünebileceğini Hrant Dink iddia ediyordu. Bunun için de bıçak sırtında olan bir yolu tercih etti hem halkının acısını onurla sırtladı hem de bir arada yaşadığı halkları incitmeden bunu anlatmanın ve adalete ulaşmanın yollarını aradı Hrant Dink. Çünkü Ermeni halkı büyük bir travma yaşıyordu ama şunu çok biliyordu Hrant Dink, Ermeni halkının doktoru Türkiye halklarıydı, Türkiye halklarının doktoru da Ermeni halklarıydı. Hrant Dink bunu defalarca dillendirdi.
HRANT DİNK TEHLİKELİ GÖRÜLDÜ: Hrant Dink etkiliydi ve dokunduğu herkesi barışa ve adalete ikna ediyordu. Bunun için de tehlikeli görüldü, müesses nizamın zebanileri Hrant Dink'i bir tehdit olarak görüyordu ve organize bir şekilde medyada Hrant Dink'le ilgili nefret söylemleri organize edildi. Aynı zamanda devreye sokulan yargı da ‘Hrant Dink'in Türklüğe hakaret ettiği’ iddiasıyla Hrant Dink'e bir yafta yapıştırmaya çalıştı. Hrant Dink Irkçı saldırılara maruz kalıyordu ama o günlerde devletin içindeki karanlık, Hrant Dink'i susturmaya karar vermişti ve Hrant Dink, 19 Ocak 2007 günü organize bir cinayetle, devletin bütün varlığıyla içinde bulunduğu bir cinayetle katledildi. Yüz binlerce Türkiyeli, Hrant Dink için, adalet için cenazesinde yürüdü. Türkiye'de hiç kimseye nasip olmamış bir şekilde, bugüne kadar Hrant Dink'le ilgili adalet talebi en yüksek şekilde dillendirildi. Değerli arkadaşlar, peki ülkenin yargısı ne yaptı? 15 yıl boyunca bizimle dalga geçti. Önce cinayet için Ergenekoncu denilenler yargılanmaya çalışıldı, -bir gösteriydi yalnızca- daha sonra siyasi dengeler değişince cemaatçi denilenler önümüze konuldu ama hiçbir zaman bu devletin içindeki karanlıkla yüzleşilmedi. ‘Hrant Dink'i öldür’ diyenler yargılanmadı.
HALA O KARANLIKTA TUTULMA İRADESİ KORUNUYOR: Süleyman Soylu, Hrant Dink cinayetinin baş sorumlularından ‘Erhan Tuncel'i Sedat Peker'le kim ortak yapar’ diyebildi. Üzerinden sekiz ay geçti, hiçbir savcı harekete geçmedi ve Süleyman Soylu bununla ilgili bildiklerini gidip yargıya anlatmadı. Bu bile, Hrant Dink cinayetinin Ankara'nın karanlık dehlizlerinde hâlâ o karanlıkta tutulma iradesinin korunduğunu gösteriyor değerli arkadaşlar. Bu ülkenin aydınlarından, bu ülkenin vicdanlı insanlarından Hrant Dink'in katledilmesinin üzerinden 15 yıl geçti ve sevgili Rakel Dink'in Hrant Dink cenazesinde söylediği gibi, bebeklerden katil yaratan karanlıkla yüzleşmenin artık zamanıdır arkadaşlar. Bu konuda biz Hrant Dink'e borçluyuz ve bu borcumuzu ancak adaletle yerine getirebiliriz.”
HDP’nin önergesi, AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.