Maltepe'de "21. Yüzyılda İnsan Felsefesi" temalı felsefe söyleşileri üçüncü oturumuyla gerçekleştirildi. Yaşar Kemal Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen söyleşide, insanın doğayla ilişkisi ve dünyayla kurduğu ilişki biçimi Maltepe'de masaya yatırıldı. Söyleşide "insanlık öldü mü?, Felaketler çağında felsefe ne yapacak?" sorularına cevap arandı.
Maltepe Belediyesi'nce düzenlenen felsefe söyleşilerinin üçüncü oturumu, Yaşar Kemal Kültür Merkezi'nde büyük ilgiyle gerçekleştirildi. "21. Yüzyılda İnsan Felsefesi" temasıyla Maltepe Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Betül Çotuksöken koordinatörlüğü ve moderatörlüğünde düzenlenen söyleşide Maltepe Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe Bölüm Başkanı ve Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Güncel Önkal, "Antroposen Eleştiri" ve Dr. Özgür Demirci, "Alışkanlıkların Nörofenomenolojisi" konularında sunum yaptı.
"Klasik insan felsefesine eleştiriler var"
Prof. Dr. Güncel Önkal, "Antroposen Eleştiri" isimli sunumuna, filozofların artık fildişi kulelerinde olmadığını insanlığın ortaya çıkardığı sorunlarla ve doğayla ilgilenmeye başladıklarını ifade ederek başladı. "Antroposen"in kelime anlamı olarak insanlık çağı olduğunu açıklayarak sözlerini sürdüren Güncel Önkal, "Bu disiplinin klâsik insan felsefesine karşı geliştirdiği eleştiriler var. Burada, insana değil insanın içine sürüklenmiş olduğu duruma yönelik eleştiri var fakat insan merkezli bir yaklaşım değil." dedi. İnsan felsefesi, çevre felsefesi, antroposen ve sürdürülemezlik konulu 4 başlık etrafında yaptığı sunuma Önkal, ünlü Rus yazar Tolstoy'un "İnsan Neyle Yaşar?" kitabına da vurgu yaptı. Önkal bu alanda çalışmalar yapan Alan Badiou, Slajov Zizek, Günther Anders, Keith R. Peterson gibi filozof ve yazarlardan da örnekler vererek sunumunu zenginleştirdi.
Ekolojik kırım çağı
Prof. Dr. Önkal, sunumunun "Çevre Felsefesi" konulu ikinci bölümünde büyük bir çevre krizinin bizleri beklediğinin altını çizdi. Önkal bu çağın ekolojik kırım çağı (felaketler çağı) olduğunu belirterek, ekonomik tahakküm çağı ile insan sonu çağının bu kavramla birlikte anılmasını gerektiğini söyledi. Önkal, küreselleşme, iklim krizi, sürdürülebilirlik/mezlik, post-pandemi ve yeşil gelecek kavramlarını ele alarak, Türkiye'nin sürdürülebilir geleceği ve kuraklık haritasının ciddi alarm verdiğini tablolar üzerinden anlattı. Prof. Önkal konuşmasının sonunda felsefenin artık bu sorunlar üzerinde ciddi biçimde kafa yorduğunu söyleyip, "Antroposen sonrası düşünmek mümkün mü?, yıkım sonrası etik: yeniden yapılandırma ve umut var mı?, ontolojik güvenlik, etik öznellik ve aktif yurttaşlık bu işin neresinde?, insan doğa ile nasıl yeniden ilişki kurmalı?" sorularının cevaplanması gerektiğini belirtti.
"Alışkanlıklar bir bilinç formu"
Dr. Özgür Demirci de "Alışkanlıkların Nörofenomenolojisi" sunumunda alışkanlıklardan hareketle insan bilincine geçiş yapmaya çalıştığını savunduğu çalışmasında, "Alışkanlıklar gündelik yaşamın görünmez parçalarından birisi. Dünyayla nasıl etkileşim kurduğumuza dayanan bir bilinç formu, aslında. Alışkanlıklar, bedensel ve toplumsal alanda etkili olan davranışsal örüntülerdir." dedi. Bu alanı enaktif bir yaklaşımla incelediğini belirten Özgür Demirci, "en küçük birim olan hücre, hem dışarıya açık hem de kendini korumak için kapalı. Buradaki diyalektik yapı fenomenolojik özellikle sergiliyor. Yine burada varlığı sürdürebilmek için karar verme özelliği ve bu sürecin anlamlandırılması gerekiyor. Bu nedenle dünya failin ayakta kalmasıyla anlamlı hale geliyor. Enaktif yaklaşımın değerli olmasının sebebi de bu. Bu yaklaşım bir bakıma geçmişiyle ilişkiler kuran, geleceğe dönük öngörüsü olan, değerlendirme yapan bizden bahsediyor. Dikkatini yönlendirme, karar verebilme gibi daha üst düzey bilmekle alakalı özellikler böylece ortaya çıkıyor." dedi.
"Bilmekle alakalı süreci beyinde aramak uçma eylemini sadece kanatta aramaya benzer"
Beynin bilmekle alakalı süreçte sistemin sadece parçası olduğunu ve beynin tek başına bu süreci açıklayamayacağını savunan Demirci sözlerine şöyle devam etti: "Bilmekle alakalı süreci beyinde aramak uçma eylemini sadece kanatta aramaya benzer. Bilmekle alakalı süreç beynin yanı sıra çevre ve bedenin oluşturduğu birliktelikten doğan bir süreç. Zihin bedende araştırılır. Bu yalnızca anatomik bir varoluşa değil işlevsel bir yaklaşıma da vurgu yapıyor. Beden zihnin taşıyıcısı değil algı, eylem ve bilincin merkezidir. Enaktif yaklaşıma göre bu kurucu bir öznedir. Fenomenolojik deneyimleri yaşatıp dünyayı ilişkilendiren bedendir. Bu anlamda bedenle zihin arasındaki ilişki oldukça önemlidir."
Maltepe'de felsefe söyleşileri, önümüzdeki haftalarda yapacağı son sunumla sona erecek.
Kaynak: IHA