CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası’nın yarın alacağı faiz kararı öncesinde yaptığı açıklamaların ve döviz kurundaki artışın ardından İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile görüştü. Kılıçdaroğlu, “Açık ve net çağrımızı yapıyoruz: Ülkeyi yönetemiyorsunuz, daha fazla savurmayın. Bir an önce seçime gidelim. Yeni bir hükümet gelsin, doğru dürüst bu ülke yönetilsin” dedi. Akşener de “Artık yolun sonu görünmüştür. Bütün bunların ortadan kalkmasının yolu, seçimin yapılması ve milletimizin kimi tercih ediyorsa ona saygı duyulması lazım” diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i partisinin genel merkezinde ziyaret etti. Kılıçdaroğlu'na ziyarette; CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın ve CHP Grup Başkanvekili Engin Altay eşlik etti.
Kılıçdaroğlu ve Akşener, görüşmelerinin ardından basın toplantısı düzenledi.
Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
“FİYAT İSTİKRARI KONUSUNDA YETKİLENDİRİLEN BİR KURUM NASIL OLUR DA SEYİRCİ POZİSYONUNDA KALIR?”
“Ekonominin gidişi hiç de iyi değil. Aslında bunu politikacı olarak değil, sıradan bir vatandaş olarak da hissediyoruz. Gerçek anlamda ifade etmek gerekirse mutfaklarda yangın var. Türk lirası, olağanüstü değer kaybediyor. Fakat çözüm üretecek organ Türkiye’de yok. Normalde Merkez Bankası’nın fiyat istikrarı ile uğraşması gerekirken; Merkez Bankası işlevini bırakmış, Türk lirasının değer kaybetmesi, dövizin yükselmesine seyirci olarak bakan bir kurum pozisyonunda. Fiyat istikrarı konusunda yasal olarak yetkilendirilen bir kurum nasıl olur da sadece seyirci pozisyonunda kalır? Müdahale edemiyor, müdahale araçları yok, rezervi yok, 128 milyar doları buharlaştırdılar, nereye gittiği hala belli değil. Net rezervi eksi 35 milyar dolar, müdahale edilemiyor.
“SONUNDA BÜTÜN FATURA VATANDAŞA ÇIKIYOR, SARAYDAKİLERİN KEYFİ YERİNDE”
Bütün bunlara karşın bizim bir sorumluluğumuz var. Bu gidişe seyirci kalmak doğru değil. Çözüm üretsinler diyoruz, ekonominin gidişi konusunda bir şeyler söylesinler diyoruz, Türk lirasının erimesini nasıl durduracaklar bu konuda birisi çıkıp bir açıklama yapsın diyoruz ama karşımızda bir duvar var. Bizler de bu ülkenin gidişatı konusunda sorumluluk hisseden genel başkanlar olarak bir araya geldik. Sonunda bütün fatura sokaktaki vatandaşa çıkıyor, saraydakilerin keyfi yerinde.
“YA MERKEZ BANKASI'NIN MÜDÜRÜ OL AÇIKLAMA YAP YA DA MERKEZ BANKASI'NA MÜDAHALE ETME”
Türk lirası eriyor, döviz yükselince sadece seyirci kalıyorlar, gidişat konusunda ‘Bu gidişatı nasıl düzelteceksiniz?’ diye sorduğumuzda karşımızda bir duvar var, garip bir yapıyla karşı karşıyayız. Türk lirası eridikçe Türkiye ekonomik standartların tamamen altında, yoksul bir ülke görünümüne sahip bir ülke çıkıyor karşımıza. Fabrikaları ucuzlamış, kurumları ucuzlamış, çok daha düşük bir dolarla tamamının satın alınabileceği yönünde bir algı ortaya çıkmış... ‘İhracat yapacağız, ihracattan sonra Merkez Bankası’nın rezervi artacak, cari fazla vereceğiz, ekonomiyi düzelteceğiz…’ Tamamen akıl dışı. Böyle zırvalık ve saçmalıklarla ekonomi yönetilemez. Kendilerine yine çağrı yapıyoruz: Yönetmediğinizi biliyoruz. Merkez Bankası’nın ya müdürü ol açıklama yap ya da Merkez Bankası’na müdahale etme.
“YENİ BİR HÜKÜMET GELSİN, DOĞRU DÜRÜST BU ÜLKE YÖNETİLSİN”
Koskoca bir kurum, sadece Türkiye’de değil dünyada itibarsızlaştırıldı. Kendisine açık ve net bir çağrıda bulunuyorum. Yönetemiyorsun, milletin sırtına daha fazla yük yükleme. Bu kadar yükü bu millet çekemez. Bir an önce Türkiye’nin seçime gitmesi gerekiyor. Yazıktır, günahtır. Toplumun hangi kesimine sorarsanız sorun… İster esnafa, ister çiftçiye, ister emekliye, ister işçiye, ister memura, ister apartman görevlisine, kime sorarsanız sorun her yerden bir feryat çıkıyor. Gecikilen her gün, topluma maliyetini artırıyor. Bir zam yağmurudur, geliyor. Ülkemizi seven, ülkemizin insanını seven, sorunların kısa sürede çözülmesi için çaba harcamayı kendisine görev edinen bir siyasal anlayışla açık ve net çağrımızı yapıyoruz: Ülkeyi yönetemiyorsunuz, daha fazla savurmayın. Bir an önce seçime gidelim. Yeni bir hükümet gelsin, doğru dürüst bu ülke yönetilsin. Bunun yapılması lazım. Bu nedenle Sayın Genel Başkan'ımız ve arkadaşlarıyla görüştük. İYİ Parti’nin de iyi bir ekonomi kurmayı var, bizim de iyi bir ekonomi kurmayımız var. Dolayısıyla gidişattan duyduğumuz endişeleri karşılıklı paylaştık, bu nedenle Sayın Genel Başkan’ı ve arkadaşlarını ziyaret ettim."
“GENÇLERİMİZ, GARSONLUK YAPMAK İÇİN KANADA’YA GİTMEYE ÇALIŞIYOR”
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise şöyle konuştu:
“Türkiye’de tencerenin kaynayamadığı, işsiz gençlerin umudunun kalmadığı, üniversite mezunu çocuklarımızın garsonluk yapmak için Kanada’ya, Avustralya’ya, Yeni Zelanda’ya gitmek için yol bulmaya çalıştıkları bir dönemdeyiz. 23 aydır yaptığım gezilerde gittikçe ağırlaşan bu ekonomik tabloyu yerinde görmüş bir şahıs olarak, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik şartların tahminimizden daha fazla vatandaşı etkilediğini, ‘Partili cumhurbaşkanlığı sisteminin ülkemizi uçuracak’ söylemlerinin tam tersine yere çaktığını, fakirlik, yoksulluk bir gibi büyük bir problemle karşı karşıya olduğumuzu, ekonomisi kuvvetli olmayan devletlerin bağımsızlığının da kuvvetlerini olmayacağını bilen biri olarak, ekonomi kurmaylarımızla bir araya geldik.”
“ÇOCUKLARIMIZDA PROTEİN EKSİKLİĞİNDEN BODURLUK ORTAYA ÇIKIYOR”
‘Bana bir şey olmaz’ diyen 5-10 maaşlı saray danışmanlarına sözümüz yok. (Ekonominin) Hem ithalatımızı, hem besicimizi, üreten herkesi etkilediğini, etkileyeceğini ve elektrik faturalarından zaten bizar olan hem esnafın hem evlerin bu kışı nasıl geçireceğini, ısınma problemlerinin Türkiye’de ciddi biçimde karşımızda durduğunu görüyoruz. İstanbul genelinde İYİ Parti olarak yaptığımız yoksulluk araştırmasında, küçük çocuklarımızda protein eksikliğinin getirdiği bodurluğunun ortaya çıktığını gördük. ‘Ekonomi kitabını yazdık’ diye övünen bir kişinin kararına, bilgisine, görgüsüne göre, Türkiye’yi getirdiği nokta ortada.
“İYİ PARTİ VE CHP’NİN EKONOMİ KURMAYLARI BİRLİKTE ÇALIŞACAK”
Acil çözüm reçetelerini ortaya koyup kamuoyuyla paylaşıp -bizim çözüm önerilerimiz kamu malı, keşke hayata geçirseler- bu konuda ekonomi kurmaylarımızla bir araya geldik. Kılıçdaroğlu’nun teklifini sevinçle karşıladığımı belirtmek istedim. Bugün itibariyle CHP ve İYİ Parti’nin ekonomi kurmayları bir araya gelip çalışacaklar. Sayın genel başkanın acil seçim, hemen seçim çağrısına katılıyorum. Geçen sene Kurban Bayramı’ydı sanırım, dış politikada ağır krizle karşı karşıya kaldığımız bir dönemde Erdoğan’a ‘Memleket masasını topla’ demiştim, ‘tüm partileri toplayıp Türkiye adına ortak bir tutum alalım’ demiştim. O dönemde inanılmaz hakarete uğradım. Artık yolun sonu görünmüştür. Daha fazla yıkıma, yoksulluğa, yoksunluğa -bugün eğitim konusunda uzman bir arkadaşımızın bana verdiği bir raporu okudum- yoksulluğun yanında yoksunluk. Eğitimde yoksunluk gibi ağır bir problemle karşı karşıyayız- bütün bunların ortadan kalkmasının yolu, seçimin yapılması ve hür ve bağımsız, tarafsız biçimde seçimlerin yapılıp, milletimizin kimi tercih ediyorsa ona saygı duyulmasının yolunun açılıp, seçimlerin yapılması lazım.
“BU İŞİN KİTABINI YAZDIM" DİYOR. BIRAK KİTABI, SEN MİLLETİN DEFTERİNİ DÜRDÜN”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Hazine ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan’ın faizle ilgili açıklamalarının ardından, Merkez Bankası'nın yarın açıklayacağı faiz kararının bağımsız ve tarafsız olup olmayacağının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
"Merkez Bankası Müdürü Sayın Erdoğan konuşmuş. Sizin az önce söylediğiniz cümleyi kurarak. Artık durması lazım. Bu millete acıyın bari. "Bu işin kitabını yazdım" diyor. Bırak kitabı, sen milletin defterini dürdün. Biz burada iki genel başkan olarak neden konuşuyoruz? Ülke daha büyük acılar çekmesin, daha büyük felaketler yaşamayalım, bakın kış geliyor yol yöntem öneriyoruz; hala Merkez Bankası’na müdahale ediyor. Al kardeşim onu, doğrudan doğruya Merkez Bankası’nı kendine bağla. Merkez Bankası’nın itibarını sıfırladılar, Türkiye’nin de itibarını sıfırladılar. Türk lirası milli itibarımız değil miydi? Bankalardaki mevduatın yarısından fazlası yabancı döviz. Hani bunlar milliydi, hani bunlar yerliydi. Doları olan kazanıyor, Türk lirası olan da kaybediyor. Dolayısıyla bunların artık bu ülkeyi yönetme kapasiteleri yok. Bir an önce izzeti ikbal ile babı hükümetten çekilsinler, bu millete daha fazla acı çektirmesinler."
“MERKEZ BANKASI BAŞKANI ÖMRÜNÜ DOLDURMUŞ GÖRÜNÜYOR”
Aynı soruya Akşener ise şu yanıtı verdi:
“Gördüğüm şey şu, merkez bankası başkanı yazlık ve kışlık olarak değiştiği için ömrünü doldurmuş gibi görünüyor. Bütün kurumları insanların şahsında yerle bir eden bir partili cumhurbaşkanımız var. Eğer ilkeler bir şahsa bağlıysa, ‘ben ne dersem o olur kardeşim’ diyen bir mantık var ise, Erdoğan’ın bu konuşmalarını yadırgamak mümkün değil. Kendisi kitabıyla Nobel’e aday gösterilecek, ‘Bir ülke nasıl batırılır’ kitabıyla. Türkiye parası pul olmuş, dış dünyada itibarı zedelenmiş ve yolsuzlukta marka olmuş bir ülke haline getirilmiştir. Söylediklerinin şaşırtıcı bir tarafı yok.”
"50 ARTI 1, 20 ARTI 1, 10 ARTI 1... NEYİ GETİRİYORLARSA GETİRSİNLER, BUNLAR ARTIK GİDİCİ"
“50 artı 1” tartışmasıyla ilgili görüşlerinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
“Hangi oranı getirirlerse getirsinler. Bu millet bunlardan bıktı. 50 artı 1, 20 artı 1, 10 artı 1… Neyi getiriyorlarsa getirsinler, bunlar artık gidici. Gideceklerini görüyorlar. Ülkeyi yönetemediklerini herkes biliyor. Saygınlıkları kalmadı, itibarları kalmadı. Milletin arasına çıkamıyorlar. Seçimle gelen AK Parti milletvekilleri milletin arasına giremiyor, ‘Tebdili kıyafet ile gezeceklermiş’ açıklamasını yapıyorlar. Hangi çağda yaşıyoruz? Milletin derdini dinlemek için tebdili kıyafet mi gezeceksin? Vatandaşın derdini bir dinle bakalım, öfkesini bir gör bakalım, nedir bu vatandaşın durumu? Yönetemiyorlar. Biz, ‘Seçim yap’ diyerek aslında ona iyilik yapıyoruz. Geçen her günün maliyeti onun için de toplum için de giderek ağırlaşıyor."
“50 ARTI 1’DE ANAHTAR KELİME ENDİŞE”
Akşener ise şunları söyledi:
“Bu sorunun muhatabını şahsım kabul etmiyorum. Bütün bunların arka planında şu örnekle seçilemeyeceklerini görüyorum. ‘Hangi yolu açıp hangi yolla kendime tekrar bir seçim kazandırabilirim?’ endişesi var. Anahtar kelime endişe. Yer, Kaman. Gündüz pazarı var. Bir profesör arkadaşım çalışmaya gitti. Ses kaydı var, bir taksiye bindi o takside şoföre bir şeyler sordu. Şoförün cevabı: ‘Hocam, sabahtan şu saate kadar kazandığım para 50 lira. Bunun 30 lirasını 30 yaşında ve işsiz oğluma vereceğim 20 lirasıyla ben geçineceğim. 5-10 maaşlılara zehir zıkkım olsun. Tokat’ta, başı örtülü bir hanımefendi, ‘söyleyin onlara 2 bin liralık başına eşarp bağlayanlara, benim emekli maaşım 1500 lira ben nasıl geçineyim’ dedi.”