Eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez, faiz indirimlerinin dış borç yükünü 1,8 trilyon lira artırdığını hesapladı. "Faiz enflasyonun nedenidir" tezinin yanlış olduğunun açıkça görüldüğünü belirten Eğilmez, “TCMB faizi indirmeseydi USD/TL kuru yılı muhtemelen 9 dolayında tamamlayacak, enflasyon yüzde 16-18 düzeyinde olacak, kredi faizleri daha düşük kalacak, kur korumalı mevduat ve enflasyona endeksli borçlanmaya gitmek gibi tuhaf uygulamalara gerek kalmayacak ve TCMB’nin rezervleri de yerli yerinde duruyor olacaktı” dedi.
İktisatçı Mahfi Eğilmez, kişisel internet sitesinde yayınladığı makalesinde, 4 ayda 500 baz puan indirimle politika faizinin yüzde 14'e çekilmesinin ekonomiye yansımalarını analiz etti.
“Yaşamın kanıtladığı tezleri tersine çevirmek için gerçekleri değiştirmeye çalışmanın maliyeti her zaman yüksek olmuştur” diyen Eğilmez’in “Faiz İndiriminin Kur ve Enflasyona Etkisi” başlıklı analizi şöyle:
YANLIŞ BİR TEZ OLDUĞU AÇIKÇA GÖRÜLÜYOR: “Grafikler gösteriyor ki TCMB politika faizi yüzde 19 düzeyinde iken USD/TL kuru da enflasyon da hafif bir yükseliş içindeymiş. Bu dönemde mesela TCMB faizi yüzde 20’ye çıkarsa her ikisinde de ciddi düşüşler yaşanabilirdi. Eylül ayı içinde TCMB, ‘Faiz enflasyonun nedenidir’ yaklaşımı çerçevesinde enflasyonu düşürmek amacıyla politika faizini yüzde 19’dan 18’e düşürünce USD/TL kuru buna tepki vererek yükselmiş, ama bu yükseliş o arada enflasyona etki etmemiş (kur etkisi önce üretici fiyatlarında, sonra tüketici fiyatlarında görülüyor). TCMB, ekim ayında faizi yüzde 18’den 16’ya indirip bu yaklaşımda ısrarlı olduğunu ortaya koyunca kur yeniden yükselmiş ve bu kez geriden gelen enflasyon artışı da benzer bir tepki vermiş. Kasım ve aralık aylarında faiz indirimi devam ederken hem kur hem de enflasyon yükselmiş. Kırıklı çizginin sağ tarafı bize, ‘Faiz enflasyonun nedenidir’ tezinin ne kadar yanlış bir tez olduğunu açıkça gösteriyor.
FAİZ İNDİRİMİNİN DIŞ BORÇLARA ETKİSİ: Türkiye’nin dış borçlarını kaba bir hesap yapalım. 2020 sonunda Türkiye’nin toplam dış borcu 450,1 milyar dolar, USD/TL kuru da 7,44 idi. Türkiye o tarihte bütün dış borcunu ödemek isteseydi (450,1 x 7,44 =) 3.349 milyar TL’ye ihtiyacı vardı. 2021 yılının ortasında toplam dış borcumuz 446,5 milyar dolar, USD/TL kuru 8,55 idi. O tarihte ve o kurla toplam dış borcumuzun karşılığı 3.818 milyar TL idi. Aradaki fark (3.818 – 3.349 =) 469 milyar TL tutuyordu. Eldeki son dış borç stoku verileri 2021 yılının üçüncü çeyreğine ait. Buna göre Türkiye’nin toplam dış borç stoku 453,5 milyar dolar. 2021 yılının bu miktarla tamamlandığını varsayalım. 2021 yılsonunda USD/TL kuru 13,30 olarak gerçekleşti. Buna göre dış borçlarımızın TL karşılığı 6.032 milyar TL oldu. Bu, 2020 sonuna göre dış borç stokumuzun TL karşılığının (6.032 – 3.349 =) 2.683 milyar TL arttığını gösteriyor. Aslında dış borçlarımız dolar olarak sadece 3,4 milyar dolar arttığı halde TL karşılığı 2.683 milyar TL (2 trilyon 683 milyar TL) artmış bulunuyor. 2021 yılsonu için USD/TL kur tahmini 9,16 idi. Eğer tahminlere uygun sonuçlansaydı dış borç yükünün TL karşılığı (453,5 x 9,16 =) 4.154 milyar TL ve 2020 sonuna göre fark (4.154 – 3.349 =) 805 milyar TL olacaktı.
BORÇ YÜKÜNDEKİ ARTIŞ 1 TRİLYON 878 MİLYAR LİRA: Bütün bu hesaplamalar gösteriyor ki (2.683 – 805 = 1.878 milyar) 1 trilyon 878 milyar liralık (TL cinsinden) borç yükü artışı, faiz indiriminin ülke ekonomisine maliyetidir. Bu borç yükü artışı kamu kesimini yeni vergiler almaya, yeni borçlanmalar yapmaya, Merkez Bankası’nı zorunlu karşılık oranlarını artırmaya ve yeni swap anlaşmaları yapmaya, özel kesimi ise varlıklarını satmaya zorluyor.
3 AYDA MERKEZ BANKASI’NIN NET REZERVLERİ 18 MİLYAR DOLAR ERİMİŞTİR: Faiz indiriminin iddia edildiği gibi enflasyonu düşürücü etki yaratması için kurlarda artış ortaya çıkmaması gerekiyordu. Çünkü Türkiye’deki enflasyon ağırlıklı olarak maliyet enflasyonu idi ve onun da nedeni büyük ölçüde kur artışı idi. Faiz indirimlerinin ardından kurlarda ciddi sıçramalar yaşanınca bu kez TCMB’nin rezervleri kullanılarak döviz satışı yapıldı ve kurlar denetlenmeye çalışıldı. Bu tabloya göre faiz indirimlerinin başladığı eylül ayı ile 24 Aralık 2021 arasındaki 3 aylık dönemde Merkez Bankası’nın swap işlemleri hariç net rezervleri 18 milyar dolar erimiştir.
ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE REZERV ERİMESİ DAHA YÜKSEK TUTARA ÇIKABİLİR: Faiz indiriminin doğru bir eylem olduğunu kanıtlamaya çalışmanın bedeli bu 3 ayda 18 milyar dolar olarak gerçekleşmiş olmakla birlikte aynı işlem devam ettiği için önümüzdeki dönemde rezervlerdeki erimenin daha yüksek tutarlara çıkması beklenmektedir.
ÇÖZÜMÜN 3 AŞAMASI VAR: Bir sorunu çözebilmek için 3 aşamadan geçmek gerekiyor: Sorunu doğru tanımlamak ve gerçeği kabul etmek, o soruna yol açan nedenleri belirlemek, nedenleri ortadan kaldırmaya çalışmak.
GERÇEK ENFLASYON AÇIKLANANDAN YÜKSEK: Bizim olayımızda sorun enflasyondur ve gerçek enflasyon bizim açıkladığımızdan yüksektir. Enflasyona yol açan nedenler ülkenin risklerindeki artıştır (CDS priminin yüksekliği). Sorunun çözümü bu risklerin ortadan kaldırılmasındadır. 2021 yılının son dört ayında riskleri düşürecek yerde TCMB’nin faizini düşürdük. Enflasyonda düşüş olmadan faizi düşürmekle riskleri daha da artırdık (CDS primi) ve önce kurun, sonra enflasyonun, sonra da işin tuhafı tahvil ve kredi faizlerinin yükselmesine neden olduk. Üstelik faiz indirimi hamlesini haklı göstermek için milyarlarca dolarlık rezerv harcadık.
GERÇEKLERİ DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞMANIN MALİYETİ HER ZAMAN YÜKSEK OLMUŞTUR: TCMB faizi indirmeseydi USD/TL kuru yılı muhtemelen 9 dolayında tamamlayacak, enflasyon yüzde 16-18 düzeyinde olacak, kredi faizleri daha düşük kalacak, kur korumalı mevduat ve enflasyona endeksli borçlanmaya gitmek gibi tuhaf uygulamalara gerek kalmayacak ve TCMB’nin rezervleri de yerli yerinde duruyor olacaktı. Yaşamın kanıtladığı tezleri tersine çevirmek için gerçekleri değiştirmeye çalışmanın maliyeti her zaman yüksek olmuştur.”