TAMER ARDA ERŞİN
CHP’nin düzenlediği “Anadolu Buluşması - Yerel Medya Çalıştayı”nın sonuç bildirgesi yayınlandı. 12 başlık altında toplanan bildirgede, basındaki sermaye yapısının değişmesi gerektiği belirtilerek “İşlevi ve niteliği nedeniyle ister istemez önemli bir güce dönüşebilen gazeteciliğin, diğer sektörlerde de faaliyet gösteren sahiplerine, rekabet kurallarına aykırı avantajlar getirmesinin önüne geçilmelidir” denildi. Bildirgede RTÜK ve TÜRKSAT ücretlerinin düşürülmesi, basın kartının işlevinin artırılması da istendi.
CHP’nin Muğla’nın Marmaris ilçesinde düzenlediği ve iki gün süren “Anadolu Buluşması - Yerel Medya Çalıştayı 2021”nın sonuç bildirgesi yayımlandı. 300’e yakın gazeteci, basın meslek örgütlerini katıldığıçalıştayın, 12 başlık altında toplanan sonuç bildirgesinde, öne çıkan saptamalar şöyle:
“BASIN ÖZGÜR DEĞİLDİR, BASIN KANUNU GÜNCELLENMELİDİR: Gazeteciliğin işsizlik, basın iş yasası ile çalıştırılmamak, sendikasızlık, sansür ve oto sansür, can güvenliği, iddianamesi uzun tutukluluk sorunları, yayın yasakları, ülkemizi basın ve ifade özgürlüğünün gerçekleşmediği ülkeler arasında önlere taşımaktadır. İçinde bulunduğumuz durum diğer ülkelerdeki gazeteciler tarafından maalesef kıskanılacak bir durum değildir, 34 gazeteci şu anda cezaevindedir. İktidar döneminde en az 808 gazeteci tutuklanmış, yüzlerce yayın organı kapatılmış, basın özgürlüğünde son sıralara demir atan Türkiye, 2021 yılı Basın Özgürlüğü Endeksi'nde de 180 ülke arasında 153’üncü sırada yer almıştır. Endeks çalışmasının ilk kez yapıldığı 2002 yılında Türkiye 99'ncu sıradaydı. Medya kuruluşları mali ceza, tehdit ve ambargo ile oto sansüre zorlanırken gazeteciler de yargı süreçlerine, gözaltı ve tutuklamalara tabi tutuldu. Habere yönelik engellemeler rekor sayılara ulaştı. Basın özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalı, basın iş kanunu gazetecilerin ve meslek örgütlerinin görüşleri doğrultusunda yeniden düzenlenmelidir.
İŞSİZLİK CAN YAKIYOR: Türkiye'de işsizlik TUİK "e göre yüzde 14'lerde iken basın sektöründe bu oran yüzde 30'lara dayandı. Bugün her dört gazeteciden biri işsizdir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre; son 10 yıl içinde kapatılan yüzlerce yayın organı nedeniyle 11 bin 157 gazeteci işsiz kalmıştır. Bunun yanında Türkiye'de 71 iletişim fakültesi bulunmaktadır. Her yıl en az 5 bin öğrenci mezun olmasına rağmen ancak bunlardan yüzde 5'i okuduğu alanda iş bulabilmektedir. Gazetecilik ve iletişim fakültelerinden her yıl mezun olan binlerce öğrenci sektöre giremedikleri için işsiz dahi sayılmıyor. Medya sektöründe istihdamı teşvik edecek düzenlemeler, işsizlik sorununa büyük oranda çözüm olacaktır.
GELECEK İÇİN SENDİKA: Medya sektöründeki sendikal örgütlülük oranı tüm iş kolları içerisinde en düşük orana sahiptir. Gazetecilerin bireyselleştirilmesi, sektördeki patron yapısının değişmesi sendikalılığın önündeki en büyük engeldir. Gazetecilerin geleceğe güvenle bakabilmeleri, adil yaşanacak düzeyde ücret alabilmeleri ve editoryal bağımsızlıkları için sendikal örgütlülük oranının yükseltilmesi kaçınılmazdır. Gazeteciliğin geleceğinin yeniden inşa edilmesinde yerelden ulusala birlikteliğin, dayanışmanın artması gerekmektedir. Güçlü sendika demokratik ülke, basın ve ifade özgürlüğü için olmazsa olmazdır.
BASKILAR DURDURULMALI, DAYATMALAR, SALDIRI VE KORKUTMALAR ÖNLENMELİDİR: Adalet Bakanlığı verilerine göre son yıllarda 12 bin gazeteci yargılanmıştır. Gazetecileri baskı altına almak için gözaltı ve tutuklamalar sürmektedir. Halen 38 gazeteci cezaevindedir. Yönetenlerin iktidarlarını sürdürebilmek için sıkça başvurdukları basına yönelik her türlü baskı, dayatma, korkutma ve saldırılanın ülkemizde son yıllarda yoğunlaştığı kamuoyunun malumu olan bir konudur. Gazetecilik faaliyetleri nedeniyle gözaltına alınan, tutuklanan veya hapse atılan meslektaşlarımızın sayısındaki artışlar, bu olumsuzluğun giderek tahammül edilmez boyutlara vardığını da gösteriyor. Uluslararası düzeydeki saygınlığını da etkileyen gazetecilere yönelik maddi manevi her türlü baskılara son verilmeli. Meslektaşlarımıza yapılan fiili saldırılar mutlak surette önlenmeli, bu ve benzeri saldırı olaylarının sorumluları yakalanarak hak ettikleri cezalara çarptırılmalıdırlar.
BASIN KARTININ İŞLEVİ ARTTIRILMALIDIR: Basın kartının işlevi arttırılmalı, dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi kartın meslek kuruluşlarının inisiyatifi ile verilmesi sağlanmalıdır. Binlerce gazetecinin basın kartı iktidarın istediği gibi gazetecilik yapmadıkları için iptal edilmiştir. İletişim Başkanlığı yüzlerce basın kartını da "incelemede" diyerek elinde tutmaktadır. Bu keyfi tutumdan derhal vazgeçilmelidir. Öte yandan gazetecilerin görüşleri alınmadan, talepleri hiçe sayılarak turkuaza çevrilen basın kartının geleneksel rengi sarı olmalıdır. Sarı renk basının simgesidir. Bugün hala basın kartı için "sarı basın kartı" tanımlamasının kullanılması da bunun bir göstergesidir. Gazetecilerin dayatmaya, "biz yaptık oldu" anlayışına maruz bırakılması kabul edilemez.
BASIN İLAN KURUMU (BİK) YENİDEN YAPILANDIRILMALIDIR: Hükümet edenlerin gazeteler üzerinde ekonomik baskı oluşturmaması için kurulan. Kamu ilanlarının adil dağıtılmasını amaçlayan Basın İlan Kurumu kuruluş ilkelerinin tersine bir baskı aracına dönüştü. İlan kesme cezaları ile gazeteler susturulmakta, yandaş medya pervasızca desteklenmektedir. Basın İlan Kurumu yapısı meslek örgütü temsilcileri ve gerçek bağımsız katılımcılarla yeniden düzenlenmeli, yerel basın başta olmak üzere gazetelere kamu kaynakları adil bir biçimde dağıtılmalıdır. Basın İlan Kurumu’nun ilan kesme cezası hakkı sınırlandırılmalı, mahkeme kararı ile iptal edilen cezalar için gazetelerin ekonomik kayıpları telafi edilmelidir. Basın İlan Kurumu'nun yüzde 15 olan komisyon oranı yüzde 5'e çekilmelidir. Basın İlan Kurumu'nun yerel basına destekleri, çok güçlü devam etmeli, kurumsallaşmaya gereken ilgi gösterilmelidir.
RTÜK İKTİDARIN "EKRAN KOMİSERİ" OLMUŞTUR: Amacı basın ve ifade özgürlüğünün önünü açmak olan RTÜK, tam tersine basın özgürlüğünün önündeki en büyük engele dönüşmüştür. Özgürlüğü sağlaması gereken RTÜK’ün kendisi bir basın özgürlüğü sorunu haline gelmiştir. RTÜK, siyasi iktidarın ekran komiserliğine atanmış bir kurul gibi görev yürütmektedir. Yayıncıları iktidarıövenler ve yerenler olarak ikiye ayırmıştır. Bunun en iyi göstergesi, her hafta yapılan Üst Kurul toplantısında iktidarı eleştiren yayıncılara ağır para ve idari cezalar verirken, iktidarıövenleri ise koruyup kollayan bir kurul olarak hareket etmesidir. RTÜK'ün gelirlerinden artarak Hazine'ye gelir kaydedilen bölümü, belirlenecek özel ölçütler ışığında yerel radyo ve televizyonlara aktarılarak, yerel yayıncılığın güçlendirilmesi önem kazanmaktadır. Yerel yayıncıların ödediği 10 yıllık yayın lisans bedeli acilen düşürülmeli, yerel ve bölgesel yayıncıların gelirlerine uygun hale getirilmelidir. Yerel yayıncılar açısından benzer sorunun yaşandığı TÜRKSAT yayın iletim ücreti de aynıçerçevede değerlendirilmeli ve acilen düşürülmelidir. Ulusal ile yerel yayıncının on yıllık (10) lisans bedelinin aynı olması uygulaması terk edilmeli, yerel yayıncı için reklam geliri baz alınarak uygun bedelin belirlenmesi gerekmektedir. RTÜK üye seçimlerinin en azından bir bölümü meslek örgütleri tarafından belirlenmelidir.
İNTERNET MEDYASI KANUNU, ÖZGÜR YAYINI KISITLAYICI NİTELİK TAŞIMAMALIDIR: Son yıllarda hızla büyüyen internet medyasına ilişkin kanuni bir düzenleme yapılmalı, bu alanda çalışan gazetecilere basın kartı ve 5953 Sayılı Kanuna tabi çalışma hakları verilmelidir. Komisyonlarda bekletilen ve kamuoyundan gizlendiği için ayrıntıları kimselerin bilmediği yasa ile ilgili detayları meslek kuruluşlarının görüşleri alınarak netleştirilmelidir. Yasanın kabul edilemez yasakları içermesi, internet gazeteciliğinin de sonunu getirmesinin önüne geçilmelidir. Internet gazetecisi meslektaşlarımızın basın sigortasıüzerinden kadro alabilmeleri sağlanmalı ve böylelikle basın kartı olanağına kavuşturulmasının önü açılmalıdır.
Internet medyası yazılı basın gibi kriterlere kavuşarak, gazeteci vasfı taşıması yasalar çerçevesinde sağlanmalıdır. Internet sitelerinin yayımlarına, mevkute, imtiyaz sahibi genel yayın yönetmeni, yazı işleri müdürü ve muhabir kadrosu şartları getirilmelidir. Korsan ve yasal olmayan durum ve konum ortadan kalkmalıdır.
SOSYAL MEDYA YASASI, YASAKLAR MANZUMESİ OLMAMALIDIR: Halkın bağımsız ve tarafsız haber alma olanaklarının azaldığı, özgürlüklerin kısıtlandığı bir ortamda vatandaşın nefes alabildiği, kendini ifade edebildiği ve görüşlerini açıklayabildiği bir interaktif iletişim olanağı sağlayan sosyal medyaya yönelik hazırlanan yasanın, bir yasaklar manzumesine dönüşmesi kabul edilemez. Bu yasa ile yalnızca özel ya da tüzel nitelikli kişi hak ve özgürlüklerine yönelik yayınların ve/veya itibar suikastı ya da olumsuz algı yaratma amacıyla sosyal medya aracılığı ile yapılan yayınların önlenmesi hedeflenmeli, tüm dünyada evrensel bir medya aracı haline gelen sosyal medya özgürlüğünü yok edici yaptırımlardan kaçınılmalıdır. Sosyal medyadaki, bilgi kirliliğinin önüne geçilmesi adına adımlar atılmalı. Doğrular çerçevesinde bir sosyal medya herkesin yararınadır.
DEMOKRASİNİN TEMİNATI YEREL MEDYAYA DESTEK YASASI ÇIKARILMALIDIR: Dünyanın pek çok ülkesinde yaygın medyaya oranla daha fazla desteklenmesi gerektiği kabul edilen, demokrasinin en önemli teminatlarından biri olarak görülen yerel medyaya yönelik maddi manevi devlet desteğini içeren özel bir düzenleme şarttır. Ülkemiz genelinde iki bine yakın yerel gazete sayısının 900'lere düşmüş olması, beyin emeği ve göz nuru ile hazırlanan Anadolu'daki yılların gazetelerinin birer birer kapanmaya yüz tutmuş olması konunun aciliyetini ortaya çıkaran hazin gerçeklerdir. Bu anlamda yerel yönetimlerin Meclis tutanaklarının yerel gazetelerde yayınlanmasının tüm il ve ilçelere yayılması yerel basına can suyu olacaktır. Bu uygulamanın genel bir kanun maddesi olarak yerel basın destek yasa tasarısının kapsamına alınmasıönerilmelidir. Tasarruf tedbirleri gerekçesiyle kamu kurumları için yazılı basına getirilen abone olunma yasağı kaldırılmalı, tam tersine destek anlamında abonelikler, ilanlar, teşvik edilerek yeniden düzenlenmelidir. Yazılı basına destek için ithal kağıda mahkumiyet sonlandırılmalı, yerli üretim yeniden sağlanmalı, gazete kağıdındaki KDV oranı yüzde 1'e düşürülmelidir.
BASIN MESLEK KURULUŞLARI TEK ÇATI ALTINDA BİRLEŞMELİDİR: Gazeteciliğin yeniden saygın ve itibarlı bir düzeye yükseltilmesinin yolu örgütlü meslek mücadelesinin güç birliği yapılarak yürütülmesinden geçmektedir. Uzun yıllardır "böl, parçala, yönet" politikasının kurbanı olan gazeteciliğin yüceltilmesi ve halkın gözünde yeniden güvenilir bir kamu görevi olarak görülmesi için özel bir yasası ve yaptırım gücü de olan bir meslek yapılanmasının gerçekleştirilmesi elzemdir. Çalıştay katılımcısı tüm meslek kuruluşlarının bu noktada ortak gereklilik görüşünde birleşmiş olmalarınıönemli bir fırsat olarak görmeli ve aynıçatı altında birleşme girişimleri somutlaştırılmalıdır.
BASINDA SERMAYE YAPISI DEĞİŞMELİ, MEDYA ŞİRKETLERİ KAMU İHALELERİNE GİRMEMELİDİR: Medya şirketlerinin sermaye yapılanmaları, son yıllarda haklı tartışmaları da beraberinde getirmiştir. İşlevi ve niteliği nedeniyle ister istemez önemli bir güce dönüşebilen gazeteciliğin, diğer sektörlerde de faaliyet gösteren sahiplerine, rekabet kurallarına aykırı avantajlar getirmesinin önüne geçilmelidir. Medya şirketi sahiplerinin özellikle kamu ihalelerine girmelerinin toplum vicdanını rahatsız ettiği düşünülerek, ortaya çıkan rahatsızlığın giderilmesine yönelik ciddi çalışmalar yapılmalı, mesleğin saygınlığıyla da ilgili olan bu olumsuzluk ortadan kaldırılmalıdır.”