Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden emekli Prof. Dr. Metin Kazancı, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde ders sırasında başörtülü bir öğrenciye hakaret ettiği iddiasıyla Rektörlük tarafından derslerine son verilmesi üzerine, “Kesinlikle gündeme yansıdığı gibi bir şekilde olmadı. Yanlış yansıtıldı. Kesinlikle hakaret, aşağılama gibi bir şey söz konusu değildir” dedi. Kazancı, “Rektörlük, derslerime son verme kararı alırken kesinlikle herhangi bir şekilde beni çağırmadı, herhangi bir şey sorulmadı, ifademi almadan böyle bir karar verdi” diye konuştu.
Eski AKP Milletvekili Mehmet Metiner, Yeni Şafak Gazetesi’ndeki köşe yazısında; Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde görev yapan Prof. Dr. Metin Kazancı’nın, ders sırasında başörtülü bir öğrenciye hakaret ettiğini iddia etmişti. Ankara Üniversitesi, Kazancı’nın üniversitede ders vermemesi kararı aldı.
Kazancı, süreci ve kararı ANKA Haber Ajansı’na şöyle aktardı:
“Kesinlikle böyle, gündeme yansıdığı gibi bir şekilde olmadı olay. Ben kaç senelik hocayım; şimdiye kadar kaç kez türbanlı öğrencilerim oldu ve hiç böyle bir şey yaşamadım. O gün de Emeviler ile ilgili bir konu anlatıyordum, baskıcı olmalarına ilişkin… Buradan çıkan bir durum. Durum yanlış yansıtıldı. Kesinlikle hakaret, aşağılama gibi bir şey söz konusu değildir. Rektörlük, derslerime son verme kararı alırken kesinlikle herhangi bir şekilde beni çağırmadı, herhangi bir şey sorulmadı, ifademi almadan böyle bir karar verdi. Ben hala öğrencilere yararlı olabileceğimi düşünüyordum; bu yüzden böyle bir şey yaşanmış olması kötü oldu.”
Öte yandan Kazancı, olayı; “Değerli bir dekanın Metin Hoca’ya ilişkin görüşlerini yansıtan yazı” başlığıyla anlatan bir yazıyı da sosyal medya hesabında paylaştı. Yazıda şu ifadeler kullanıldı:
“Ortaya çıkan sorun muvacehesinde hocamız, bir hatası olmadığını, söz konusu derste bulunan öğrencilerinin tanıklığına dayanarak anlatmaktadır. Bu görüşlerini ilgili fakültenin yöneticileri ile de yürütülen inceleme sırasında paylaşmış olduğunu düşünüyorum. Durumun, üniversite çatısı altında ders kapsamında yürütülen bir etkinlik sırasında ortaya çıkan bir yanlış anlama olarak da yorumlanması mümkündür.
Hocamızın değerlendirmelerini ‘hakaret’ olarak tanımlamayı ise acımasızca bir yorum olarak nitelerim. Bununla birlikte yine kendisi, ‘yaşım itibarıyla da bu işi bir yerde sonlandırmak gerekiyordu’ değerlendirmesini yapmakta ve böylesi haksız ithamları dahi hoş görecek çelebice bir yaklaşım sergilemektedir.”