DİLAN AYIRKAN
Deniz biyoloğu Prof. Dr. Ergün Taşkın, Denizlerde Bütünleşik Kirlilik İzleme Projesi kapsamında Erdek Paşalimanı Adası'nda kurdukları izleme istasyonundaki gözlemlerini ANKA Haber Ajansı'na anlattı. Endemik ve hassas bir tür olan, denizlerin akciğeri olarak tanımlanan, deniz canlılarının yumurtalarını bıraktıkları, beslenme ve barınma alanı olan "deniz çayırı'nın üzerinin tamamen müsilajla kaplandığını tespit ettiklerini bildiren Taşkın, "Deniz çayırıışık alamıyor, bu nedenle fotosentez yapamıyor. Çayır tamamen yok olma tehlikesi altında" dedi.
Manisa Celal Bayar Üniversitesi Fen Ediyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Deniz Biyoloğu Prof. Dr. Ergün Taşkın, proje kapsamında Marmara'yı etkisi altına alan müsilaj ile ilgili olarak Erdek Paşalimanı Adası'nda kurdukları izleme istasyonunda gözlem yaptıklarını söyledi.
Projenin Makroalg ve Deniz Çayırlarıİzleme Koordinatörü olan Prof. Dr. Ergün Taşkın, endemik ve hassas bir tür olan, denizlerin akciğeri olarak tanımlanan, deniz canlılarının yumurtalarını bıraktıkları, beslenme ve barınma alanı olan "deniz çayırı'nın üzerinin tamamen müsilajla kaplandığını tespit ettiklerini belirtti. Taşkın, "Müsilaj üzerini katman halinde kapladığı için deniz çayırıışık alamıyor, bu nedenle fotosentez yapamıyor. Çayır tamamen yok olma tehlikesi altında" dedi.
"MÜSİLAJ, ZEMİNDEKİ KUMLUK ALANI BİLE KAPLAMIŞ DURUMDA"
2018-2020 yılları arasında yaptıklarıçalışmada deniz çayırının durumunda herhangi bir gerileme gözlemlemediklerini, ancak bu yıl haziran ayında yaptıklarıçalışmada bütün deniz çayırının üzerinin yaklaşık 4-5 mm kalınlığında müsilajla kaplandığını gördüklerini anlatan Prof. Dr. Taşkın, şunları söyledi:
"2018 yılında proje kapsamında deniz çayırını denizlerdeki durumunu, eğilimini görmek açısından izleme istasyonları kurduk. Beton bloklar koyarak belirli aralıklara çayırın alt sınırına fotoğraflama çubukları sabitliyoruz. Yılda bir kere izleme istasyonlarının gidişatını, deniz çayırındaki eğilimi, karasal baskıdan etkilenip etkilenmediğine bakıyoruz. 2018-2020 arasında Erdek Paşalimanı’nda yaptığımız çalışmada deniz çayırında herhangi bir gerileme gözlemlemedik, iyi durumda olduğunu tespit ettik. Ancak bu yıl haziran ayında yaptığımız çalışmada bütün deniz çayırının üzerini müsilajın kapladığını, yaklaşık 4-5 mm kalınlığında tamamen kapladığını gördük. Sadece deniz çayırını değil zemini, kumluk alanı bile müsilaj kaplamış durumda. Müsilajın ciddi bir katman oluşturduğunu, deniz çayırının üstüne çöktüğünü ve çayırın ışığı alamayacak duruma geldiğini görüyoruz. Deniz çayırı, denizlerin akciğeri. Oksijen üretir ve diğer birçok canlının beslenme, barınma ve yaşam yeridir. Balıklar yumurtalarını buraya bırakır. Diğer omurgasız hayvanlar burada yaşarlar. Alglerin çoğu burada bulunabilir. Katman halinde kapladığı için müsilaj uzun süre çayırların üstünde kalacak çayırda ölümler gerçekleşecek. Işığı alamadığı için fotosentez yapamayacak ve ölecek. Endişemiz bu. Çayırlar tamamen yok olma tehlikesi altında."
"DENİZ PATLICANLARI MÜSİLAJ KAYNAKLI ERİMİŞ DURUMDA"
Çayırın ölmesinin deniz canlılarını olumsuz etkilediğini söyleyen Prof. Dr. Taşkın, deniz patlıcanlarının, yengeçlerin bu durumdan nasıl etkilendiğini şu sözlerle anlattı:
"Çayırın ölmesi ile diğer canlılar da olumsuz etkileniyor. Deniz patlıcanlarının müsilajdan kaynaklı resmen eridiğini gözlemledik. Geçen yıl daha fazla canlı birey gözlenirken bu yıl çayırın içerisinde ciddi ölümlerin olduğunu gözlemledik. Yengeçlerin bir kısmının öldüğünü gözlemledik."
"15 METREDEN İTİBAREN GÖRÜŞ MESAFESİ YOK OLDU"
Proje ekibinden Dr. Barış Akçalı ve Dr. Alper Evcen ile müsilajın yapısını detaylı incelemek için daha derinlere dalış gerçekleştirdiklerini anlatan Taşkın, yoğun müsilaj etkisi nedeniyle bir noktadan sonra görüş mesafesini kaybettiklerini söyledi. Taşkın, müsilajın dibe çökmesinden dolayı zehirli bir gaz olan hidrojen sülfür artışının gözlemlenmiş olabileceğine dikkat çekerek şöyle konuştu:
"Derinlerde nasıl bir müsilaj yapısı var diye daha derinlere gittiğimizde buralarda 10 metreden itibaren suyun içerisinde serbest halde yüzer hale geldiğini gördük. 15 metreden itibaren görüş mesafesi yok oldu, yanımda dalgıç ve diğer uzman arkadaşlarım Dr. Barış Akçalı ve Dr. Alper Evcen ile birlikte görüş mesafesini kaybettik ve geri dönmek zorunda kaldık. Gidişat o bölgede olumsuz yönde, yıllardır izlediğimiz o çayır yapısını bu yıl göremedik. Çökmeden dolayı hidrojen sülfür artışı gözlemlenmiş olabilir."
"DENİZ ÇAYIRI IŞIK ALAMIYOR"
Müsilajın denizin dip bölgelerine çöktüğünü bildiren Prof. Dr. Ergün Taşkın, şunları söyledi:
"Biz dışarıdan baktığımızda şöyle bir yanılgıya düştük; suyun dışında teknedeyken güzel vaziyette müsilaj görmedik. Müsilaj olmadığını düşündük. Ancak aşağıya indiğimizde müsilajın çöktüğünü ve deniz çayırının üzerini katman halinde kapladığını gördük. Bu da önümüzdeki süreçte deniz çayırının ciddi şekilde ışık alamayacağını, fotosentez yapamayacağını gösteriyor."
"MARMARA'NIN YÜZDE 80'İİÇİN RESTORASYON GEREKİYOR"
Daha önce Marmara Denizi'nde yaklaşık 30 istasyonda yaptıklarıçalışmalarda ekolojik yönden durumun kötü olduğunu tespit ettiklerini söyleyen Taşkın, durumun vehametinin müsilaj ile görünür hale geldiğini, Marmara'nın yaklaşık yüzde 80'ini için restorasyon gerektiğini belirtti. Taşkın, Marmara'yı kurtarmak için öncelikle karasal baskının azaltılmasını gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Ergün Taşkın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Marmara’da ciddi bir karasal baskı var. Buradaki baskı denizden kaynaklı değil. Yani Marmara Denizi’nin çevresindeki şehirleşme, evsel, endüstriyel atıkların, dejarjın, liman ve marina atıklarının etkisi. Biz yıllar içerisinde yaptığımız dalışlarda Marmara’da bu görüntüleri görüyorduk. Müsilaj yapısı olmasa bile diğer alglerin, kirliliğe karşı toleransı olan türleri zaten yoğun bir şekilde görüyorduk. Şu anda müsilajla gözle görülür hale geldi. Yarın öbür gün diğer makro algler körfezleri yeşile kaplayacak hale de gelebilir. Bizim daha önce Marmara’da 30 istasyonda yapmış olduğumuz çalışmalarda bunların yüzde seksenin ekolojik yönden zayıf ya da kötü durumda olduğunu tespit ettik. Yüzde yirmisinin ancak sürdürülebilir olduğunu tespit ettik. Marmara’nın yaklaşık yüzde 80’i için restorasyonu gerekiyor.
Karasal baskıyı azaltabilmemiz için atıklarımızı azaltmamız, arındırmamız, deşarjlarımızı tekrar gözden geçirmemiz gerekiyor. Bu çok kısa sürede sonuç alınabilecek bir iş değil. Şu anda çalışmaların ciddiye alındığını görebiliyorum. Marmara eşsiz denizlerden bir tanesi. Sadece bir ülkenin sahip olduğu bir deniz. Ben sadece Marmara’yı araştıran bir enstitünün olmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu denize sahip olmak bizim çok büyük bir şansımız. Ciddiyetle yaklaşırsak bunun sonuçlarını en kısa vadede alabiliriz."
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-Twitter için özet görüntü
-Prof. Dr. Ergün Taşkın'ın konuşması
-Erdek Paşalimanı Adası denizaltı görüntüleri