CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) dokunulmazlığı kaldırılan HDP’li 40 milletvekiliyle ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Onsan Kavala’yla ilgili verdiği kararlara ilişkin, “Bakın, ha bir insanı silah zoruyla gitmişsiniz bir odada kapatmışsınız ha da bu hukuka aykırı kararlarla, talimatla verilmiş kararlarla, adı mahkeme olsa bile, cezaevinde tutmaya devam ediyorsunuz. İkisinin arasında bir fark yok. Her ikisi de hürriyeti tahdit suçudur” dedi.
Sezgin Tanrıkulu, birleştirilen Gezi-Çarşı davasının tek tutuklu sanığı Osman Kavala’nın dosyasının Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından AİHM’ye havale edilmesi nedeniyle TBMM Genel Kurulu’nda bugün söz aldı. Tanrıkulu, şunları söyledi:
“Konu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarının infazı, yerine getirilmesi ile ilgili güncel konular. İki güncel konu var. Birincisi; dün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu parlamentonun da üyeliğini yapmış ve halen üyeliğini yapan milletvekilleri ile ilgili vermiş olduğu karar, dokunulmazlığın kaldırılması kararının Anayasa’ya aykırılığı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesine aykırılığı. Diğeri ise Osman Kavala ile ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararından sonra Bakanlar Komitesi’nin bugün verdiği karar.
Değerli arkadaşlar; bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yetkisini kabul etmişiz. Sözleşmeye taraf olmuşuz. Eğer bu sözleşmeye taraf olmuşsak ve Mahkeme’nin de yetkisini kabul etmişsek kararın gereğini yerine getireceğiz. Nasıl yerine getirilir? Birinci olarak, ihlali durdurursunuz. İkinci olarak, ihlalin sonuçlarını giderirsiniz, üçüncü olarak tekrarını önlersiniz.
"ORGANİZE KÖTÜLÜK YAPIYORSUNUZ"
Şimdi bütün bunları yapmadan, bakın ne ihlali durduruyorsunuz bu kararlar nedeniyle ne sonuçlarını gideriyorsunuz ne de tekrarını önlüyorsunuz. E kimi kandıracaksınız? Kimi kandıracaksınız? Bakın, organize kötülük yapıyorsunuz Türkiye’ye; organize kötülük, siyaseten ve yargı bakımından. Siyaset talimat veriyor, yargı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymuyor, o kararlara uymamak için de inanılmaz hileler yaratıyor, inanılmaz. Hepsi suç olabilecek hileler yaratıyor. Tümünün kayıtları var ve bunu siyasetin doğrudan ve dolaylı talimatıyla yapıyor. Yoksa sayın Erdoğan, ‘Hamlemizi yaparız’ dedikten sonra sayın Demirtaş hapiste kalmazdı. Organize kötülük yapıyorsunuz bakın. Dün verilen karar kesin karar, Büyük Daire’ye, başka bir daireye gitmeyecek, kesin komite kararı. Şimdi o kararla ilgili olarak yanı başımızda, 18. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, Sincan’da devam eden dava var ve bu karar o tutuklamaların ve yargısal işlemlerin yakalama, tutuklama, gözaltı, tümünü işlevsiz hale getirdi. E peki ne yapacaksınız? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki yargıçlar, sizin Çağlayan’da mahkeme mahkeme dolaştırdığınız yargıçlar değil. Her ülkenin birçok süzgeçten geçmiş saygın yargıçları. Bizzat duruşmaya ben katıldım. Türkiye Cumhuriyet’i devletinin bir yurttaşı olarak, bu kurulun, TBMM’nin bir üyesi olarak, bir avukat olarak utandım. Bakın, 20 yılda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye’yi savunacak bir avukat yetiştirememişsiniz, Alman bir avukata para vermişsiniz Demirtaş davasında, Avrupalı yargıçların sorduğu sorular konusunda, bu heyetin uyguladığı anayasaya aykırılık hususları bakımından söyleyecek bir söz bulamadı, arkadaşlar.
"HER İKİSİ DE HÜRRİYETİ TAHDİT SUÇUDUR"
Değerli arkadaşlar; bu dönem geçecek. Bakın, bu dönem geçecek. Ama geriye dönüp baktığımız zaman, sizin de oylarınızla ve sessizliğinizle bu organize kötülüğe ortak oluşunuz unutulmayacak. Bakın, ha bir insanı silah zoruyla gitmişsiniz bir odada kapatmışsınız ha da bu hukuka aykırı kararlarla, talimatla verilmiş kararlarla, adı mahkeme olsa bile, cezaevinde tutmaya devam ediyorsunuz. İkisinin arasında bir fark yok. Her ikisi de hürriyeti tahdit suçudur. O nedenle sizler belki siyasi hesabını vereceksiniz, vicdani hesabını vereceksiniz ama inanın burada söylüyorum, bundan sorumlu olanların hepsi adil bir biçimde, hukuken hesabını vereceklerdir.”