CHP Genel Başkan Başdanışmanı, İzmir milletvekili Tuncay Özkan, bütçe görüşmelerinde Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e, “Adaletsizlik yürek yakan bir yangındır, bu yangını ya söndürürsünüz ya da o ateşte siz de yanacaksınız, unutmayın” diye seslendi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Adalet Bakanlığı’nın 2022 yılı bütçe teklifi ile ilgili görüşmeler sürüyor. CHP Genel Başkan Başdanışmanı ve İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, kumpas davaları sürecinde FETÖ’cülerin aldığı kararlar nedeniyle yaşadığı hukuksuzluk ve mağduriyetleri ayrıntısıyla anlattı. Tuncay Özkan, komisyonda Adalet Bakanı Gül’e ve milletvekillerine hitaben şunları söyledi:
“Salonda yaptığınız konuşmaların, hayatın hakikati ile herhangi bir örtüşmesi yok. Ne demek istiyorum. Mike Tyson diye iyi bir boksör var. O boksörün bir strateji kitabına önsöz olarak yazılan bir sözü ile başlamak istiyorum. ‘Ringe çıkana kadar herkesin bir stratejisi var. Ama ringde ağzınızın üstüne ilk yumruğu yediğinizde geriye ne kalıyorsa, hayat onunla devam ediyor.’
“BURADA HAKİKATİN H’Sİ BİLE YOK”
Hayatın devam ettiği yerlerde, burada konuşulanların hiçbirisi geçerli değil. Burada hakikatin h’si bile yok. Size bazı örneklerle anlatmak istiyorum. Kumpas davaları diye bilinen davalar silsilesi içerisinde, içinden geçtiğimiz süreci size şöyle aktarmak isterim. Bir akşam saat 24 civarında, sahibi olduğum kanaldan çıkarken, üstüme ateş açıldı. Ateş açan şahsı yakaladık. Bir şarjöre yakın mermi boşaltmıştı. Şahıs polise teslim edildi. İki ay sonra, kanalımın tamamını, bütün koridorlarını polis basarak; ben de Ankara’da bir konferanstaydım, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde, müşteki olarak ifadeye çağrıldığımı bildirdiler.
‘Böyle bir muameleyi niye yapıyorsunuz, siz adli kolluksunuz, ne zamandan beri müştekiye böyle bir bildirim yapılıyor?’ dedim. ‘Savcı Bey öyle emretti’ dediler. ‘Savcı bey ne demek istiyor’ dedim. ‘Ben bir yere mi ifade vereyim, yoksa ne yapayım, bana söylesin savcı bey’ dedim. ‘Yok, savcı bey sizi bekliyor’ dediler. O zaman Beşiktaş Adliyesi’nden içeri girdiğimde savcı bey beni kapıda bekliyordu. Koluma girdi, genç bir savcıydı, kulağıma; ‘Ağabey, bu işi burada kapatalım, ben sizdenim, İzmir’den geldim, şimdi yukarıda Zekeriya da olacak, ‘şikayetçi değilim’ de.’
Dedim ki, ‘ne için geldiğimi bile bilmiyorum.’ O savcı ile birlikte yukarı çıktık. Bana iki tane ses, dinleme kayıt tutanağı gösterdi. Bir kuyumcunun kaçırılması ile ilgili yapılan dinlemede, bir korucu ailesi İstanbul’a getirilmiş, kuyumcuyu kaçırıyorlar, fidye talep ediyorlar, aynı kişi bana ateş eden kişi. Dinleme tutanaklarının iki sayfasını bana gösterdi, sayın Savcı. Bir eski AKP milletvekili, benim öldürülmem için kişiye talimat veriyor. O şimdi milletvekili değil.
“ZEKERİYA ÖZ, ‘BENİ TANIYOR MUSUN’ DEDİ. ‘HAYIR SENİ TANIMIYORUM’ DEDİM”
Bana ‘bunu kapat’ dedikten sonra, Zekeriya Bey geldi, oturdu. Zekeriya Öz, ‘beni tanıyor musun’ dedi. ‘Hayır seni tanımıyorum’ dedim. ‘Ben’ dedi, ‘Ergenekon Savcısıyım. Nasıl tanımazsın?’ ‘Seni tanımıyorum’ dedim. Sonra, bu savcı bey, o dosyayı kapattı.
“RTÜK BAŞKANI, BENİ BİR DGM SAVCISI İLE BİRLİKTE GÖRÜŞMEYE ÇAĞIRDI”
Kanalıma reklam verenler, tek tek çağrıldılar. Ve reklam vermeleri engellendi. Ankara’da RTÜK Başkanı, beni bir DGM savcısı ile birlikte görüşmeye çağırdı. RTÜK Başkanı, ‘Kanalı satmazsam, yayınları ertesi gün keseceğini’ söyledi. Savcı da ‘sizi ertesi gün, ben tutuklayacağım’ dedi. ‘Kanalı satayım o zaman’ dedim. ‘İyi olur’ dedi. Kanalı sattık. Birer buçuk milyon dolar, benden satış bedeli parası aldılar, her ikisi. Hem RTÜK Başkanı, hem de savcı. Daha sonra o RTÜK Başkanı, o kanala gitti, koordinatörlük yaptı, benim kanalda. Benden aldığı para ile.
“İKİ BÜYÜK KAMERA VARDI. ÖNCE İNANAMADIM. REALTY SHOW PROGRAMI SANDIM”
Evimi sabaha karşı saat 5’te bastılar. İki büyük kamera vardı. Önce inanamadım. Realty show programı sandım. Evimin içinde 80 kişi ve beni 9 saat süren bir şeyle tutukladılar. ‘Gerekçesi nedir’ diye sordum, ‘tutuklanma gerekçem ne?’ ‘Sen Ergenekoncusun’ dediler.
‘Delili ne kardeşim?’ ‘Evinde Atatürk’ün Bursa Nutku var’ dediler. ‘Evet, benim evimden çıkar’ dedim. ‘Ama, 28 bin 634 kitap var… Ne demek istiyorsun, bunu da yazar mısın tutanaklara’ dedim, kaydettiler.
“'BEN YARGICIM, BEN GÖRDÜM YETER’ DEDİ”
‘Seni, evinde Atatürk’ün Bursa Nutkunu bulundurmaktan tutukluyoruz’ dediler, tutuklamaya sevk ettiler. Aşağıya indim. Yargıç Bey’e dedim ki, ‘böyle.’ ‘Hayır, yok, ondan değil’ dediler. ‘Neden tutuklanıyorum, suçum ne’ dedim. Bana dedi ki, ‘sizin adınız bir şemada var.’ ‘Şemayı kim yazmış’ dedim. ‘Ergenekoncular çizmiş’ dedi. ‘Şemayı görebilir miyim?’ dedim. ‘Hayır göremezsin’ dediler. ‘Avukatım görebilir mi’ dedim. ‘Hayır göremez’ dedi. ‘Ben yargıcım, ben gördüm yeter’ dedi. Peki.
“5 YIL 4 AY BOYUNCA MAHKEME SALONUNDA BAĞIRDIM”
Ve beni tutukladılar. 5 yıl 4 ay boyunca ‘bu şemayı açın’ diye, mahkeme salonunda bağırdım. 5 yıl 4 ay sonra şema açıldı. Ama benim adım şemada yoktu. Benden başka herkes vardı, ama benim adım şemada yoktu. Sonra bana, ‘Cumhuriyet Mitinglerini sen mi yaptın’ dediler. ‘Ben yaptım’ dedim. ‘Ne olmuş’, dedim. Cumhuriyet Mitinglerinden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdiler. Evimde çıkan belgelerden, bir sürü şeyden…
Burada bahsettiğiniz gibi bir yargılama yok. Karımı kaldırdılar, ‘bu adam senin kocan mı’ diye sordular. Kız kardeşimle, erkek kardeşimle, avukatımla yaptığım telefon görüşmelerini sordular.
“ÖZEL HAYATIMA DAİR NE VARSA İDDİANAMEYE YAZDILAR”
Özel hayatıma dair ne varsa hepsini iddianameye yazdılar. Ben bu anlattıklarımın tamamını, cezaevinden çıkar çıkmaz, Anayasal Suçlarla Mücadele Savcısı’na bir dilekçe olarak verdim. O dilekçeyi hayata geçirecek bir tek yargıç yok, savcı yok.
“SİZ BAŞKA BİR HUKUKUN TEMSİLCİSİSİNİZ”
İstanbul’da gittim görüştüm, ‘niye bu dilekçeyi hayata geçirmiyorsunuz’ diye? ‘Ergenekon davası sonuçlandı, biz hepimiz beraat ettik, FETÖ’nün ilk davası, çatı davası sonuçlandı, orada diyor ki, ‘Kanal Türk Televizyonu yağma suçu işlenerek ele geçirilmiştir’ diyor. ‘Neden benim dilekçemi yürürlüğe koymuyorsunuz’ diye sordum. ‘Sırası var’ dedi. Burada sizin anlattığınız gibi değil bu işler. Orada başka bir hukuk var. Siz o hukukun temsilcisi değilsiniz. Siz başka bir hukukun temsilcisisiniz. Orada zorbalık hukuku var. Orada gücü yetene hukuk var.
Bugün burada geçerli olan hukuk, orada geçerli değil. Alevi misiniz, Sünni misiniz diye size sorabilirler mi? Mahkeme salonunda sordular. Eşinizle konuşmalarınızı size sorabilirler mi, avukatınızla konuşmalarınızı size sorabilirler mi, sordular. Bu anlattığınız hukuk kuralları burada geçerli, orada geçerli değil.
“SİZ, BAŞKALARI YAŞAMASIN DİYE ANLATIYORUM”
Bunları Allah korusun, gelecekte olmasın diye anlatıyorum. Bizim yaşadıklarımızı siz, başkaları yaşamasın dile anlatıyorum. Türkiye’yi bir yağma, bir talan hukukuyla karşı karşıya bırakırsanız, bu adaletsizlik böyle devam ederse… Bana karşı silah sıkan bir adamın tanıklığı ile yaptığım müracaat reddediliyor. O nedenle adaletsizlik yürek yakan bir yangındır, bu yangını ya söndürürsünüz ya da o ateşte siz de yanacaksınız, unutmayın."