Türk Sanayicileri ve İşİnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, "Büyümek için öncelikle makroekonomik istikrarı sağlamak ve sürdürülebilir büyüme sürecini başlatabilmek gerekiyor. Bu doğrultuda en önemli adımlar, piyasa ekonomisinin kurum ve kurallarını güçlendirmek ve başta Merkez Bankası olmak üzere düzenleyici kurumların bağımsızlığını, tartışma dışı bırakacak biçimde tesis etmektir" dedi.
TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu, Hilton İstanbul Bomonti Otel'de bugün toplandı. TÜSİAD'ın 50. Yılı Projesi çerçevesinde “Geleceği İnşa” başlıklıçalışmanın da tanıtımının yapılacağı toplantının açılışında konuşan Tuncay Özilhan, dünyadaki jeopolitik risklerin, sosyo-kültürel gerilimlerin, iklim değişiminin etkilerinin ve dengesiz ekonomik büyümenin mahşerin dört atlısı olarak Türkiye'nin üzerine geldiğini söyledi. Özilhan'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
ÜLKEMİZ KÜRESEL GERİLİMDEN ETKİLENİYOR:“Şimdi bir ucunda ABD’nin, diğer ucunda Çin’in olduğu yeni bir çift kutuplu dünyaya, yeni bir soğuk savaş dönemine girip girmeyeceğimizi tartışıyoruz. Jeopolitik açıdan kritik bir coğrafyada yer alan ülkemiz, küresel mimarideki bu gerilimden ziyadesiyle etkileniyor. Bu gerilimin ve bu gerilim karşısındaki tutumumuzun başta ekonomimiz olmak üzere yarattığı olumsuzlukları bir süredir yaşıyoruz. Gelecek dönemin tehditleri ve fırsatları karşısında Türkiye için kural bazlı küresel sistemin saygın bir üyesi olmanın önemli olacağını düşünüyoruz.
EKONOMİ MODELİNİ BAŞTAN AŞAĞI DEĞİŞTİRMEMİZ GEREKİYOR:İklim değişikliğinin korkutucu sonuçları ve deprem bölgesinde olmamız, eski politikalarla devam etmemizi olanaksız kılıyor. Çevreci bir Türkiye hedefi için önlemlerimizi hızla almalıyız. Paris Anlaşması'nın Meclis’ten geçmesiyle Türkiye, anlaşmayı onaylamayan 6 ülkeden biri olmaktan çıktı. Ama karşı karşıya olduğumuz sorunun önemi ve aciliyeti daha fazlasını gerektiriyor. Önlem almakta gecikmek, bugün doğal kaynaklarıözensiz tüketmenin maliyetini gelecek kuşaklara ödetmek anlamına geliyor. Bu, yanlış olduğu gibi artık devam ettirilebilir bir yaklaşım da değil. Şu andaki ekonomi modelini baştan ayağa değiştirmemiz, karbon nötr ekonomi yaklaşımını benimsememiz, üretim ve tüketim kalıplarımızı bu duruma uyarlamamız gerekiyor.
SORUNLAR KARTOPU MİSALİ BÜYÜYOR: Doğa, bize fay hatlarına, dere yataklarına inşaat yapmamayı acı yoldan gösterdi. Toplumsal fay hatlarının da üzerini suni olarak örterek siyaset yapmanın, bu fay hatlarını ortadan kaldırmadığını biliyoruz. Farklı eşitsizliklerin iç içe geçtiğini ve ötelenen sorunların kartopu misali büyüdüğünü görüyoruz. Huzurlu, mutlu, barış içinde yaşayacağımız bir gelecek için toplumsal adaleti tüm boyutlarıyla tesis etmemiz, adil bir Türkiye hedefini başarmamız gerekiyor.
MERKEZ BANKASI'NIN BAĞIMSIZLIĞI: Büyümeli ve kişi başı gelirimizi artırmalıyız. Çünkü herkes refah artışı ister. Büyümek için öncelikle makroekonomik istikrarı sağlamak ve sürdürülebilir büyüme sürecini başlatabilmek gerekiyor. Bu doğrultuda en önemli adımlar, piyasa ekonomisinin kurum ve kurallarını güçlendirmek ve başta Merkez Bankası olmak üzere düzenleyici kurumların bağımsızlığını, tartışma dışı bırakacak biçimde tesis etmektir. Ancak büyüme kadar büyümenin nasıl sağlandığı da önemli. Karşı karşıya olunan tehditler dikkate alındığında, büyümenin sadece hızlı değil, aynı zamanda istihdam yaratan, yeşil ve adil bir büyüme olması gerektiği ortaya çıkıyor. Bu nedenle bugün paylaştığımız çalışmada, gelişmiş, saygın, adil ve çevreci bir Türkiye hedefinin altınıçiziyoruz.
DÜŞEN SADECE TL'NİN DEĞERİ DEĞİL MUTLULUĞUMUZ: Cari açık ve bütçe açığına beceri açığı, bilgi açığı, liyakatli kadro açığı ve yönetişim açığı da ekleniyor. Düşen sadece TL’nin değeri değil; su rezervlerimiz, birbirimize güvenimiz, ihracatımızda yüksek teknolojili ürünlerin payı, mutluluk ve huzurumuz da geriliyor. Sadece makroekonomik dengesizlikleri değil, bölgesel kalkınma farklılıklarını ve gelir dağılımı bozukluklarını da gidermek istiyoruz. Faiz ve enflasyonun yanı sıra emisyonları, hava, su ve toprak kirliliğini de azaltmak gerekiyor. Üretimin, tüketimin, yatırımların artmasına ihtiyaç duyduğumuz kadar, hak ve özgürlük alanlarının genişlemesine de ihtiyaç duyuyoruz. İlkelere ve kurallara dayalı küresel sistem içindeki konumumuzu güçlendirmek istediğimiz kadar gençlerin, kadınların, engellilerin ve tüm dezavantajlı kesimlerin ekonomik ve toplumsal hayata katılımını da artırmak istiyoruz. Küresel ticaret ve finans akımlarından aldığımız pay kadar akademik, bilimsel, kültürel ve sanatsal çalışmalardaki payımızı da önemsiyoruz. Kısacası, daha güzel bir gelecek istiyoruz. Bu noktada uygarlık yarışının bir sonraki aşamasına nasıl geçeceğimiz, daha güzel bir geleceği nasıl inşa edeceğimiz temel bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Bu sorunun cevabı 80 milyonun iradesiyle ortaya çıkacak.
LAİKLİK, ÖZLEMLERİMİZİ GERÇEKLEŞTİRMEMİZİN EN BÜYÜK TEMİNATI: 100 yıl önce Cumhuriyet’imizin kurucusu Atatürk ve arkadaşlarının modern dünyanın üyesi olmak doğrultusunda atmış oldukları geri dönülemez kararlı adımda en önemli ilke laikliktir. 100 yıl boyunca ayakta dimdik durmamızı sağlayan bu ilke, önümüzdeki 100 yıl içinde de özlemlerimizi gerçekleştirmemizin en büyük teminatı olacaktır.
YARGISAL DENETİM GÜÇLENDİRİLMELİ, HAKLAR AİHM STANDARTLARINDA GELİŞTİRİLMELİ: Bu çerçevede, çalışmanın kurumlar başlığı altında yer verilen şu üç öneriyi çok önemsiyorum.
- Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığının sağlanmasıçerçevesinde devletin tüm işlemlerinde hukukla bağlı olması ve etkin hak arama özgürlüğünün güvence altında olması;
- Çoğulcu ve katılımcı demokrasinin güçlendirilmesi; bütün vatandaşlar için tüm hak ve özgürlük alanlarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi standartlarında geliştirilmesi; siyasette ötekileştirme, ayrımcılık ve nefret söylemleri ile mücadele edilmesi;
- Kuvvetler ayrılığını güçlendirmek için denge ve denetleme mekanizmalarıyla yargısal denetimin güçlendirilmesi; şeffaf, hesap verebilir, daha az merkeziyetçi ve etkin bir kamu yönetimi anlayışının yerleşik hale getirilmesi.
BU ADIMLAR ÖZLEDİĞİMİZ TOPLUMSAL ADALETİN TEMELİNİ OLUŞTURACAK: Bu adımları atabilmek, geleceği hep beraber inşa edebilmenin temelini oluşturacaktır. Bu adımları atabilmek, özlediğimiz toplumsal adaletin, küresel sistemin güçlü ve saygın bir aktörü olmanın ve gelecek kuşaklar için ekosistemin dengesini gözeten bir büyüme modelini inşa etmenin temelini oluşturacaktır.”