Haber: EDDA SÖNMEZ / Kamera : ADEM KARABAYIR
Kâğıt toplayıcılığı yaparak geçimini sağlamaya çalışan Gaziantep Üniversitesi Laborant ve Veteriner Sağlık Bölümü'nden mezun Vedat Akdemir (24), "Bu işi zorunlu olarak yapmak bir üniversite mezunu olarak beni çok üzüyor. Böyle hayal etmemiştim. Hayallerim vardı ve şu an ne yazık ki bu işteyim, çekçekçilik yapıyorum, kâğıt topluyorum ve hayal ettiğim ile arasında uçurum kadar fark var" dedi. Özellikle kız kardeşlerini okutmak istediğini söyleyen Mehmet Uzun ise "Babam yaşlı, annem yaşlı. Çalışabilecek durumda olan benim gerisi hep küçük. Onları okutmanın derdindeyim. Kardeşlerimi, ailemi geçindirmenin derdindeyim" diye konuştu.
Sabah erkenden kalkıp çekçeklerini sırtlıyorlar, sokaklara dağılıp çöplerden plastik ve kâğıt topluyorlar. Son günlerde depoları basılıp mühürlenen, çekçeklerine el konan atık kâğıt toplayıcıları, İstanbul'da peş peşe yapılan baskınlar nedeniyle çalışamaz, işe çıkamaz hale geldi. İstanbul'da yaklaşık 30 bin kişinin kâğıt toplama işinde çalıştığını, bunun geliriyle geçindiğini anlatan işçiler, bunu bir pasta olarak görüp ellerinden almak ve 1-2 kişiye vermek istediklerini iddia ediyor. Sağlık güvencesi getirilmesini, çalışma şartlarının düzenlenmesini, bu işe bir çözüm getirilmesini isteyen atık kâğıt toplayıcıları Vedat Akdemir, Mehmet Uzun, Emin Uzun, yaşadıkları zorlukları ANKA Haber Ajansı'na anlattı.
Gaziantep Üniversitesi Laborant ve Veteriner Sağlık Bölümü'nden mezun 24 yaşındaki Vedat Akdemir, şöyle konuştu:
ÜNİVERSİTE MEZUNUYUM BU İŞİ YAPMAK GERÇEKTEN BENİÜZÜYOR: Son bir yılımı tümüyle çekçek işinde kâğıt atık toplayarak çalışıyorum, geçimimi bununla sağlıyorum. Aralıklarla, yazın daha çok gelip kâğıt topluyordum. Son bir yıldır okulum bittiği, hala da işsiz olduğum için sürekli kâğıt toplayarak geçimimi sağlıyorum. 24 yaşındayım üniversite mezunuyum. Bir üniversite mezunu olarak bu işi yapıyor olmak, bu işi zorunlu olarak yapmak beni çok üzüyor.
HER GÜN, HER SAAT ÇALIŞMAK ZORUNDAYIZ: Ne kadar kazandığımız aslında ne kadar çalıştığımıza bağlı. Sabah saat 11.00'den gece saat 24.00'lere, 01.00'lere kadar sokaklarda dolaşarak ne kadar çalıştıysak ne kadar topladıysak o. Günde yaklaşık 100 lira, 120 lira değişiyor yani. Bu da geçimimizi zar zor sağlıyor, gündelik hayatımızı zar zor karşılıyor. İşin zorlukları, sonuçta fiziksel olarak dolaşıyoruz. Kilometrelerce yol yapıyoruz, her gün sokak, sokak demeden konteyner konteyner bakıp, topluyoruz ve çekçek çekiyoruz. O kiloyu sırtımızda taşıyoruz neredeyse. İşin zor yani ayaklarımız ağrıyor, çünkü yağmurda, karda, kışta çalışmak zorundayız. Çalıştığımız kadar aldığımız için her gün, her saat çalışmak zorundayız. Asgari ücretin neredeyse altında teklif ediyorlar ve oralarda da çok ağır işlerde çalıştırıyorlar, temizlik yaptırıyorlar bize. Başka yerde temizlik yapmak istemiyorum açıkçası. Bu da benim aslında gururuma dokunuyor. Ben kendi işimi, şu an yaptığım işi ondan daha iyi görüyorum.
YANLARINDAN GEÇTİĞİMİZ ZAMAN BURUNLARINI KAPATAN BİLE OLUYOR: İnsanların bize bakışı aslında farklı oluyor, kültür seviyelerine göre. İnsanların bakışları farklı. Kültür olarak yüksek seviyede olan insanlar bize daha çok hoşgörü ile bakıyorlar. Kenar mahallelerde daha çok hor görüyorlar açıkçası. Yanlarından geçtiğimiz zaman burunlarını kapatan bile oluyor. Bu bizim aslında gururumuza dokunuyor. Biz öyle kirli insanlar olduğumuzu düşünmüyoruz. Çalıştığımızdan evet kirliyiz ama biz de gidip, evde üstümüzü değiştirip, yıkanıyoruz sonuçta. Biz tercih etmiyoruz, mecburen yaptığımız için bu işteyiz. Gururumuza dokunuyor insanların bizi hor görmesi.
HAYAL ETTİĞİM İLE ARASINDA UÇURUM VAR: Okula başlayınca hayal kuruyorsun. Ben veteriner bölümünü okuduğum için böyle hayal etmemiştim. Çünkü ben hayalimde hayvanlarla birlikte olup, hayvanlara yardımcı olmak, tedavilerin de yardımcısı olmak, hayvanları sevmek gibi hayallerim vardı. Şu an ne yazık ki bu işteyim, çekçekcilik yapıyorum, kâğıt topluyorum ve hayal ettiğim ile arasında uçurum kadar fark var.
TURİST GEÇİYOR SİZİ GÖRMESİNLER DİYORLAR: Şartlarımızın daha çok iyileştirilmesini istiyoruz. Bizim işimize de engel olmaya çalışıyor belediyeler, zabıtalar, valiliğin emriyle deniliyor. Bizim çekçeklerimize el konuluyor, dışarıda çalışmamıza, bazı kapalı caddelere girmemize izin verilmiyor. ‘Burada toplamayın turist geçiyor, sizi görmesinler’ diyorlar. Biz de aslında istemiyoruz bu işi yapalım, kimse bizi görmesin, bizim de çünkü gururumuz var biz de bazışeyleri yapmaktan utanıyoruz ama buna mecburuz.
YETKİLİLERDEN ÇÖZÜM BULMALARINI İSTİYORUZ: Biz yetkililerden anlayış bekliyoruz. Çalışma şartlarının düzenlenmesini bekliyoruz. Sağlık sigortası, sağlık desteğinin olmasını bekliyoruz. Çünkü sağlık güvencemiz yok. Her gün sokaklardayız, tehlikeli işler aslında bir nevi. Çünkü her gün geç saatlere kadar dışardayız. Konteyner, konteyner geziyoruz. Yetkililerden çözüm bulmalarını istiyoruz.
SADECE KARNIMIZI DOYURUYOR, BARINIYORUZ: Ailemi ben geçindirmek zorundayım. Her ne kadar geçinebiliyorsak, sadece barınmak ve yemek yiyip karın doyurmak. Başka özel bir hayatımız da olmuyor. Sadece barınabiliyoruz ve geçinebiliyoruz. Borç batağındayız. Geçinemiyoruz. En son kiramız gelmiş ve ödeyemiyoruz. Faturam birikmiş, kiralarımız birikmiş. Daha çok "Nasıl geçiniyorsunuz" diyorsunuz ya biz geçinemiyoruz aslında bunu öyle söyleyeyim.
BİZ ŞEHİR EŞKIYASI DEĞİLİZ, POTANSİYEL SUÇLU İNSANLAR DEĞİLİZ: Bizi şey görmesinler çünkü yanlış bilen, yanlış gören yetkililer. Vali bey açıklamasında şey "Haksız kazanç" dedi. "Kamu malını haksız yere alıyorlar, ücretsiz alıyorlar..." Hayır. Bizim sokak, sokak topladığımız şeyin neresi haksız kazanç? Bir de bazı medyada "Şehir eşkıyaları" denildi, "Şehir Eşkıyaları aslında polise saldırdı" falan. Biz polise saldırmadık, orada olanları kimse görmedi ama onlar bize saldırdı. Malımıza el konulmak istendi, depolarımıza baskın yapıldı hiç haber verilmeden, uyarı yapılmadan, belediye kepçe ile gelip, "Biz bunları alacağız" dediler. Biz buna karşı koyduğumuz için basında şehir eşkiyaları dendi. Biz şehir eşkıyası değiliz, biz potansiyel suçlu insanlar da değiliz. Biz uyuşturucu kullanan insanlar da değiliz, biz ekmeğimizi bu işten çıkarıyoruz.
Şanlıurfa Siverek doğumlu olduğunu ve ailesine bakmak, kardeşlerini okutmak için kağıt topladığını belirten Mehmet Uzun da şunları anlattı:
İNSANIN ARTIK UMUDU OLMAZ Kİ GELİR ÇÖPLERDEN BİR ŞEYLERİ PARAYA DÖNÜŞTÜRÜR: Maddi sıkıntılardan dolayı liseyi terk etmek zorunda kaldım. Okulu bırakıp İstanbul'a geldim. Kalabalık aile olduğumuz için herhangi bir restoranda veya bir kafede çalıştığımda kendimi, ailemi, kardeşlerimi geçindiremiyorum. Biz 12 kardeşiz. En büyükleri benim, benden büyük bir abim var evli, geri kalan hepsi benden küçük evi ben geçindiriyorum. Babam yaşlı, annem yaşlı. Çalışabilecek durumda olan bir tek benim. Onları okutmanın derdindeyim. Kardeşlerimi, ailemi geçindirmenin derdindeyim. Tek başıma asgari ücretle bir yerde çalışsam ne kendimi, ne de ailemi geçindirebilirim. O yüzden tutunacak bir dal buldum kendime, geri dönüşüm işi. İnsanın artık umudu olmaz ki gelir çöplerden bir şeyleri paraya dönüştürür. Kullanımı geçtikten sonra çöpe atılan atıkları toplamak üzere kendimize bir yol çizdik. Dudullu'da bir arsa kiraladık kendimize ama zabıtalar tarafından baskın yaptılar kiraladığım arsayı ve içerisindeki atıkları yaktılar.
KİMSE ÇÖPTE ÇALIŞMAK İSTEMEZ: Kimse çöpte çalışmak istemez. Gencecik bir insanım benim de hedeflerin belki vardır. Ben de gidip, temiz bir işte çalışmak isterim ama kendimi bildim bileli bu işi yaptığım için insanın da emek verdiği bir iş oluyor. O yoldan yola çıkarak ben bu işi yapıyorum. Biz bu işten en azından istediğimiz saatte çıkabiliyoruz, istediğimiz kadar çalışabiliyoruz. Mesela ben gece, gündüz demeden çalışabilirim yani. 12 saat yerine de 18 saat çalışıp, biraz daha fazla para kazanabilirim bu işte. 7 yıldır yaptığım bir iş o yüzden mecburum, mecbur bu işi yapıyorum. Kimse istemez çöplerden insanların kullanım süresi geçtikten sonra, atık diye adlandırılan şeyleri toplayıp, geçimini sağlamayı hiç kimse istemez, mecburuz yani yapmak zorundayız.
BİZİM TOPLADIĞIMIZ ATIKLARDA GÖZLERİ VAR: 8-9 senedir, kendimi bildim bileli ben bu işi yapıyorum. Ben memnunsam, onların hayli hayli memnun olması gerekiyor. Şimdi bize baskını düzenleyen devlet olduğu için biz muhatap olarak mecburen devleti alıyoruz, devlete diye hitap ediyoruz. Şimdi devletin bize iş-istihdam sağlaması gerektiği yerde kendimiz iş-istidam sağlamışız, kendimiz işimizi kurmuşuz bu işi yapıyoruz. Onların bu müdahale yerine bizi takdir etmeleri gerekiyor. Aksi takdirde bizim topladığımız atıklarda gözleri var, bunu bizim elimizden almaya çalışıyorlar.
30 BİN KİŞİN NASİPLENDİĞİ BU İŞİ 2 KİŞİNİN CEBİNE KOYABİLELİM DİYE BU BASKINLARI YAPIYORLAR: Sadece İstanbul için konuşuyorum İstanbul bölgesinde yaklaşık 25-30 bine yakın insan bu işi yapıyor. Diyelim ortada bir pasta var. Bu pastayı 30 bin kişi paylaşıyor. Bunlar diyor ki "Biz bu pastayı alalım, sadece 2 kişi pastayı paylaşsınlar." Bunun derdindeler yani 30 bin kişinin nasiplendiğini sadece 2 kişinin cebine koyabilelim diye bu baskınları yapıyorlar.
DİLENCİLİK YAPMIYORUZ, HIRSIZLIK YAPIYORUZ, KİMSENİN MALINI GASP ETMİYORUZ: Dışarıda bazı insanlar tarafından dışlanıyoruz. Bazıları bizim yanımızdan geçerken burnunu kapatıp geçiyorlar, bazıları da gerçekten bizi takdir ediyorlar. Dilencilik yapmıyoruz, hırsızlık yapıyoruz, kimsenin malını gasp etmiyoruz. Onurumuzla şerefimizle çalışıyoruz diye bazıları tarafından da takdir ediliyoruz. Sokaklarda geceleri başımıza birçok şey geliyor birçok olayla karşılaşıyoruz. Gasp ediliyoruz, cebimizde biraz paramız varsa bazı insanlar tarafından, sokak insanları tarafından elimizden alınıyor. Biz bu zorluklarla bu zorlu şartlar altında, artı doğanın zorluklarıyla bile mücadele ediyoruz.
O ÇEKÇEĞİ ELİNE ALIP, KARDA KIŞTA O DEMİRİN SOĞUKLUĞUNU HİSSEDİP, ÇALIŞMAK ZOR: Soğuk, kar, kış demeden gerçekten kolay bir şey değil. O çekçeği eline alıp, karda kışta o demirin soğukluğunu hissedip, onu alıp çalışmak zor. Karşılaşıyoruz bu tür şeyle. Elimize para veren de oluyor, bize yardımcı olabilmek için gönlünden kopan, ne kopardıysa veren de oluyor. Bu şekil zorlu şartlar altında kar, kış demeden çalışıyoruz. Zaten zorlu bir sürecimiz var, zorlu bir işimiz var, biz bu zorluklarla mücadele ediyoruz, bir de devletin uyguladığı baskı zorluğu bir engel önümüze çıktı. Biz inşallah bütün arkadaşlarla birlikte bunu atlatacağız, inanıyoruz buna.
DEVLET YETKİLİLERİNDEN BİR YARDIM BEKLİYORUZ: Şu anda iş yerim dediğim, kardeşlerimle kiraladığım o arsa yandı. Bütün eşyalarımız geçimi sağlayabilecek malzemeyi oraya toplamıştım. Sattıktan sonra kendi kiramıöderim, iş yerinin kirasınıöderim, okul okuyan kardeşlerime harçlık gönderim dediğim eşyalar yandı bitti, kül oldu. Şu anda bir gün o arkadaşta, bir gün diğer arkadaşta kalıyorum sağ olsunlar. Şimdi bekliyoruz yani devlet yetkililerinden bir yardım bekliyoruz. Bize ilk önce yapacakları yardım, bu işimizi elimizden almamaları. Kendi işimizi kimse müdahale etmeden yapabilelim diye bir yardım bekliyoruz bütün yetkililerden.
EŞKIYA, EKMEĞİNİ ONURU İLE KAZANAN DEĞİL, O EKMEĞİ ELİNDEN ALMAYA ÇALIŞAN KİŞİDİR: Soğukta, karda, kışta sabahın altısında uyanıp o çekçeğini eline alıp yaklaşık 30 km kat etmek... Demek ki derdimiz var. Sürekli kısmetimizi arıyoruz. Nerede, hangi plastiği kim nereye atmış? O pet şişeleri sokak sokak dolaşarak kar kış demeden o zorlu şartlar altında o ekmeği bulmanın peşindeyiz. Bunun kadar zor bir şey olduğunu düşünmüyorum. Yandaş olan medyada biz şehrin eşkıyaları olarak tanımlandık. Bence eşkıya ekmeğini onuru ile kazanan değil, o ekmeği elinden almaya çalışan kişidir asıl.
Dört-beş yıldır çekçek işini yapan lise mezunu 20 yaşındaki Emin Uzun ise sokaklardaki bakışlardan, dışlanmaktan, işlerinin ellerinden alınmasından yakınırken, "Mağduruz, bayağı bir mağduruz" diye tarif ediyor durumlarını. Özellikle kız kardeşlerine destek olmak, onları okutmak için çalıştığını belirten Uzun, şunları söyledi:
BEN DE ÜNİVERSİTEYE GİTMEK İSTERDİM İMKÂNIM OLMADIĞI İÇİN LİSE MEZUNU OLDUM:İş bulamadım. Asgari ücret beni kurtarmıyor. 10 kişilik bir ailenin çocuğuyum. Asgari ücretle çalışsam zaten geçinemem. Zaten durumumuz bayağı bir kötü. Ben de üniversiteye gitmek isterdim imkânım olmadığı için lise mezunu oldum, gidemedim üniversiteye. Kim istemez ki üniversiteyi okumayı. Benim benden küçük 4 tane kız kardeşim var. Kız kardeşlerimin okuması için ben bu işi yapıyorum, çalışıyorum elimden geldiği kadar onlara yardımcı oluyorum. Okumaları için güzel yerlere gelmeleri için bu işi yapıyorum. Tek umudumuz bu işti, bu işi de elimizden aldılar. Şu anda ne yapacağız bilemiyoruz. Dediğim gibi üniversiteye gitmek isterdim imkânım olmadığı için gidemedim.
KİMSEYE MUHTAÇ OLMAK İSTEMİYORDUM, BU İŞE GİRDİM: Ben de temiz işe girmek isterdim. Nasıl anlatayım ben size, temiz iş herkesin yapabileceği bir iştir ama ben asgari ücretle çalışmak yetmiyor bana. 10 kardeşimi geçindirmek zorundayım. Geçindirmesem kimden isteyeceğim para veya maddi sıkıntım olduğunu kime söyleyeceğim? Kimseye muhtaç olmak istemiyordum bu işe girdim. İş para konusunda yetiyor bana. İşimi de seviyorum. Karışmasınlar bize yani bu.
ZATEN BİZ GENÇLERE İŞİMKÂNI SUNMUYORLAR BİZİ RAHAT BIRAKSINLAR: Sokakta çalışıyoruz. Bize kötü gözle bakıyorlar. "Pis, kokuyoruz" diye düşünüp yanımızdan geçerken burunlarını kapatıyorlar. Yani bu işin bu kötü yanları var. Biz bu işi yapmayalım, öyle bir şey aklımızdan geçmiyor, çünkü amacımız ailemizi geçindirmek, kardeşlerimizi okutmak, kendimizi geçindirmek. Bizi rahat bıraksınlar. Kendi işimizi kendimiz yapalım. Zaten iş imkânı sunmuyorlar bize gençlere. Biz gençler olarak, kendi işimizi kurmuşuz, kendi çabamızla işimizi yapıyoruz kimseye muhtaç olmadan bizi rahat bıraksınlar.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
- KAĞIT ATIK TOPLAYICILARI VEDAT AKDEMİR, MEHMET UZUN, EMİN UZUN RÖPORTAJLARI
- GENEL GÖRÜNTÜLER
- SOSYAL MEDYA İÇİN KISA VİDEO