TÜRK TABİPLER BİRLİĞİ VE BOĞAZİÇİ'NE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜÖDÜLÜ

TÜRK TABİPLER BİRLİĞİ VE BOĞAZİÇİ'NE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜÖDÜLÜ

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) 1989 yılından bu yana verdiği Basın ÖzgürlüğüÖdülleri sahiplerini buldu. Ödüllere kişi dalında AFP foto-muhabiri Bülent Kılıç ile T24 yazarı...

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) 1989 yılından bu yana verdiği Basın Özgürlüğü Ödülleri sahiplerini buldu. Ödüllere kişi dalında AFP foto-muhabiri Bülent Kılıç ile T24 yazarı Tolga Şardan, kurumlar dalında ise Boğaziçi Üniversitesi Demokratik Direniş Bileşenleri ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) layık görüldü.

TGC, basın özgürlüğünün önemini vurgulamak için 1989 yılından bu yana verdiği "Basın Özgürlüğü" ödülleri Burhan Felek Konferans Salonu’nda sahiplerini buldu. Tören, Covid-19 tedbirleri kapsamında kısıtlı sayıda davetlinin katılımıyla gerçekleşti.

Gazeteci Tolga Şardan, Basın Özgürlüğü Ödülleri Seçici Kurulu tarafından "İktidarın karartma uygulamaya çalıştığı adliye haberciliği alanında okuru haberle buluşturma çabası nedeniyle" kişi dalında ödüle değer görüldü. 

Taksim'de LGBTİ+ Onur Yürüyüşü'nü takip ederken polis şiddetine uğrayan Fransız Haber Ajansı'ndan (AFP) Bülent Kılıç da Seçici Kurul tarafından "Bin bir güçlükle, can güvenliğinin ihlal edilmesi pahasına, tüm engellemelere rağmen gazetecilik görevini yapmaya devam eden muhabirler, foto muhabirleri ve kameramanlar adına" ödüle değer bulundu. 

Basın Özgürlüğü Seçici Kurulu tarafından, "Halkın haber ve bilgi alma, gerçekleri öğrenme, ifade özgürlüğünü kullanma, akademik özerklik, sağlık ve eğitim hakkını savunmak konusundaki mücadeleleri dolayısıyla" kurum dalındaki ödül TTB ile Boğaziçi Üniversitesi Demokratik Direniş Bileşenleri'ne verildi. 

"GAZETECİLER HER GÜN BİRAZ DAHA YIPRATILIYOR"

TGC Başkanı Turgay Olcayto törende yaptığı konuşmada, tek parti döneminden günümüze Türkiye’de basın özgürlüğünün hiçbir dönem söz konusu olmadığını belirterek şunları söyledi:

"Biz basın özgürlüğünü hep halkın, halkların haber alma gerçekleri öğrenme, bilgilenme hakkı diye tanımlarız. Bu kavrama baktığımızda Türkiye'nin basın özgürlüğünde neden bu denli alt sıralarda dolaştığını anlayabiliriz. Biz ülke olarak bazı gelişmekte olan ülkelerle, az gelişmiş olan ülkelerle birlikte basın özgürlüğünde sonuncu sıralarda uğraşıp duruyoruz. Neden böyle? Çünkü tek parti döneminden Menderes dönemine, darbelerden günümüze Türkiye'de kimse basın özgürlüğü vardır diyemez. Basın sürekli kontrol altında. Gazeteciler her gün biraz daha yıpratılıyor. İktidarın yüzde 90'ından fazlasına egemen olduğu bir medya var. İktidar medyasında doğru olmayan birçok haber yayınlanıyor. Ama muhalif gazeteleri, gazetecileri yalan yazmakla suçluyorlar. Psikolojide bunun bir karşılığı vardır. Yansıtma yöntemiyle bütün kötülükleri karşı tarafa yıkıyorlar.

"DÜŞÜNCEYİİFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALKMALI"

Türkiye bu alışkanlığı yıkmalı, kendisi ile yüzleşmeli. Devleti, toplumu ile yüzleşmeli. Parlamenter demokrasinin yeşertilmesi için kamuoyunun haber ve bilgi kaynaklarının daha sağlıklı işlemesi lazım. Düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engeller kalkmalı, gazeteciler üzerindeki baskı ve tehditler son bulmalı. Gazetecileri birbiriyle vuruşturan kimi kurumlara ödün verilmemeli. Bütün bu zorlu koşullara karşın özellikle de sahadaki genç meslektaşlarımızın özveriyle çalıştıkları dikkate alınarak onlara destek vermeli, dayanışma içinde olmalıyız."

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
yorumlar onaylanmamaktadır.